24 Haziran 2009 Çarşamba

TOPUKLU MESELESİ

Erkeklerin kızların giysileriyle ilgili yorumları arasında dikkatimi çekti, kötü kötü zaten ki çok iyi seçilmiş şeyler de vardı içlerinde. Neyse bu zevke girer tartışmaya lüzum yok. Genellikle "Onun içinde rahatsız olduğu nasıl belli, ayakları öne kaymış ve yürümesi bozulmuş. Giysisinin sağını solunu çekiştirip duracaksa giyinmeseymiş." tipinde cümleler. Haklılık payı var, çok da büyük ama topuklu ayakkabı manzarasının karşısında şık ve kıyafete yakışan da olsa çirkin geliyor.
Bir yandan da seksepalitesi yüksek, çekici geliyor ki çözüm neyde uzun süreli dışarıda olacaksanız giyinmeyeceksin, ayağının dayanıklılığını göz önüne alacaksın. Mesela benim maksimum 4-5 saat ;)
Heyy erkek milleti topuklu ve oranızı buranızı çektiren kıyafetler giyinmesenizde ben de birçoğunuzun giyimini çok zevksiz buluyorum, hele bizim okulun erkekleri vasat yaa va-sat.

22 Haziran 2009 Pazartesi

MY Tin, tin tin...


05 Hasta el Fin.wma - Monchy & Alexandra

Güzelliklerle dolu bir günle başladığım yeni hafta, hasta olmama rağmen keyfimi çakır keyfe çeviren Alexandra&Monchy' den Hasta el Fin... Yarı toplu saçlar, belirgin olmayan bir makyaj sadece dudaklar kan kırmızı, yalın... Sırttan yarı açık bir korsej, arkaya doğru uzanan eteklerim... Bachatanın tınısıyla sağ sola savruluyor belki de tangonun tutkusuyla bacaklarımı ortaya seriyor. Özlüyorum, sürekli beynimde dans ediyorum. Bazen işin piriyle bazen kendi kendime aynanın karşısında, giysilerimden bozma kostümlerimle.

Ruhumu kokusuyla sarıp sarmalayacak bir çiçek demeti öyle ki sığmayacak kadar büyük kollarımı kavuşturmaya... Rengarenk... Sürpriz ismiyle...

21 Haziran 2009 Pazar

UNUTMA

Fransızca cümlenin çevirisi:

"Türkiye,
Atatürk'ü Tanrı'ya borçlusun,
geriye kalan her şeyi de Atatürk'e..."

17 Haziran 2009 Çarşamba

PİİŞT, BENİM...

Sütten( /memeden) kesilemeyen bebek misali, benim sınavlarım da kesilmiyor, bitmiyor, sonu gelmiyor. Çığlık atsam geçecek sanki "Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!" Bir yandan da istemiyorum dönem sonu gelmesi demek ve ben arkadaşlarımla muhabbetleri özleyeceğim. Son aylarda süper vakit geçiriyoruz, birbirimizin tadına varıyoruz, tüketmeden sindire sindire... Pikniğe gidiyoruz, bazen bir parka bazen de canlı müzikte coşuyoruz, saygıyı yitirmeden sevgi dolu. Arada içime şeytan kaçıyor, kaçmasa belki de çığlığa gerek kalmayacak. Ha bir de, çocuklukla küslükler yaşadığımız, yolda görsen selam vermeyecek, arasan tanımayacak durumda olduklarımızla yok mudur olgunluğa vardığımız bir zamanımızda dialoglarımızı düzelteceğimiz dönemler kırgınlıkları, kinleri bir yerlerde bıraktığımız hatta unutup geldiğimiz?

2 Haziran 2009 Salı

KARA HABERLER POSTU

Yarın vizem var, ders çalışıyorum, haberleri açtım bir yandan kulak verdim. Ağzım açık kaldı, KA-PA-TA-MI-YO-RUM!!! Ne yorum yapacak durumdayım, cümleler kuramıyorum kelime yok yeterli kılacak yüklemek istediğim anlamı, YOK!



Bir sabah derse gideceğim hızlı çekim kahvaltı yapma girişimindeyken tv açtım sessizliği bozsun diye Atv'de Müge ANLI'nın programı vardı. Sabah sabah çekeceğim bir yüz değilken kendisi programda konuşulanlar da kulağıma can sıkıcı gelmişti, çeviremedim başka kanala çünkü o sabah Münevver KARABULUT cinayeti konuşuluyordu. Annesi, babası... İlk o gün duydum ve sonraki günlerde evde olduğum saatlerde takip ettim programı. Dört konu vardı sürekli rastladığım. Birinde ağlayan bir kız vardı kocamı öldürdüler diye sonrasında 10 gün bile olmamış evleneli sevgilisiyle kocasını öldürmüş ve kocasıyla da evlenmek isteyen kendisi, bu gerçek çıktı ortaya! Bir başkası da çocuk kayıp adı Muhammet, 5 yaşlarında. Anne ve baba arıyor çocuklarını ama anne yalan üzerine yalan konuşmaktan çekinmeyen biri. Haftalar oldu ve acı gerçek gösterdi kendini sıfat bulamadığım kadın çocuğunu sırf sevgilisiyle ilişki esnasında kendisini gördüğü ve babasına söylerse diye öldürdüğü ortaya çıktı. Kiminle mi? Sevgilisiyle öldürüp battaniyeye sarıp gerizekalılar evin yanındaki araziye bırakıyorlar ve çocuk bulunduğunda geriye kalan kemik ve giysileri, hayvanlara yem olmuş. Gelelim bugün bunları yazmama sebep olacak kadar beni şoka sokan son vakaya:

Bilmem kaç gündür Beyza adında 4 yaşındaki kız çocuğu aranıyor. Konya'da yaşayan aile perişan, annesi bakkala göndermiş ve ufaklık geri gelmemiş. 20 ayşındaki anne gözüyaşlı astım hastası olan kızı için ağlarken evlerinin arası 10 adım kadar olan yan kapı komşusu Beyza'yı gördüğünü ve evlerinin kapısından girene kadar arkasından baktığını iddia ediyor, ha elinde de kızın eline annesinin tutuşturduğu bakkal listesi! Az önce haberlerde duydum ki bu yan kapı komşusu adi, şerefsiz kadın (bir çocuğunu epilepsi hastalığından kaybetmiş diğer çocuğunu da eşinin ailesi göstermiyormuş) ufaklığı önce eve gönderip sonra yolundan çevirip evine almış ve boğarak öldürüp daha sonra da üzerine kolonya döküp sobada yakmış!!!

Üzerine sözü olan mı??