13 Nisan 2010 Salı

AY LAV YU UĞURSUZLUĞU

Menna, gazetede bir filmle ilgili yazı okuyor ve o günden beri vizyona girsin gidelim deyip duruyor. Sinema konusu açılsın, öneriyor insanlara Ay Lav Yu vizyona girsin gidin, o filmden umutluyum ben. Neyse gecikmeli gelir bizim buralara filmler, hatta bazıları hiç gelmez. Bu film gelenlerden oldu. Cumartesi akşamı programında sinemaya gitmek vardı. Elvanla sözleştik, evden çıkmamıza yakın Gönül abla geldi. Bizim sayı üçten( Elvan'ın ufaklıklar hariç) altıya çıktı, yolda karşılaşılan kuzenle yediye! :) Sinemaya yaklaştık Elvan'ı aramak için girişimde bulundum, gereksiz bir girişimdi ama telefonda ağlayan arkadaşımın sesini duyunca gerekli olduğunu anladım ve bir kez daha karar verdim, insana malum oluyor bazen bazı durumlar. Kafasını çarptığını ve kanamasının durmadığını söylüyordu, ağlama seslerinin arasından çok sivri bir yer lafı çıktı. Koşa koşa gittik, abartmıyormuş; iki dikiş atıldı başına.. Onlar hastanede ben çocukların başında.
Pazar günü oldu; annemle kalktık gittik filmimizi izlemeye. Eve geldik, ben yukarıya çıktım. Geri evimize döndüm, dolabımın kapağını açmamla; üst menteşesinden kurtulan dolamın yüzümün sol kısmına inmesi bir oldu. Ağlamaya başladım bende, canım yanıyordu ve ateş gibi yanmaya başlayan yüzümün o kısmından az da olsa deri parçaları geliyordu elime. Mennam hemen donmuş tane fasulye getirdi, -yüzün şeklini alsın diye tane fasulye- saatlerce ara ara tuttum morarmasına engel olduğunu düşünüyorum ve az bir şişlikle atlattım. Tabii biraz da deri yüzülmesiyle! :)
Film keyifli, eğlendirdi bizi ama UĞUR-SUZ geldi bize. Elvan'a telefonda anlattım olayı O da şap yapıştırdı, uğursuz diye. Gidin izleyin ama bana uyarmak farz oldu; kendinizi korumaya alın, öncesinde ve sonrasında ekstra dikkat şart :)

10 Nisan 2010 Cumartesi

RISVEGLIO

Bahar geliyor ve ben ruhumun iplerini yeni yeni salıyorum. Yazacağım bir sürü şeyin birikmesi bir yana yazma isteğim de öyle çok ki. Kimi zaman sadece kayıtta kalıyor, unutuyorum/siliyorum. Yayınlamaya gelince arıza veriyorum. Ama bugün hissettim, uyanıştayım! Bloguma can verme zamanı, yarından itibaren güzel havalarda etkisini gösterecekmiş. Eee, primavera benvenuto!!

Not:Fotoğraf, Koç müzesinden/Çengelhan