Yaşadıklarımdan, çoğu zaman yaşamadıklarımdan hayalgücüyle varolan cümlelerim...Kimse altında benim hayatımı aramasın çünkü nereden eserse orada var oluyor yazılarım; gazete haberlerinde, mahalle dedikodularında, denediğim tarifte, dinlediğim bir uzmanın konuşmasında, izlediğim bir filmde, bir şekilde her yerde...
31 Aralık 2008 Çarşamba
YENİ YIL ESKİ YIL, NELER GÖTÜRDÜN GETİRDİKLERİN NELER OLACAK Kİ???
Reason to Believe - Rod Stewart
2 yıl öncesiydi, anneannemlerdeyiz tam da bugün. Kalabalığız oldukça, labirent gibidir yaşadıkları yapının içi de dışı da. Teraslar arası geçişler vardır cicianneye (notun dibi : annemin yengesine derim ben böyle, üveylik durumları değil yani..) , rahmetli Arize nineye...
[26 Aralık: Telefonum kapalıydı, 15:30 gibi fark ettim, açtım ve annemi aradım. Yorgun sesiyle
Annem: Ebruu
Ben: Anneee, ne yapıyorsun? Telefonumun kapalı olduğu yeni fark ettim ve açar açmaz seni aradım, bugün aramamışsın beni.
Annem: Babaannemin başında bekliyorumi ne yapayım.
Ben: Bugün nasıl Arize Nine?
Annem:Yerde yatıyor işte.
Ben: Neden yerde yatıyor ki?!!!
Annem: Çünkü öldü.
Ben: Öldü mü? Bana neden söylemedin? Nasıl yani öldü mü şimdi! Ben seni arayacağım, iyi değilim anne. ]
Neyse anlatmadan geçemedim, devamını anlatıp da o günü tekrarlamayı istemiyorum, en azından bugünü baş ve göz ağrısı olmadan geçireyim ;)
Kalabalık, herkes bir orada bir burada. Harala gürele bir curcunayla geçen saatlerin ardından tüm nefesler birleşiverdi ciciannelerde. Müzik cd hazırladık hemen kuzenle, yengem aradı "Ebuş üst çekmecede rujum var, onu da getir gelirken."
Ruj, cd, kamera, içki, aperatifler, çerezler, çerezler, çerezler... Süsler içinde bir teras ve adeta kıyafet balosuna gitmişsin izlenimi yaratan yetişkinler. Belki de doğru kelime değil bu ya sadece yüzlerine yaptıkları abuk makyaj ve vücutlarına doladıkları bırbınlar... Galiba kar da vardı, vardı, vardı. Ciciannemin kalburabastıları da vardı.
Eğlendikçe eğlendik, güldükçe güldük. Coştuk, dayımın dedemlere çaktırmamak adına el altından verdiği viskiler ardı ardına sıralandı tüm gençlere. Nurgül geldi sonradan aramıza, elinde kocaman bir yeni yıl pastası, elleriyle yapmış, lezizdi le-ziz! Nil'den bir parçayı ve bir de "Pump It'' 'i yine yine dinlemiştik. Aslında kayıtları da hala izlememiş olduğumu şimdi fark ettim. Bunları yazarken bile sızlıyorsa burnum izlemek şimdilik mümkün değil anlaşılan. Eniştem, Dayım, Yengem, Arize Ninem içten gülüşünüzü hiç unutmadım, bize oralardan gülücüklerinizi gönderin. İyiliklerinizi hissettirin. Dualarım hep sizlerle, yerinizde rahat olun. Bizi huzur içinde bekleyin.
Nasıl girersen yeni yıla öyle gider faso fisosu, yılın son aylarında hortlamıştı zaten. Hortlayan faso fiso kısmı kesinlikle. İnanmadığım lafın ispatı olmasaydı keşke. Kimin nerede oturduğunu, dayımın mimiklerini, yengemin sesini herşeyi an be an öyle net hatırlıyorum ki. Önemini çoktan yitirmiş yeni yıl kutlamarı, artık 2 yıldır hüzünlü, evdeysem huzursuzluk veren hep kalabalıklarla geçirmek istediğim sevimsiz tuhaf bir hal aldı. Geriye atmak istedikleriminin sesini duymamak için olsa gerek.
Şükürler olsun, acımızı unutturacak yeni bir acımız olmadı, sağlık sorunu, o, şu, bu yok işte sorunlar yoktu bu yıl. Yeni yılda da olmasın. Hep geçmişin hüznü olsun, mahsunluğu, burukluğu olsun. Hayatımıza sevinçler dolsun, huzurlu, sağlıklı, başarılı, mutlu, güzel kazançlı, sevgi dolu dostluklar, gülüşmelerle dolu keyifli anlar olsun.
Üzüntülerin, sıkıntıların, kötülerin ve kötülüklerin eski yılda kaldığı, herkes için yeni yılın tüm güzellikleri kucakladığı bir yıl olması dileğiyle. Mutlu seneler!!!
7 Aralık 2008 Pazar
KISA BİR BOŞLUK
Nice bayramları yüreğimizde daha fazla acı olmadan karşılamak nasip olsun. Herkese iyi bayramlar...
22 Kasım 2008 Cumartesi
UÇUK KAÇIK
Bir de öğrenci affı durumu, beni kapsamadığını tam anlamıyla öğrenmiş bulunmaktayım ki bu da ayrı sorun. Oysa çok umudum vardı. Almak istediğim dersleri nasıl seçeceğime dair tüyoları almış, strateji belirlerken olacak iş değildi bu haber. Bunda da vardır bir hayır kaderciliğini benimsemekteyim. Allah'ım yardımına ihtiyacım var, hadi duy sesimi ve dualarımı kabul et, lütfen...
29 Ekim 2008 Çarşamba
MUSTAFA KEMAL ATATÜRK'Ü SEVGİ VE SAYGIYLA ANIYORUM
Rus delegesi ayağa fırlar yumruğunu masaya vurur ve 152 ülkenin delegelerine aynen şöyle söyler;
İşte, o muhteşem belge diyor ki;
UYANIŞ
Yıllar
TEYZEM&ENİŞTEM
Hayatımdaki değerli nadir insanlardan en sevdiklerimden üçüydü onlar, zamansızca gidişinizle bize çok büyük acılar bıraktınız. Mekanınız cennet olsun.
23 Ekim 2008 Perşembe
BEYNİMİN KURMACALARI, İÇİMİN SIZILARI
Elvan'la son günlerde sürekli pasta, çöreğe özellikle de tatlıya aş eriyoruz. Madem terasta olacağız, köy konserine çevirelim maksatlı kurabiye yaptım dün. İnanılmaz lezzetli oldu, öyle ki herkes bayıldı hatta babam için de eve bırakmıştık birkaç tane, biz gelene kadar silmiş süpürmüş, kim yaptı onu nasıl güzel birşeydi o, çok da hafifti dedi. Ben de madem bu kadar beğenildi hemen tarifini yazayım bloguma dedim. İşte size dünün özeli;
HİNDİSTAN CEVİZLİ KURABİYE
Malzemeler:
2 adet yumurta (1'inin akı üzerine sürülecek)
1 çay bardağı hindistan cevizi
1 çay bardağı tozşeker
1 paket yumuşak margarin
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
3 su bardağı un (Ama bana yeterli gelmedi ve yaklaşık 1 su bardağına yakın un ilave ettim, yumuşak bir hamur elde edeceksiniz.)
Üzerine:
1 su bardağı hindistan cevizi
Yapılışı: Tüm malzemeleri iyice yoğurun ve küçük parçalar koparıp, yuvarlatın. Önce yumurtanın akına ardından hindistan cevizine batırın. Önceden ısıtılmış orta ısılı fırında 180 derecede pişirin. Pembeleştikten sonra sık sık kontrol edin, pişme süresi kısa olan bir hamur ve yakabilirsiniz :) Afiyet olsun.
Konserimiz bitti, ortalığı toparladık, babacığım aradı "Hadi." dedi, "Biraz yürüyüş yapalım, hava çok güzel." Ayrıntısını sonra paylaşmayı düşündüğüm bir konu müjdeledi bize. Kuzenim, Teyzem, annem ve babam...5'imiz yürürken hatta sohbete katılırken fark ettim ki aklım oralarda değil, burnum sızlıyor yine. Kendimi tutuyorum :( İnsan içi ne kadar acırsa acısın yanarsa yansın, neler yapıyor, neler geliyor içinden. Eğleneceği konserde yiyeceği şeye kadar düşünüyor. Gülüyor, hopluyor... Bunları yaşama engeli olursa aklımızda ya da içimizde bir yerlerde, eminim hayat denen bu güzelliğe tutunamazdık işte o zaman Allah'ın karşısında en büyük isyanımızla ezilirdik.
Düşünüyorum da biz çaresiz kaldığımız durumlar karşısında farkına varmaksızın savunmamızı hazırlıyoruz acaba katiller de bizler gibi mi? Her zaman durumlardan sıyrılacak güçleri ve kandırmacaları var mı?? İşte bu varsa bizler o zaman yandık...
Yazacağım bir sürü şey var ama 16:30'da msn'imin karşısında olmam gerekiyor ve öncesinde de annemle halletmem gereken dışarı işleri varken oyalanma Ebru kalk diyorum kendime. Daha hazırlanmalıyım. Tüm iyilikler bizlerle olsun...
21 Ekim 2008 Salı
CBYEFNMÖXİA ...SKIP...
Huzur, sevgi, sağlık, aşk, sadakat, inanç, inceliklerin olduğu basit bir dünya, sıcacık bir sığınak,.....
18 Ekim 2008 Cumartesi
UYKUM KAÇTI TUTAMIYORUM
17 Ekim 2008 Cuma
KOLAY OLAN ZOR DEĞİL Mİ???
Ardında kalanlar...
Onlara değinmek istemiyorum bile.
Dedikodular...
Hiç anlatmayım. Deşifre etmeyim.
Bilmediğimiz ama son zamanlarda haberlerini herkesin aldığı iki evde kazanlar kaynıyor şimdi, karşılıklı evlerde karşıt düşüncelerde. Durduk yere düşmanlar kazanılıyor, sıcağı sıcağına. Olan ölene mi oluyor, kalana mı?? Kalana kesinlikle!
Empati kurmayı çok mu abarttım, milletin derdine ben neden ağlar oldum??? Bugünlerde neden acır oldum, bu kadar sorgular oldum olayları, kişileri?? Neden üzülüyorum ben, bana ne? Bilmiyor muyum insanların sabit fikirliliğini, "insanoğlu çiğ süt emmiştir." lafının doğruluğunu, cahillikleriyle yıkanmış beyinlerinde var olan yanlışların düzeltilmesinin imkansızlığını... Bunlar karşısında ne çözüm bulursan bul, seni çaresizliğe sürüdüklerini. İsyanlardaydım. Birkaç gün önce yaşanan bir olayın gelişme kısmında aldığım ölüm haberiyle daha da yenileri eklendi artık akıl sır erdiremeyen bu aklıma. Kötü ailenin çocukları da mı kötü olmalı illa ki, ya küçük de olsa bir şans tanımak hayatına son vermekten daha mı zor, öldürmek neden kolay geliyor?!!! KOLAY OLAN ZOR DEĞİL Mİ aslında! Hiç bir kötülük bir insanı öldürmek için sebep olamaz, olmamalı. Kimilerinin bedeni, kimilerinin zihni öldürülüyor. Kime ne oluyor, nereye gidiyor dünyamız, yaşantımız???
10 Ekim 2008 Cuma
BUGÜNLERDE BÖYLEYİM İŞTE ;)
Genelleme yapmak ne kadar doğru siz karar verin: Erkeklere ev işleri hiç düşmez bizlerde, düşenler de; ya girdikleri mutfakları yaptıkları yemekleri gözün görmeyeceği memnuniyetsizlikte pis bırakırlar ya da temizlik ise söz konusu mevzu arkalarından bir kez daha geçmek gerekecek durumdadır. Zaman kaybı, enerji kaybı herşey sayılabilir. Ama gelin görün ki dışarıda bu erkekler inanılmaz iyiler. En iyi aşçılara bakalım çoğu erkek, hangi restaurantta önüne bayanların elinden çıkmış yemekler geliyor yada?? Bugün kaymakamlık lojmanının merdivenlerini yıkayan bir görevli gördüm, adam mis etmiş yerleri bal dök yala, o kadar özenilmiş. Ver bakalım bu adamın eline sürügeyi, deterjanı, suyu belki 1-2 yapar ama o kadar daha fazlasını beklemeyin. Bunlar kadın işi, ev işi... Dışarıda herşey farklı... Ne zaman evdeki erkeklerle dışarıdakiler bir oldu ki zaten ;) Acaba bu özellik kimler için geçerli???
8 Ekim 2008 Çarşamba
SADECE HAYAL KURUYORUM ;)
Tavanla bütünleşen kitaplıkların arka fonu ferah olmalı,aydınlık bir renge bezemeli her yeri...Kahverengi koltuğumu koyacağım oraya,lobi tarzı:yüksek koçanları olan,kadifemsi,üzerine orta sertlikte minderleri var kahveli yeşilli ve aynı mat tonlarda halısı ortası yeşil iki yanı mavili.Ortada aynadan sehpaha,sahi kitaplığımızın rengi gri&kahve karışımı olsun mu??
Holdeki alçacık konsülün üstüne bir sürü miniminnacık tablolar asacağım,içlerinde alışageldik şeyler görülemeyecek ;) Dıştan bakılınca konsülün içini dolduran bir sürü kutucuklar görülmeli,hasırdan deriye çeşit çeşit....Üzerinde aksesuarlar yanında da bir deri sandalye eskinin ahşap sandalyelerine benzeyen.
Havası sevgiyle dolu, her yeri huzur bürümüş. Biz... Bunlara karar verecek tabii ki biziz, ben sadece hayal kuruyorum ;)
30 Eylül 2008 Salı
İYİ BAYRAMLAR...
26 Eylül 2008 Cuma
ŞEFTALİLİ TART(VARİ)
Hamuru için;
125 gr. oda sıcaklığında margarin
1 çay bardağı pudra şekeri
1 adet yumurtanın sarısı
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
4 çay bardağı un
Margarin, pudra şekeri ve yumurta sarısını bir kaba alıp karıştırın. Un, vanilya ve kabartma tozunu ekleyip iyice yoğurun. Hamuru yağlanmış tart kalıbına elinşzle yayın. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında pembeleşene kadar pişirin. Tart hamurunu soğuması için kenara alın.
Krema için;
2 subardağı süt
3 çorba kaşığı tozşeker
2 su bardağı süt
Krema için süt, yumurta, tozşeker ve unu bir tencereye alın. Devamlı karıştırarak pişirin. Kremayı tartın üzerine yayıp soğumaya bırakın.
Üzeri için;
Şeftali dilimleri (Kalıbınızın yüzeyine ve dizme şekline bağlı adedini belirlersiniz :)
Tozşeker (Bu da tamamen isteğinize bağlı, miktarı da, kullanıp kullanmayacağınızda)
Ben şeftali dilimlerini biraz şekerleyip fırınladım ve ondan sonra tepeleme koyduğum kremanın üzerine dizdim. Galiba bu krema tepesi yüzünden tartlıktan çıktı, kuşkum doğru galiba ;)
En üstüne de isterseniz benim gibi hazır meyve soslarından dökebilir ve bu tartı taze nane yapraklarıyla süsleyebilirsiniz. Meyve sosunu arkasında yazdığı gibi yaptım. 1saat bekledikten sonra servise hazır. Ramazanın son günlerinde farklılık isteyenlere yapımı kolay bir tart tarifi, afiyet olsun...Bir de yanına eğer serin birşeyler iyi olurdu derseniz size Cenk'ten süper bir limonata tarifi, ben yaptım ve anında tükendi, çok çok çok lezzetli hakikaten. Ben seve seve kefil olurum :)
Bu arada herkesin kandili kutlu olsun, Allah tekrarına erdirsin...
24 Eylül 2008 Çarşamba
SEN DE Mİ KAZIM KANAT!!!
"Kazım KANAT:Ölümü gördüm. Uçtuğumu hissettim, denizlerin, yeşilliklerin üzerinden uçuyordum. Mutluydum. Doktora "Ölüm buysa, çok güzeldi, aynı ilacı verin, tekrar gideyim," dedim. "
Ölümün yüreğin gibi, doktoruna da söylediğin gibi gelmiştir umarım sana,güzelliğiyle...
Bu adamı hep ayrı sevdim, hep birşeyler buldum, gördüm beni çeken. Medyadan biliyorum, tanışmışlığım falan yok ama hep farklıydı bende Sevgili Kazım KANAT...Öyle ki burada yazdığım Tulumba Listesi ( The Bucket List) listemde bile 13. madde Kazım KANAT ile sohbet etmek şeklindeydi. Ölmeden önce yapmak istediklerim listemin 13. maddesine yetemedi ömrü yada ben yavaş davrandım, fırsatım vardı çünkü... Oysa ne mücadelelerle atlatmıştı kolon kanserini, ne güzel örnek olmuştu insanlara yaşamıyla...
Bu sabah yıkıntım çok büyük oldu, değer verdiğim insanlardan biri daha ayrıldı aramızdan. O'nunla ilgili derlediğim biraz da kendimden birşey eklediğim bir Kazım KANAT postum olacaktı, bu kadar sevgiye, değere yazmadan geçmezdim O'nu ama minik bir ajandam var, yazılmak için daha zamanının olduğunu düşündüğüm ve bilgi,vs biriktirdiğim. Daha fazla bekletmeyeceğim ama şu an yazacak halde de değilim galiba.
Allah rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun Kazım KANAT. Dualarım seninle ve hep kalbimde olacaksın.
23 Eylül 2008 Salı
İKİ CÜMLEYLE TRABZON HAVASI :p
22 Eylül 2008 Pazartesi
KÜÇÜK BİR ARI&ANI&KARDEŞ
21 Eylül 2008 Pazar
Kalabalık içinde yalnız bir adam...
"Yaşlı bu, dizleri ağrıyor, günah" diyerek,
1 trilyon lirayı buhar ettiği mahkeme kararıyla tescillendiği için hapse mahkûm olan Erbakan’ı, önce "romatizma olur, yaşı da var, günah" diyerek, Altınoluk’taki havuzlu tripleks yazlığına göndereceksin, sonra "yaşlı zaten, cumaya gidemediği için morali bozuk, günah" diyerek, Cumhurbaşkanı marifetiyle affedeceksin; buna mukabil, 67 yaşındaki Şener Eruygur’u sabahın kör karanlığında polis baskınıyla pijama terlik gözaltına alıp, tansiyon hastası olduğu için sorgusunda bayılıp hastaneye kaldırıldığı halde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmayıp, içeri tıkacaksın, henüz iddianamesi bile olmadığı halde yandaş medyanın manşetlerinde hunharca linç edeceksin, hırsızlar dolandırıcılar hainler pişmiş kelle gibi sırıtarak aramızda dolaşırken, her namuslu onurlu insan gibi, içine ata ata, kendini yiye yiye, kendine zarar verecek, beyin kanaması geçirecek, koma halinde hastaneye kaldırılacak, ölümle yaşam arasında çizgi o kadar yakın ki, GATA’ya bile götüremeyeceksin... Ve, gık çıkarmayacaksın.
*
Birine öyle.
Birine böyle.
*
Belki izlemişsinizdir...
Beyin tomografisi çekildi.
Paravanla getirdiler.
Kameralarla arasına perde çektiler.
Niye biliyor musunuz?
Görmeyelim de...
Utancımız katlanmasın diye.
*
Hadise hepimizin ülkesinde yaşandığına göre... Sadece yandaş medya değil; siyasiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, polis, asker, laik olduğunu iddia eden, Atatürkçü ama mütedeyyin olduğunu iddia eden vatandaşlar, hepimiz, hiç yüzünü çevirme başka tarafa, bu ayıpla yaşayacağız bundan sonra.Hürriyet Gazetesi yazarı YILMAZ ÖZDİL'İN bugünki yazısı.
Her zamazn ki kısa ve net anlatımıyla olayın bam teline vurmuş yine.
Söylenecek pek de birşey kalmıyor geriye,
insan düşüncenin dibine vurup vurup çıkıyor sadece.
20 Eylül 2008 Cumartesi
Ah SEZEN Ah
16 Eylül 2008 Salı
OZZY DAYIM'A...
Hep gülen sımsıcacık bakışlarınla baktın bize, hep yüzünde gülücüklerin vardı içindeki sevgiyi doyasıya yansıtabildiğin... Öyle ki mezarının başında bile ağlarken gülmeye başlıyoruz, diyorum dayım olsa şimdi bize kızardı, gülerdi ve derdi ki "Ne ağlayıp duruyorsunuz, sanki siz gitmeyecek misiniz? Hadi dua edin, kızıp bizi de yanına çağırmasın sonra :) "
Seni çok seviyorum.
Seni öyle çok özlüyorum ki.
Üç tane melek aldı Allah bizden.
Cennet güzelliğinde bir yerde bizi beklediğinize inanıyorum.
Ve yaptığımız herşeyi hissettiğinize hatta gördüğünüze.
Biricik Dayıcığım doğum günün kutlu olsun.
10 Eylül 2008 Çarşamba
BENİ BU SİGARA İÇENLER MAHVETTİ
Aslında bir çok yerde rastladığım ve insanları sorgulamaya başladığım bir durum olmaya başladı Sigara, Sigara İçme Yasağı ve Acizler... (Biraz sert gelebilir size bu kelime ama artık dünya kabul etmiş durumdayken sigara kullananların 3. sınıf vatadaş olduğunu acizlik kelimesi cuk oturuyor yerine. Bana kızmayın. Per favore. )
8 Eylül 2008 Pazartesi
AŞK ÖZGÜRLÜK TEKBAŞINALIK
Önerilen bir kitap...
Yaşamı boyunca aykırı olmuş bir yazar :
OSHO...
AŞK ÖZGÜRLÜK TEKBAŞINALIK
7 Eylül 2008 Pazar
SÖZÜM MECLİSTEN DIŞARI
6 Eylül 2008 Cumartesi
UMUT ARTIK YOK
Bu sabah uyandım ve ilk iş Umut'u kontrol etmek oldu ki o da ne!!! Yuva kablolara takılı sallanıyor. Dün gece dişinin oturmasından belliydi, iyice ucuna ucuna kurulmuş düştü düşecekler diye aklımı onlarda bıraktırmıştı. Tahmin etmiştim bu manzarayı. Sonra aşağıya baktım ki minicik Umut'un üzerinde arılar uçuşuyor. "Belki" dedim, inip baktım yaşıyorsa diye... Ama minicik başı kuruyan kanının üzerinde zemine yapışmış, içinin bir kısmı aldığı darbeden dışına çıkmıştı. Nasıl üzüldüm, nasıl da sevmişim ben o minik yavruyu... Biraz gözyaşı döktüm annesi olacak o dişiye kızdım,laflar söyledim söyledim ve bunları yazdım... Böylelikle davetsiz misafir elinden alınmış bir bozuk yumurta ve bir de ölen yavrusuyla bizim buradaki yaşamını sonlandırıp uçup gitti...
4 Eylül 2008 Perşembe
HATE IS ALL AROUND US
BİR: ASIK SURATLI İNSANLAR : Şartları insanın yüzünü öyle güzel güldüren bir ülkede yaşıyoruz ya zaten hepimiz de sevimlik abidesiyiz ya asalım suratımızı herkese karşı herşeye karşı... İyi yaşamak için verilen mücadele para kazanma hırsı, sizi mutsuz,huzursuz kılıyorsa kılsın bana bunu yansıtma...Benimle bir araya geldiğin zamanlarda, gözüme yüzüme baktığın anlarda bana gösterecek bir tebessümün yoksa yaklaşma yanıma.
İKİ: DEDİKODUCULAR / SÜREKLİ DERT YANANLAR / YALANCILAR : Dertleşelim, çözüm üretelim, çabalayalım ama sürekli sürekli yalandan yere bana sorunlar çıkarma. Durduk yere yalanlar konuşma, yapamayacaksan yaparım deme hem sana güvenim yıkılmasın hem de bana mani olma başımın çaresine bakayım. Bir de milletin yaptığından bize ne!!! Biz başkaları kendi özelimizi dilden dile dolaştırsanlar istiyor muyuz kiii???
ÜÇ: LAVABO / WC 'den mi çıktın??? Bir zahmet dön ve arkanı kontrol et. Sıra lavabolarda lütfen her tarafı suya verme, çeşmeden akan su yeterli...
DÖRT : SİGARA : İçmiyorum diye bencillik yaptığım sanılmasın ama yemek yediğimiz tabağın içinde, yollarda, hatta ve hatta apartman içindeki merdivenlerde izmaritler görmek iğrenç. İnanın bir şekilde yere püskürtülmüş balgamdan farkı yok. Bir de gizli sigara içenler o tuvaletleri, banyoları sigara kokusuna vermezler mi, ııggh...
BEŞ : ÖNYARGI / GÖRÜŞLER / FARKLILIKLAR : Herkes aynı dinde, mezhepte, ırkta, giyimde, zekada, siyasi görüşte, vs, vs olmak zorunda mı??? HAYIR Önyargıları oluşturan farklılıklara karşı hoşgörülü olamayanlar, siyaseti okulda ders geçirme aracı olarak dahi kullananlar, ne olursan ol benden uzak dur. İnsan ol, yanımda kal.
ALTI : İÇTEN PAZARLILIK YAPANLAR / AĞZINDAN İYİ LAFLAR ÇIKMAYANLAR :
S. Y. : Canım sen herşeyin en iyisine layıksın, seni gerçekten çok seviyorum.
S.M. : Aaa gerçekten mi, neden sevgilimle aramı bozup falancaya yapmaya çalışıyorsun peki!!!
-------
K. K. :Ne haber, bitti mi okulun?
E.R. : Hayırlı olsun, senin bitmiş.
K.K. : Annemi gördün demek :)
E. R. : Hayır, bunca yıldır okulumu sormayıp şimdi soruyorsan senin kesin bitmiştir.
------
M.M : O iş teklifi sana yapılmamıştır.
C.S. :Neden ben deli yada yalancı mıyım, ne olduğunu bilemeyeceğim.
M.M. : O parayı vermezler.
C. S. : İhtiyacım da yok zaten vermezlerse sorun değil, ailem de benden para beklemiyor. Eee??
M.M. :Senin iyiliğine konuşuyorum ben,....
C.S.: Öyleyse konuşma çünkü söylediklerini, karıştırdığın haltları, batırdığın işleri biliyorum. Bana iyiliğime de olsa birşey söyleme çünkü ben seni iyi algılamıyorum!!!
------
K.Y. : Ne de çok konuşuyorsun öyle?
(Senin gibi bayram sabahı matem havasıyla mı dolaşacağım, gerçi ağzını açmadığın da ayrı iyilik, kimseyi sevimsizliğinle huzursuzlaştırmazsın,gençlik var kıpır kıpırım sen bile engel olamazsın af kur.)
R.N. : Konuşmayı seviyorum ve insanlar dinlemekten şikayetçi değil sen hariç.
(Sende de insanlık yok, o yüzden bir şey mi dedin :P )
Özetle burnu havada, kendini bir b** zanneden, insanlıktan nasiplenmemiş hoşgörüsüz, kendini sevmeyen, huzuru, mutluluğu bulmamış gölgesiyle kavga edenler Bye Bye... Gerçi bu yakın akrabanızsa işiniz zor benim gibi ;)
Benim böylece uzayıp gidebilecek bir listem var. Hayatını zora sokan insanlardan / hayatımı zora sokmaya çalışan insanlardan nefret ediyorum. Bir kişiye bu cool mim esintisini gönderiyorum : Sevgili Diagonal top sende ;)
YEDİ : POSTUMU YAYINLADIKTAN SONRAKİ SÜRPRİZLERDEN : Nedeni ortada, nasıl oluyor da böyle farklılaşıyor anlayamıyorum, sinir oluyorum, nefret ediyorum :) Çingene çadırı gibi bir post buyurun efendim, cık cık cıık
1 Eylül 2008 Pazartesi
SÜRPRİZ
31 Ağustos 2008 Pazar
ABOUT MY NEW BLOGROLL
Mutlaka göz atın ;)
Herkese iyi seyirler ;)
Unutmayın her keşif yeni bir kültür, mutluluk, heyecan, deneyim, kimi zaman güzel zararsız bir bağımlılıktır...
30 Ağustos 2008 Cumartesi
AĞUSTOS' UN 30' U BUGÜN
Vardı bu akşam bir huysuzluğum,kıyafetine sardım.O olmadı, bu yakışmadı, yok bu da ortama uygun değil, 40 tantanadan sonra blue jean üstüne gömlek, altına da topuklular kolumda da valiz misali bir çanta...İçime hiç sinmedi ama tatminsizlik var ya uğraşmaya gerek duymadım daha fazla, annemden onayı aldım yetti.Ama çıkacak işte bir yerden bu huysuzluk, gardrobun ( bu kelime böyle mi yazılıyordu, hep karıştırıyor kafamı :( ) kapağı yerinden çıktı ve kapak alnıma çakıldı resmen. "Ohaa" diyorum ben artık buna çünkü son haftalarda 2 . kez oluyor ve bu defa şişti. Kaşık tuttum :P daha sonra mezunlar yemeğimiz vardı çıkmam gerekiyordu annem elime tutuşturdu bir plastik içinde buz hani şu limon dilimi şeklinde olanlardan, pışpışladı beni başından :) Mezunlar yemeği oldu, arkadaş yemeği toplamda 6 kişiydik 6, şaka yapıyor herhalde birileri diye düşündüm.Toplamda 72 kişiydik, olmayanlar onlar bunlar derken 6 kişi olamyı da beklemiyordum. Organizasyon bana aitti, tatile gitmeden son dakikada kimseden ses çıkmıyor tarih bu olsun deyip duyuru yapmıştım facebooktan, o yüzden ümitli değildim. Olanlarla da güzel, keyifli bir akşam geçirdik: eskiyi yeniyi birbirine kattık, güldük, eğlendik...Bir iftarda buluşmak üzer sözleştik ve ayrıldık.
28 Ağustos 2008 Perşembe
DAVETSİZ MİSAFİR
18 YA DA 22 - 08
ALL WOMEN DREAM, BUT NOT EQUALLY
22 Ağustos 2008 Cuma
1 FOK 1 ÇOK KOY 1 CİNAYET
19 Ağustos 2008 Salı
PRIVATE EMOTION
13 Ağustos 2008 Çarşamba
(GÜNEŞ,DENİZ,KUM)&EBRU
Bugün saat 12:30 itibariyle yazın son günlerini değerlendirmek üzere Antalya/Olympos'a doğru yola çıkmış olacağız.Babam işi yüzünden evimizde,annem ve kardeşimle güzel bir tatil beni bekliyor.Kısa bir süre yokum,arada kaçamak yapar birşeyler karalarmıyım bilmiyorum ama planlarımda tv,internet hiiç böyle kötülükler yok ;)
Herkese bol güneşli güzel bir yaz.
Hoşçakalın.
AZ EL KAİDE'DEN AZ TÜRKİYE'DEN
9 Ağustos 2008 Cumartesi
bu AĞAÇKAKAN başka
"Symiosis" ise birbirine hayat vererek yaşamak anlamına geliyor.
Afgan kadının en savunmasız kadınlar olduğunu belirterek acınacak halde olan bu çaresiz kadınlardan biriyle aralarında geçen dialoğu hayretle anlatıyor ve felaketin boyutu bir kez daha gözler önüne seriliyor; 33 yaşında bir bayanı muayene edecekmiş,kadının 16 çocuğu var. Maalesef korunmayı hiçbiri bilmiyormuş.Ayrıca oradaki bayanları bilinçlendirmek için girişimlerde de bulunmuşlar.Bayana "16 çocuğa nasıl bakacaksın?" diye sorunca aldığı yanıt içler acısı "Zaten yarısı savaşta ölecek." .
Symiosis,Meltem gibi gözünü karartanlar şart bu memlekete,diğer memleketlere ufuklarının genişliği ne güzellikler,umutlar salıyor nice nice insanlara hatta insanlıklarını yaşama haklarını bir nebze veriyorlar ellerine.İçler acısı manzaralar bitmek bilmezken beklemek ayıp herkes birşeyler yapmalı.
8 Ağustos 2008 Cuma
BULUŞMA
7 Ağustos 2008 Perşembe
BU ÜLKEDE ÖLMEK
Çevremizden olsun aileden olsun yaşlı/hasta olan insanları da kaybettik,Dayımlardan sonra üzüldüm ama ne yalan söyleyim canım yanmadı.Allah rahmet eylesin hepsine.Birşey dikkatimi
çekti,en son da 3 gün önce babacığımın amca oğlu vefat edince iyice battı gözüme,sinir oldum.Ayrımcılık da denmez aslında sıralıyacak yığınla kelime var da...Neyse.Bundan birkaç ay önce durumu iyi olan bir akrabamızı kaybettik,98 yaşında son zamanlarında da hasta olan biriydi.Anında evleri doldu(yakın akrabalarını dikkate alarak yazıyorum bunları),Allah'ım yemekler geldi taştı.Gece yarıları evdekiler yalnız bırakılmadı.Herşeyleri düşünüldü,çoluk çocuk herkes görevlendirildi.40'ı çıkana kadar yapıldı da yapıldı birşeyler anlayacağınız.Gel gör ki geçen gün vefat eden babamın kuzeni sadece 67 yaşında ve rahatsılığı da olmayan biriydi.Oğlu hastanede,beyninde ur var yeri saptanamayan,15 gün sonra ameliyat olacak ve babacığının vefatından 2 gün önce belden altı felç kalıyor.Buna üzülen baba da yolda yürüdüğü esnada kalp krizi geçiriyor ve çocuklarına karakola gidip babalarının naaşının tespitini yapmak düşüyor.Cenaze Erbaa'ya getiriliyor,hasta oğlu hala bilmiyor babasının vefatını.Böyle trajik bir vaka ve ölüm bir arada bu ailede,maddi durumlara gelince iyiliklerinin,insanlıklarının güzelliğine inat kötü mü kötü :( Benim sinir olduğum konu bu garibanlara kimsenin cenazelerine,insanlıklarına saygı duyup gitmemeleri,keyfi davranmamaları bunu yapan yine kuzenleri,yani gittiler ama 3. gün o da düğüne gider gibi,ne acı haldir bu!!!Ailemde bunu görmek beni iğrendirdi,tek bizde de olduğunu sanmıyorum.Bu ülkede fakirsen cenazende bile farklı muameleye uğruyorsun maalesef,insanlık parayla şekillenir olmuş.
2 Ağustos 2008 Cumartesi
BELKİ DE BACHATA...
28 Temmuz 2008 Pazartesi
27 Temmuz 2008 Pazar
26 Temmuz 2008 Cumartesi
KARMA
Bu arada bana fabrikada çalışanlar için çokca yazılar geldi,işsiz kaldıkları için üzülenler bir hayli çok unutmadan açıklayayım hemen.Yeni bir fabrika kurulana kadar çalışmaları için hepsi bir yerlere yerleştirildiler,zaten sigortadan maaşları da ödenecek.Yani endişe edilecek üzülecek ihtiyaçlık durumları yok Allah'a şükür.
Biz bir de bu arada sık sık Tokat'a gelip gitik anneannemin göz sorunları için.Yeni açılmış misler gibi bir özel hastanede doktoru.Cumartesi günü yarım gün de olduğundan tenha idi hastane.Gayet temiz,modern bir hastaneden gözüme takılan memleketim insanından manzara.Önünde eğilip bol köpüklü kahvesini de yapı ikra ederdim ağamıza ama mekan uygun değildi ki beaa ;)Hoşçakalın,yüzümüzden tebessüm hiç eksik olmasın :)