Yaşadıklarımdan, çoğu zaman yaşamadıklarımdan hayalgücüyle varolan cümlelerim...Kimse altında benim hayatımı aramasın çünkü nereden eserse orada var oluyor yazılarım; gazete haberlerinde, mahalle dedikodularında, denediğim tarifte, dinlediğim bir uzmanın konuşmasında, izlediğim bir filmde, bir şekilde her yerde...
29 Şubat 2008 Cuma
AYKIRI POST FOR MY TETE
Benim üzülmesine dayanamadığım değerlim,iyi yürekli,canım,biricik,güzeller güzeli Tetem'ii eşşek kafalı yeğeni Ebru yani ben bugün incittim biraz..Aslında bayaaaa ama vallahi de yanlış anlaşıldım,o biliyor mevzuyu hoşuma gittiği için dile getirmiştim,galiba biraz uzaması kötü oldu..Hadi biricik bıcırık Teteciğim sen de dayanamazsın affet beni gitsin,noolur ben seni çok seviyorum.Beni destekleyen ve hep yanımda olandın,seni çok seviyorum.Şu hayatta en son istediğim şey en azından bu dünyada yanımda olan en sevdiklerimin beni bırakmaması..En başta da sen varsın,biliyorsun bunu.Hadi şimdi bana yorum bırak da anlayım affedildiğimi..Seni üzmek istemedim,yerim ben seni canım Tetem.İyi ki varsın,muck muck muck
:(
İnşallah böyle post daha da yayınlamak zorunda kalmam.
28 Şubat 2008 Perşembe
SERSEM ÇARŞAMBA
1,5 yıl önce falandı bir tek Avrupa Yakası vardı izlediğim,çarşamba akşamları olsun diye beklerdim tüm 1 hafta boyunca ;)
Bir bayram girdi araya herkesin dilinde Yaprak Dökümü'nün methi anlatamam ama nasıl merak ettim..Dur bir bakayım neymiş bu dedim..Sardı dizi,Avrupa Yakası'nın reklamlarında Yaprak Dökümü izlemeye başladım..Derken derken Oğuz'uydu Leyla'sıydı Necla'sıydı reklamlar da Avrupa Yakası izler oldum..Hep de tekrarları takip ettim çünkü en sevdiklerimdendi ikisi de.Benim gibi öğrencilerde olmuştur mutlaka her akşamına bir dizi koyup dersten az da olsa firar eden.Zapingler akşamı çarşamba..
Dün akşam bir başkaydı ama serseme döndük tv başında!!Acun ILICALI ne yaptın abi bize yaa,sadece kutuların açıldığı,ne Survivor gibi ilgi çekecek bir durum ne de Fear Factor gibi merak uyandıracak ne var bu Var mısın Yok Musun'da?Uzun zamandır beklediğimiz ailece de iyi miktarlarla ayrılması istediğimiz Beyazıt tam da 3 adet 500.000ytl olduğu çarşamba akşamı yarışmacı olunca...Avrupa Yakası devre dışı oldu tamamen.Yaprak Dökümü'nü de izledim işte ne kadar izleyebildiysek.Ama o yarışmanın heyecanı herşeye değerdi.Eğlendirici,keyifli,renkli eyvallah ama bu kadar da alışkanlık yaratması şaşırtıcı..Beyazıt'ın o parayla ayrılması da üzücüydü bu arada ;) Acun ne yaptın efsunladın mı bizi?
YİRMİSEKİZİNCİ KADIN
ELEKTRA KADINLAR
OLMADI LİSA'YA DA BEBEK ALIRIZ
Bugünler de bazı kesimlerin evine giren dua okuyan bebekleri düşünün.Sizce yandaki sarı saçlı,kara kaşlı,pembe dantelli bluzuyla ve diz altı-üstü eteğiyle ne kadar da uygun amacına..Yada ben art niyetli miyim de böyle düşünüyorum.Kızım başını kapatma, saçını sarıya da boyat,istediğini de giyin bu asla ama asla dua etmene engel değil.Bak sana duayı eden bebeğe başımı kapalı,...Eğer böyleyse süper..Açığı dinden uzak ve kapalıyı da çok yakın gösterip de birilerinin cahilliğinden birbirlerine düşman olunuyormuş gibi yansıtılıp,tartışıldığı bugünlerde açıkçası ben şaşırdım.
Artık bizi bize bırakın da insanlığımıza düşmanlık,ayrımcılık katmadan nasıl yaşıyorsak önceden olduğu gibi yaşayalım..İnsanların inançlarını ve yapabildikleri uygulamarı bize şekilcilik olarak yer etmeyin aklımıza..
Yekta Güngör ÖZDEN'in bir açıklaması vardı NTV'deydi sanırım..Fikri soruluyor;Üniversiteler,anayasadaki düzenlemeler ve türban mevzusunda..Söylediği şey ne biliyor musunuz özetle kandırılıyoruz,hepsi düzmece bilinçli hareketler..Buraya kadar geçeceği garantiydi..Sayın Abdullah GÜL niye son dakikaya kadar bekledi,kararı başından beri belli olmasına rağmen..Onca af bekleyen insana seçilelim ilk işimiz af çıkarmak derken,hala bekliyoruz çıkacak.Niye türban meselesinden,öyle mi?Öyle...Peki Sevgili Yekta Bey'in dediği birşey var Anayasa Mahkemesinden kesinlikle döneceği yönünde,düzenlemelerin asla ama asla kabulüne ön görmeyeceğine dair.Eğer bu durum gerçekten böyleyse,onlar da farkında değil mi?Neden aylardır belki de mezun olabilecek insanların af beklentisi yine önemsiz bir oyuna dönüşüyor?Biz elimizden geleni yaptık gördünüz,yine oylar bize gelsin diye mii!!Yoksa ülkemizi satarken biz bunlarla oyalanalım diye bize hak gördüğünüz oyuncak baş örtüsü müydü??
"Zorunlu olmadığı, kimi bayan milletvekili ile bayan Bakan’ın kullanmamasıyla da belli olan başörtüsünün gelenekselleşmiş, alışılmış biçimlerini bırakıp sıkmabaş-bohçabaş biçiminde yaygınlaştırılmaya çalışılan “türban” gösterip savunmak, bu nedenle yurtdışında yoğunlaşarak gelecekte Türkiye’yi kuşatmak oyunu yayınlarla ortaya konulmuştur. Kimi beslemenin yazısıyla desteklemesi yanında kimi aymazın da oy getireceği beklentisiyle ödün verdiği çağdışı biçim dinin siyasallaşarak demokrasinin dinselleşmesinin simgesi durumuna getirilmiştir. Bunun çağdaşlıkla, modernleşmeyle, özgürleşmeyle, bireyselleşmeyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu nitelikler geriye gidilerek, eskiye dönülerek kazanılmaz. Şeriatçı ülkelerin görevlileriyle birlikte gelen eşlerinin bile başlarının açık olduğu bir zamanda 5 yaşından başlayarak kız çocuklarının başını öcü gibi örtmenin, kişisel tercihinin devlet düzeninin, hukuk kurallarının önüne geçirilmesinin hiçbir anlamı yoktur. Düşünce, din ve vicdan özgürlüklerinin güvencesi lâiklik sayesinde dinsel görevleri özgürce yerine getirmek mutluluğunu duyanlar, inanca saygılı olanlar, dinsel sömürüden uzak kalanlar gericilerin oyununa gelmemeli, kurallara gizlice yerleştirilen bozgunculuğa, yıkıcılığa olanak vermemelidir. "
Yekta Güngör ÖZDEN
Buraya eklemek istediğim bir de video vardı aslında.Rahmetli Uğur MUMCU'nun bu konuşmasını izlemek isteyenler lütfen http://www.youtube.com/watch?v=7ynyRPB9jHE&feature=related tıklayın ve görün ki bu ülkenin taşımayı bilmediği aydınımız Uğur MUMCU ne de güzel görmüş o günlerden bugünümüzü..
TAYYİP&BUSH ELELE HEP BERABER ANITKABİR'EEE
27 Şubat 2008 Çarşamba
TETE SIRADA NE VAR??
24 Şubat 2008 Pazar
HER ZAMAN HER YERDE SANAT,SANAT,SANAT
@7 oktavlık sese sahip,bizlerin 3 kat daha fazla ses telleriyle harikalar yaratan İbrahim YAZICI'ya göre 1000 yılda bir dünyaya gelen mucize "Cem Adrian" gibi ses tellerim olmasını..
@Herkesi kendine hayran bırakacak ;) dünyaca tanınan buz dansçısı olabilmeyi..
@Karada da dünyaca ünlü dansçı olsam süper olurdu..
@Zamanı durdurabilmeyi...
@Uçabilmeyi...
@Karşımdakilerin beynini okuyabilmeyi...(her zaman iyi olmazdı gerçi)
@Vee son olarak da istediğim zaman istediğim yerde anında olabilmeyi,kendimi ışınlayabilmeyi isterdim...
FOOTBALL' SAVAŞ
Olay Birmingham City-Arsenal maçında gerçekleşiyor..Arsenal'in genç futbolcusu Eduardo ile Birmingham City'li Taylor arasında yaşanıyor...İşte fotoğraflar:
HANGİSİ DAHA SALAK?
3'ü de birbirinden salak geldi..
1.si Tatile gittiğimizde içecek bişeyler almak için girdiğimiz süpermarketten hiçbir işime yaramayacağı hatta ve hatta evde bir tel zımba makinem olmadığı halde aldığım renkli kutularda bulunan kutu kutu tel zımbalar...
2.si Yine bir yaz tatili bu defa Side'deyiz.Ortaokul dönemimin sonları,bez botlar moda o sene,hiç unutmam oranın lokmacılarının da her tarafa serpilmiş olduğu uzun bir sokağı vardı.Stefanel mağazasının vitrininde çok güzel bir bez bot...Babama aldırmak istiyorum almıyor,geçerken içeri dalıyorum beyaz rengini deniyorum..Babam denememe rağmen almıyor,derken dönüş günü babam beni stefanel mağazasına sokuyor.Benim botun numara bitmiş,bir tek kan kırmızı renginde var..Babama inat bana kaçırttı almadı ya atlı beyaz dolgu topuk bez rengi kan kırmızı botlarımı alıyorum..Giydim mi hiç? HAYIR. Ama hala durur,anısı var hem de çok çabam oldu onun için ;)
3.sü de yolda yürürken nike mağazasına girdim ama sanki arkadaşımla orada buluşmaya sözleşmik gibi bir girişti benim,o an oraya girmek hiç aklımda yoktu,işlerimi halletmeye çıkmıştım evime dönerken pat attım kendimi mağazaya..Bir t-shirt beğendim,şu bedenini almak istiyorum dedim,kasada sağlam da para ödeyip çıktım altıüstü bir penyeye.Ne deneme ne başka bişeye bakma,ilk kez böyle alışveriş yaptım.Eve bir geldim giydim ki yook böyle bir iğrençlik.Vücudumda adete 2.bir deri gibiydi t-shirt,ne yakası ne etek kısmı hiçbiri yerinde durmuyor sağa sola kaçıyordu..Hemen değiştirdim,yerine spor ayakkabı ve çanta aldım fark ödemeden,düşünün yediğim kazığı,yaptığım alışverişin salaklığını :)
21 Şubat 2008 Perşembe
12. ADAMDAN 11'E
Fenerbahçe hiç şans tanınmamasına rağmen UEFA Şampiyonu Sevilla'yı Edu'nun da desteğiyle 3-2 lik skorla devirdi.Darısı İspanya'daki Sanchez Pizjuan Stadı'ndaki maça :)
Sevilla Kulübü'nün Başkanı Jose Maria Del Nido,çok etkilendiği Fenerbahçe taraftarı için bu ilginç cümleyi kurmuş:''Futboldaki 21 yıllık yaşantımda, hiçbir zaman buna benzer bir ortam görmedim. Yunanlılar Türkler'in parmak uçlarına bile gelemezler."
Eeee,Fenerbahçe'nin 11'i kadar da güçlü ve tutkulu 12. leri var,kısa sürede Avrupa'ya da bunu göstermek umuduyla başarılar Fenerbahçe hep böyle iyi olsun oyunun ki bizim de yüzümüz gülsün Avrupa Şampiyonlar Liginde..
SÖZ DAHİ FİZİKÇİ EINSTEIN'DA..
20 Şubat 2008 Çarşamba
BEN BİR BAYAT EKMEĞİM NE YAPILIP TÜKETİLMELİYİM???
_Köfte içi için kullanılabilir malum.
Yine :) ekmekleri ufalıyoruz..Tencerede yağı eritip ekmekler ekliyoruz. Aynı zamanda ekmekleri yumuşatmak için biraz su ile tavlıyoruz.Ekmekler iyice ısınıp yumuşyıp kavrulunca peynir parçaları ekleyip bir de yumurta kırıyoruz.Güzelce pişiriyor fotodaki gibi servis yapıp afiyetle kaşıklıyoruz.
Yaklaşan haftasonunda kahvaltıda denemeye değer bir tat,afiyet olsun.
BİR YALNIZLIK OYUNU...
"Yaşamında öteki kişilere ulaşabildiğin anlar,bir ormandaki kuş ötüşleri gibi olacak:
Uzaklardan gelip geçerken kısacık bir süre yapraklarda yankılanacaklar o kadar...
Orman,bütün sessizliğiyle,yineyalnız duracak orada."
KANT
Otizm,kuş ötüşlerinin hiç duyulmadığı bir orman kadar sessiz ömürlere konulan ad...
Adı yalnızlık olan bir oyun oynadınız mı hiç?Ya da bu oyunu bir ömür boyu oynayan bir insanla tanıştınız mı,onunla "söylenemeyenleri" konuştunuz mu? Bu oyunun adını hiç duydunuz mu?
Fikriniz,bilginiz,cevabınız var mı bilmiyorum ama beyazperdedeki yalnızlık oyununu 1988 yapım filmi seyredenlerin sayısı azımsanamayacak kadar çok olsa gerek."Yağmur Adam" filminde Dustin Hoffman'ın çizdiği Raymond komposizyonu,bu acı oyundan habersiz olanlara otizma'yı tanıtmıştı.
Filmdeki Yağmur Adam,kardeşi Charles'ın Raymond demeye dili dönmediği için Rain Man dediği günlerde kalan çocukluk düşlerinin dostuydu.Sonra o dost kaybolmuştu;çünkü anneleri öldüğünde Charles'a zarar vereceğinden korktuğu için babası,Raymond'u evden uzaklaştırmıştı.Charles büyüdüğünde Raymond'u hatırlamıyordu bile,ama ona yağmurlu bir günde şarkı söyleyen "Rain Man" ini hiç unutmamıştı...Rain Man için ise Charlie korunması gereken bir bebekti;evden uzaklaştırılırken kardeşinin camdan bakan yüzünü hala hatırlıyordu.Aslında Raymond hiçbir şeyi unutmuyordu.Annesinin öldüğü günü,telefon rehberindeki numaraları,babasının arabasının koltuklarının eski rengini ve Charles'a söylediği şarkıyı anımsıyordu.Doktorunun söylediği gibi "o deli değil,geri zekalı değil,ama otistik bir bilgindi."
Hastanedeki odasında raflar dolusu kitabı vardı,Shakespeare'in "Onikinci Gece" adlı eserini bile okumuştu,ama gündelik hayata dair en basit kavramlar onda gelişmemişti.Raymond'un,"Onikinci Gece"yi okumaktan çok,para kavramı gibi kavramları geliştirmekle uğraşan bir dünyayla iletişim kurmak istememesi gerçekten bir hastalık mıdır?Tıp buna "evet" diye yanıt veriyor.Bu hastalığa da "otizma" adını veriyor.
Yakın zamana kada,otizmin orta ve yüksek sosyokültürel düzeyde daha sık görüldüğü vurgulanmışsa da bu görüş ağırlığını zamanla yitirmiş.Otistiklerin ailelerinde ciddi ruhsal bozukluklar görülme oranı,normal nüfusa göre daha fazlaymış.Genetik olarak da kardeşlerde otizm görülme oranı diğerlerine göre 50-100 kat daha çokmuş.
"Öteki kişilere" ulaşmaları çok zor otistikler içinTürkiye'de de birçok merkezve hastanelerde ayrı bölümler var.Türkiye'de 2004 yılında 270bin otistik birey varmış.Onlar çevrelerine nasıl ulaşabileceklerini bilmiyorlar,bu sebeple de çevrelerindeki insanların,onlara ulaşma yollarını bulmaları gerekiyor.Bu yolları bulmak artık eskisi kadar zor değil.Filmler,romanlar,gazete ve dergilerde çıkan yazılar,vakıflar bu hastalığı tanımamıza yardımcı oluyor.
Türkiye'de 60 tane Otistik Çocuk Eğitim Merkezi (OÇEM) mevcut,80 bin otistik çocuktan sadece 400'ü eğitim alabiliyormuş. Çünkü şu an 80 bin çocuk için 2 bin 500 yüksek ihtisas yapmış özel eğitimci, 13 bin eğitimci, 2 bin 500 konuşma, 2 bin 500 tane de uğraşı terapisti gerekirken Türkiye'deki özel eğitmen sayısı yok denecek kadar azmış.
Türkiye'deki ilk ve tek Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezini bünyesinde barındıran "TOHUM VAKFI" aileleri bilinçlendirmek ve bu tohumları birer ağaç olması için çabalıyor,destek ve sponsorlukları bekliyor.Onların bize ihtiyacı var,unutmayın!!
Ve düşünün,otistiklerin,yalnız geçirdikleri ömürlerini aralayac seslere verdikleri yankılar hepimizi şaşırtacak güzellikte olabilir...
Bana
yalnızlığı
anlat,
söylenemeyenleri
anlat ...
Bana
senin dilinle
konuşmayı öğret ...
Beni
yalnızlığınla
yalnız
bırakma ...
19 Şubat 2008 Salı
GÖRECELİ YARAR
_Gerçekten de çok ilginç Bay Faraday.Ancak bunun pratikteyararı nedir,lütfen söyleyebilir misiniz?
_Bunun yararı... diye söze başlamış Faraday,
_... bir gün bundan da vergi kesebilecek olmanız.
16 Şubat 2008 Cumartesi
OKULLARDA Kİ OKUMA FİŞLERİ DE DEĞİŞİR!
14 Şubat 2008 Perşembe
BUGÜN SEVGİLİLER GÜNÜ
_"Aaa,çok şaşırttın harikasın sevgilim..Hiçbir yerde benim sevgilin olduğum yazmıyordu ama sen beni buldun :)) Bunca şey bana mııı!!!Nee Selami Şahin eşliinde başbaşa bir yemek mi??Çok mutluyum çoook,muucck..Seni çok seviyorum,hayatım.."
Ama her yerin böyle özenle hazırlandığı bir günü sevgilimle geçirmek isterim tabii,eğer bir arada olma imkanımız varsa,biraz yürümek sonrasında onun sevdiği yiyecek olan pizzayı alıp evimize gelmek ve kırmızı iskoç desenli battaniyemizin altına girip onun sıcaklığını hissederek dvd izlemeyi isterdim..Eternal Sunshine of the Spotless Mind----SİL BAŞTAN filmini bir kez daha izlerdik..Sevgilinizle izlenecek en güzel filmlerden bir tanesi.
Sevdiğime huzur verecek şeyleri yaparak,sakin ve evimizde izole bir sevgililer günü kutlamasını hiçbir şeye değişmem..Sevgililer gününüz kutlu olsun...
12 Şubat 2008 Salı
İNSAN DEDİĞİN NEDİR Kİ?
9 Şubat 2008 Cumartesi
ZAMANDA YOLCULUK
1-Kabarık eteklerin,korsajlı kıyafetlerin giyildiği dantel eldivenli ellerinde tuttukları şemsiyeleriyle sokaklarda gezen kadınların bulunduğu dönemleri (bu dinemin tam olarak hangi yıllara rast geldiğinden emin olamadım açıkçası,1950'lilerde de vardı ama yoğunlukla saray dönemlerine rastlıyor olmalı.)
2-Adem ve Havva zamanlarının ilk dönemlerini :)
Geleceğe gitmeye pek hevesli değilim hatta endişeleniyorum,herşey gitgide mahvoluyor maalesef :(
7 Şubat 2008 Perşembe
5 Şubat 2008 Salı
İLK MİMİM
Mimin konusu->Olmasını İstediğim Mantıklı/Mantıksız Şeyler ve Bir Daha Dünyaya Gelsem.
Olmasını istediğim mantıklı şeyler:
1-Okulu artık bitirebilmek.
2-Dünya mutfakları üzerine tam donanımlı eğitim almak.
3-Sırtımdaki rahatsızlığımın düzelmesi.
4-Olabildiğince fazla dili ülkelerinde öğrenmek.
5-İyi bir dansçı olmak.
6-Kendime ait bir dergi sahibi,ajans sahibi olmak.
7-Sevdiklerimin yakınlarında hayatımı devam ettirmek.
8-Bir an önce daha da uzamadan işime başlamak.
9-Nba ve Efes Pilsen maçlarını stadyumda izlemeyi.
10-Ailemi üzmemiş olmayı.
Olmasını istediğim mantıksız şeyler:
1-En azından yaşadığım her şehirde buz pistleri olması ve buz pateni kayabilmek profesyonelce.
2-kuşbaşı ete kuşbaşı gibi aslında midenin de almayacağı bir isim verirken kıymaya neden "solucan" denmediğini bilmek istemek.
3-Dünyada varolduğumdan beri yanımda olan ama artık göremeyeceğim sevdiklerimi ölümsüz kılabilmeyi.
4-Fizik bölümüne baştan girmeyip dekorasyon/moda tasarım üzerine eğitim almayı.
5-Akraba diye anılan bazı insanların akrabam olmasını engelleyebilmeyi
6-Ailemi yıpratan,sıkıntıdan başka birey vermeyen,üzen herkesi uzak tutabilmeyi isterdim.
7-Atatürk ve Adile NAŞİT'i tanımış olmayı.
Vee yeniden dünyaya gelecek olsam "başka bir şehirde aynı çekirdek ailemle bazı akrabalarımın da içinde olduğu huzurlu bir yaşamı sürdürmeyi" isterdim.
1 Şubat 2008 Cuma
ÖRGÜM,PUZZLE,FİLMLERİM,2 KİTABIM VE KREMALI MASUM ELMA'M
Malzemeler:5 adet sarı elma (diğer elmalarlada oluyor,onu da denedim :)
10 adet petitböre büsküvi
5 yemek kaşığı tozşeker
İç Dolgu Malzemeleri: her biri için ortalama 1 yemek kaşığı kuru üzüm
1 yemek kaşığı dövülmüş ceviz
Tarçın
Bunları bir kasede karıştırın.
Krema Malzemeleri:1 lt süt
2 yemek kaşığı buğday nişastası
1 yemek kaşığı un
Yarım su bardağından 1 parmak fazla tozşeker
1 paket vanilya
Pişirdikten sonra içine az bir parça tereyağ/margarin ekleyip karıştırınız.
Yapılışı:1-Elmaları soyup,şekildeki gibi dikine 2'bölüp içlerini oyun ve bir tencereye oyukları
aşağıya gelecek şekilde dizin.Üstlerine yarım yemek kaşığı tozşeker koyup,yarılarına gelecek kadar su ekleyip dağılmayana dek pişirin.
2-Tencereden aldığını elmaların içini iç dolgu malzemesiyle doldurup 1 adet petitböre büsküvi ile kapatıp,büküviler alta gelecek şekilde yanları yüksek cam kabınıza alın.
3-1 lt süte vanilya ve tereyağ hariç tüm malzemeleri ekleyip,iyice pişirin.Daha sonra tereyağını ve vanilyayı ekleyip tahta kaşıkla çırpın.Elmaların üstüne dökün.
4-Üstüne bol hindistancevizi,öbeklerine de tarçın serperek servis edebilirsiniz.İyice soğutun.Her iki halininde resimleri postta.
AFİYET OLSUN....
Not:İnanılmaz lezzetli,hafif bir tatlı.Aroması bol sürprizli,yerken keyif veren tatlılardan..Arzu eden olursa bence içine kuru kayısı da yakışabilir.
Bu aralar sürekli anneannem ve evim arasında mekik dokuma durumunda olduğumdan kendime ev dışı aktiviteleri bulma ihtiyacı hissettim.Karları gördükçe kendini kış moduna alan beynimin içindeki ilk fikir örgü oldu :) Rengine bayılarak bir ip aldım ve tek yaptığım uzuuun bir atkı örmek oldu,örgüden anlamam.İlk başladım kıvrık kıvrık solucan gibi bişey oldu,hediye edeceğimden içime sinmedi ve söküp haroşa yaptım,yanılmıyorsam haroşa deniyor.Beceremiyorum ama keyif alıyorum,oyalıyor o da bana yetiyor.Sökülen <- daki,yenisi -> daki..
EV&ANNEANNE ORTAK AKTİVİTESİ-----DVD filmler
Bir de 2 haftanızı evde keyif yaparak geçirebileceğiniz kış tatiliniz varsa vazgeçilmezler arasında gelir 1 fincan kahve ve kitaplar.Arkadaşımın okuyupta mutlaka ama mutlaka her Türk okumalı bu kitabı dediği Turgut ÖZAKMAN'dan "Şu Çılgın Türkler",bazılarınız kesinlikle diyordur "Yuuh daha yeni mi okuyacaksın onu!" diye ama bazı şeylere sıra geç gelebiliyor,bir de kitabın sayfa sayısını düşünecek olursak ruha da bağlı ertelenebilir araya başka başka kitaplar girebilir.Herşeyiyle belgeli bu kitabı okumadıysanız okuyun ben başladım,ilerlyen postlarda özet bilgiler ve alıntılarda veririm herhalde.Elimdeki 2. kitap da benim çanta kitabım, ev haricindeki yerlerde boş olduğum zamanlarda okuyorum.O da Ayşe KULİN'in "Foto Sabah Resimleri" adlı romanı,merak uyandıran,biraz bugünkü dizilerde görmeye alıştığımız tarzlardaki konulardan olsa da ilginç kılan yanları var,anlatımıyla sürükleyici bir roman,tavsiye ederim.. Dipnot:Ayşe KULİN bu romanıyla Türk öykücülüğünün en önemli iki ödülünü,1995 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü'nü,1996 yılında ise Sait Faik Öykü Ödülü'nü kazanmış bir başyapıt olarak kendinen bahsettiriyor:Foto Sabah Resimleri