16 Aralık 2009 Çarşamba

EVET

SİZCE; insanın kendi hayatına son vermesi bir başarı mıdır??

28 Kasım 2009 Cumartesi

CÜMLE

Bazen başlanan ve devamı gelmeyen cümleler vardır, sinir bozucu gelir...
Bir de lafı edilen ve kurulamadan vazgeçilenler, o da ayrı sinir bozucudur...
_Sana bir şey sorabilirmiyim?
_Tabii ki. :* meraklanırsın
_Neyse vazgeçtim.
_Ama merak ettim şimdi, söylemezsen olmaz. Hadi söyle!
_Yok ya düşündüm de saçma zaten, gerçekten boşveer. gibi
Bir de karşındakinin ağzından çıkıp da senin kulaklarının yakalayamadıkları vardır ki en sinir bozucu olanı da budur bence, duymadım, tekrar söyler misin? dersin. Yok, vazgeçer, ya duymamı istemiyorsan neden söyledin, ya duysaydım :s Yahu bilmem kaç saniye önce kurdun yani ikinci kez söylesen ne olacak? Boncukları dökülür, cümlesinin değeri artar ya da hızla düşmüştür kendi gözünde manasız kalır ama, amaaa karşıdaki gıcık olur bu duruma. Zaten tekrar edildiğinde yaa bu muydu? Uff uğraştırdın o kadar denir, sinir olma takas edilir.
**Sinir bozucu diyorsam gıcık ediciye denkliktedir ;)

27 Kasım 2009 Cuma

"BİR TEK......." İYİ BAYRAMLAR

Onların bir aferini patronumuzdan alacağımız terfiden çok daha fazla mutlu edecektir.Onların bize özeni,varlıklarını hissetmek, her zaman yanımızda olduklarını bilmek ve onların şartsız koşulsuz destekleriyle imf'nin bile yarışacak güçte olmadığını düşünmek. Doğarsınız; yeri gelir poponuza şaplağı indirirler, kulağınızı çekerler, kızarlar ama hep onlara koşarsınız ağlatan onlarken bile. Bebek yaşta bilirsiniz ki onlardadır karşılıksız sevgi akışı, onlardır sizi hep kendilerinden önce tutacak olan şu hayatta yaşınız 75 de olsa. Son zamanlarda reklamlardan aşikar olduğumuz bir slogan var ne de güzel "Bir tek annem olsun, bana birşey olmaaz!" diye. Ben bir de baba versiyonunu da ekleyip değiştiriyorum, babamı ayrı tutmaya kıyamam..."Bir tek annem ve babam olsun, bana birşey olmaaz!". Biliyorum bu ikisinin bir arada olması bizler için çok büyük şans, belki birçok kişi birinin olmasına bile razı olurdu.
Allah anne&babam, tabii ki aynı bedende can bulduğum kardeşim başta olmak üzere sevdiklerimle, ailemle nice güzel bayramlar görmek nasip etsin. Herkese sevdikleriyle olacağı nice hayırlı bayramlar olsun, bayramınız kutlu olsun.

21 Kasım 2009 Cumartesi

MERDİVEN

Basamakları çıkan üç kişi, biri kişi ikisi dişi. Anahtarı olan öne koşsun der biri, diyen de bilir denilenler de; üçünde de vardır anahtar ama herkes adımlarını geri çeker basamağın en altındaki olmak için. Kapıyı kim mi açar; en alt basamaktaki kişi çünkü diğerleri ...

11 Kasım 2009 Çarşamba

VAVİEN TREASER&FRAGMAN KARŞINIZDA!!!


Vavien Filmi Teaser Trailer (2009)
by Desaccorde

Vee karşınızda oyunculuk yeteneksizliğimi sergilediğim ilk ve son film fragmanım:VAVİEN... Çok heyecanlıyım şimdiden, 18 Aralık gelsin istiyorum, hem bizim buraları görmek hem anne-kız maceramızı görmek hem de hepsiyle birşeyler paylaşmış olmanın güzelliğinin sabırsızlığı. Ne zaman birşeyi dilime dolayıp dalga geçsem olur. 20 Aralık doğumgünüm, Engin GÜNAYDIN bana hediye olsun diye Aralık ayına yetiştirecek diyordum oldu, sırada gala ve en iyi yardımcı kadın oyuncu ödülü kaldı :) ;) Web sayfasını ziyaret etmeden geçmeyin,çok keyifli beklentilerimi karşılayan bir site olmakla beraber içinde sürpriz oyunlarda var! VAVİEN WEB SİTE

sinema - fragman - vavien - fragman - izlesene.com

DURAKSAMA

Öncesine dönüp bakınca, duraksıyorum. Nasıl da inanıyordum herşeyi yapacağıma, karşı duran herkesin karşısında daha da dik karşı duracağıma ve herşeyin çözüleceğine. Bugün ne kadar imkansızı istediğimi görüyorum, bazen istediğim kadar dirensem de ne büyük güçlüklerle karşılaşacağımı ve yıkamayacağım gerçeğiyle sık sık yüzyüze geliyorum sanki. Demek ki diyorum, isteyecek duruma gelseymişim birilerini silmem gerekecekmiş. Ben o birileri olmadan yapamazdım, o birileri ben olmadan yapamazlardı... Birşeyler olmadan ben ne kadar yapabileceğim peki???

10 Kasım 2009 Salı

DERİNLİĞİ ÖLÇÜLMEZ KAYIP: ATATÜRK

*Gerçeğe giden bütün yollar O'nda birleşiyor.O'nda tamamlanıyoruz.O'na sırtını çeviren çeviren düşünce bizden değildir.
Cahit Tanrıyol


10 Kasım.
Herkesin farklı düşünceleri var Atatürk ile ilgili.
Farklı bakışlar, farklı dile getirişler.
Kimi Atatürk derken kalbi duracakcasına coşkulanır, kimi ...
Atatürk'ün yaptıklarını idrak edemeyip ya da edip de işine gelmeyip karalayanları insandan dahi saymıyorum.
Burada Atatürk'ün yaptıklarıyla ilgi kimi zaman postlar yazdım.Bugün şöyle bir araştırma yaptım ve farklı düşünceleri, bakışların yansıması olan cümleleri paylaşmak istedim. Dualarım hep O'nunla, şükürler olsun Atatürk'e ki bugün bu ülkede bu rahatlıkla yaşıyorum sayesinde.



*Çağımızın en büyük liderlerinden biriydi.Türkiye'nin,dünyanın en ileri ülkeleri arasında hakettiği yeri almasını sağlamıştır.
General Mc.Artur

(A.B.D 1938)


*Atatürk,yalnız Türkiye'nin değil bütün Doğu'nun Ata'sı idi.
Altes Veli Han

(Afganistan,1938)


Arkadaşlar,yüzyıllar nadir olarak dahi yetiştirir.Şu talihsizliğimize bakın ki,O büyük dahi çağımızda Türk Ulusuna nasiboldu.Mustafa Kemal'in dehasına karşı elden ne gelirdi?

(İngiltere Başbakanı bu konuşmasından sonra istifa etmiştir.)

Lloyd George

(İngiltere,1922)


Atatürk'ün hayatı ve eseri sadece Türkiye için değil, fakat dünyanın bütün özgür ulusları için bir ilham kaynağı olmakta devam edecektir.

Çang Kay Şek

(Çin Cumhurbaşkanı,10 Kasım 1923)


O, kişisel kazanç ve ün peşinde koşan basit bir diktatör değil,gelecek kuşaklar için sağlam temeller atmaya uğraşan bir kahramandı.

Prof. Walter L. Wright Jr.




*Atatürk,kişilik ve yeteneğin dev gibi bir simgesiydi.
National Tidense Gazetesi(Danimarka,1938)

*Çökmüş bir ülkeye geçmişin tarihsel değerini geri veren Atatürk olmuştur.
Massagero Gazetesi (İtalya 1938)


*Atatürk,tarihte ülkesinin en büyük adamlarından biri olarak kalacaktır.
Le Morgen Bladet Gazetesi


*Atatürk Türkiye'yi utanma ve çöküntüye uğramaktan kurtardı.
Gazete Polka(Polonya 1938)


*Atatürk'ün ölümü yalnız Türk Ulusu için değil,O'nun örneğine çok muhtaç olan bütün doğu ulusları için de büyük kayıptır.
Eleyyam Gazetesi(Suriye 1938)


Bu gibi dehalar ancak görünüşte ölürler.Çünkü gerçekte ulusların anlayışlarında derin ve silinmez izler bırakan eserleriyle daima yaşarlar.Böyle insanlar,bir kuşak için doğmadıkları gibi belirli bir devre için de doğmazlar.Bu gibi insanlar, uluslarının bu nimetler kaynağından durmaksızın yararlanmalarına imkan vermek suretiyleyüzyıllarca uluslarının tarihlerine egemen olacak insanlardır.

Tahran Gazetesi

(Tahran,21 Kasım 1938)


*Atatürk'ün ölümü gerek Türkiye için gerekse bütün dostları için derinliği ölçülmez bir kayıptır.
İzvestia Gazetesi(Rusya)


*Eşsiz Kahraman Atatürk,vatan sana minnettardır.
İsmet İnönü Cumhurbaşkanı


*Çoktan, pek çoktan beri bu millet bir oğlunun kişiliğinde böylesine kendini bulmamıştı.
Yahya Kemal Beyatlı


*Atatürk düşünceleriyle bitmeyen insandır.
Orhan Seyfi Orhon


*Atatürk,dinamik bir ruha sahiptir.O'na tutunan insan olduğu yerde kalmaz. Atatürk,geliştirici ve genişletici bir düşünceye sahiptir.O'nun arkasından gidenler geride kalmaz.
Cemal Gürsel


*O'na "Ordu yok"dediler "Yapılır"dedi;"para yok"dediler."Bulunur"dedi;"Düşman çok"dediler, "yenilir!" dedi ve bütün dedikleri oldu.
İ.Habib Sevük

28 Ekim 2009 Çarşamba

YERYÜZÜNDE HÜKÜM SÜREN KUVVET

Çok değil daha iki yıl önceydi, oturduk sohbet ettik hep beraber. Yengem kavun getirdi, ben istemedim sonra anneminkinden otlandım. Mutfağa gitti elinde kavun tabağım geri geldi. Güldüm, güzel koktu ardından da tadı güzel geldi ama bu kadarı yetti bana diyordum o sırada annem yengemin elindeki tabaktan yemeye başlamıştı. Güldük. Sonra beni anlattı yengem, bebekliğimi, makyaj malzemelerini. Kimsecikler konuşmuyordu, bir tek o telaşlıydı... Diğerleriyse ona inat durgun, hiç olmadıkları kadar... Seçildiklerini, Azrail'in yanımızda olduğundan haberimiz yoktu. Vefatlarının ertesi günüydü, evlerine girdiğimde masanın üzerinde o bir tabak kavun duruyordu, içim titredi, yetişmeleri gerekiyordu...Daha dün gibi hatırladığım O iki yıl 3ünün yokluğuna gelince asır oluyor, onlarsız iki yıl kocaaaaa iki yıl. Zamanın göreceliği!

Nefes almaya başladığımızdan itibaren ölümü bekliyoruz. Asıl güzellikler orada biliyoruz ama yine korkuyoruz, sıkıntı da yaşasak, inancımızın kuvvetliliği de olsa bu dünya ayrı, vazgeçemiyoruz. Bilinmezlikten olsa gerek. Dini seçimin olduğu sürece seni aydınlatan bir kitabın var, oraya dair bilgiler ama hayalinde canlandırabileceğin. Yaşayanlar anlatır bu dünyayı yaşayanlara, ölümü tadanlar anlatamaz o dünyayı yoksa ölümlerinin acısı olur muydu bizlere??? Ölümü beklerken hiç ölmeyecekmiş gibi yaşıyoruz, kendimize kondurmayarak, ondan korkarak. Sanki başımıza gelmeyecekmişcesine. Bu dünyada iyi insan olmaya çalışırız, diğer dünyamız iyi olsun diye, elimizden geldiğince de inançlarımın gerektirdiği ibadetleri yaparak ama bu dünyadan kim ayrılmak istiyor ki?

Ölünce diyecek miyiz ölüm böyle birşeymiş diye, onları kaybedince diyebildik ölüm böyle birşeymiş diye. Gidenin gelmediği, ardında kalanın sorgulasa da cevabını bulamadığı..

Yengeciğim, Dayıcığım ve Enişteceğim hayattayken de biliyordunuz, hep hissettirdik birbirimize sevgimizi, güzel anlara paylaştırdık her iyi şeyi, Sizi çok seviyorum. Dualarım hep sizinle, özleminizde sığındığım dualarımı Allah ruhunuza bağışlasın, hissettirsin inşallah.

" İyi geçen bir gün nasıl mutlu bir uyku getirirse, iyi geçen bir ömür de mutlu bir ölüm getirir."
Leonardo da Vinci

Ruhunuz huzur içinde olsun.

23 Ekim 2009 Cuma

KAAN'IN (TANGÖZE) DONU

Bir önceki posttan biliyorsunuz ki Duman konserindeydik geçenlerde.

Bundan yıllar önce Ömer'e Duman konserine gidelim dedim, okulda bu defa. Sürpriz bilet alıyor, anne ya da teyzesi evi temizlerken arada kaynıyor bizim biletler. Ya da bir başka türde yok oluyor ama bizim şüphemiz temizlikten yana yoğunlaştı. Neyse Ömer ikinci kez para veriyor biletlere hem de ilki gibi ön sıradan, ben seviyorum ya jest yapıyor ;) O gün keyifsizdim herhalde gitmeyelim dedim, bıdı bıdı etse de dünden razı çünkü sevmez. Son dakikada diyorum hadi gidelim, mızmızlanıyor, hazırlanman gitmemiz diyor vakit alır. Biliyorum kıyamaz, hemen başlıyorum hazırlanmaya. Sallıyorum saatini geçmiş zaman hatırlaması zor. 20:00'da konser biz gidiyoruz yarım saat kadar geç. Meğer bizim konser 19:00'daymış-mış :s Önü arkası mı olur bu konserin, ciciiim Ahmet ÖZHAN konseri mi otur dur yerinde. Millet yığılmış önlere ohoo eğlencenin dibine vurmuş. Neyse ben de hemen adapte, seviyoruz adamları, parçaları, sahnesini, vs, vs... Konser sonunda Ömer'in yorumuyla seyircinin yaş ortalamasını artıran bizizin Ben'i Onu portmanto&koruma konumunda. Ben istemedim, olaylar öyle gelişmişti o defa.

Bu defa mı??? :) Hahahahaaa, çok daha trajikti ya da trajikomikti. Almış biletleri, yine gönülsüz ama gıkını çıkarmadı. Pamela'ya gitmedik, laf etmedim ondan belki de çok seviyorum biliyor ondan ;) ??? jkludjmöğ Saklıkentin yollarına düştük Bahçelievlerden, 20:00'ı geçiyor vakit. Park yeri falan derken yürüdü gitti vakit ama biz 20:30 civarlarıydı, içerideyiz. Hatta bana oturacak bir tabure de buldu. Keyfimiz yerinde. Etrafına bakınıyor, yaş ortalamasını büyültmek miiii?? Hayır bu defa herkes bize denkti. Sevdiğimiz müzikler kovaladı birbirini. Bakınız biletler:

Kapı açılış: 19:00 yazıyor konser saati zaten orada. 21:00->21:30->22:00 Allah'ım çıkmıyorlar sahneye, ışıklar kararıyor birşeyler. Sahne önüne geçtik, birileri çıktı, ooof ön grup, leyn nereden çıktınız siz, defolun! Defolmuyorlar tabii, sadece yanımdakine sivrisinek misali vızıldıyorum. Ne yapalım güzelim diyor, zevk almaya bak çünkü seninkiler bu gidişle 23:00 da çıkacaklar ve sen belki bir parça dinleyebileceksin. İşyeri sahibi adam, kapatması lazım, ortağıyla da değiştiremedi saatlerini :( Tecavüz kaçınılmazsa zevk alacakmışsın, denedim ama nafile :) Kuzu kuzu ayrıldık. Zaten salak biz, bir sahnede 2 bateri neden olur?? KOR çıkacak ondan ondan ondan

Çıkışta bir ihtiyar: Sigara için dışarı değil şu tarafa dedi. Yok biz gidiyoruz! İstemeyerek evet, gidiyoruz:İç ses... Geri gelemezsiniz, güvenlik kısmı kesildi dedi. Rezalet dedik, 21:00 çıkmalılardı. Saat 23:00 oldu. Ah bea güzel kardeşim diyor, biletixlerde yazıyor doğrusu, biletlerdeki bilgiler yanlış. Ön grup 22:00, Duman sahne 24:00 Küfürler, küfürler:İç ses...Durumu anlattı, siz alamazmısınız gelsek dedi. Ben burada olmam derken birini çevirdi yolundan, bu arkadaşların durumu bu, biletleri yanmasın al içeri dedi. Ben uçuşta, kıyamadı, getirecek bizi tekrardan buraya, olleyy, yuppi, hepsi...

Düştük yola, Bahçelievlere giriş iptal trafik adeta durmuş. Cafe'ye gidiyoruz, oturmaya yer yok, çocuklar 2 kişi perişan, ben mi?? Ayrı perişan. Bira içmiştim bunaldım, ağzım kurudu. Orada iyiydi buraya uymadı, kruvasan getirdi bir de çay. Balıkların önüne oturdum, hem oynadım, hem dert yandım hem de yedim. Servisleri gitmiş, kızı eve bırakmak lazım... Aksilikler... Bir sürü şey. Dedi de zaten seninle olan her konser de bir vukuat var, Duman'lar hepten ayrı.

Güzeldi, yarım kaldı ama harikaydı. Eğlendim, coştum, eğlendim, eğlendi, güldük, coştuk...

(Duman'ın) Kaan ('ı) (TANGÖZE) bir ara kayboldu, gerisi tam gaz devam çalmaya. Harikasınız!!Biz sağ olalım siz de var olun. Sürekli eğlenelim. İçin, çekin, s..ın ne halt yiyorsanız devam edin, muhteşemsiniz! Neyse geldi, üstsüz her konserde olduğu gibi. Adam taş, döndüm dedim ki "Bence çamaşırsız!" Güldü. Sonra düşündüm, eğer çamaşırı varsa ve ben iftiracıysam,yayarsam herkese "Kaan çamaşır giymeden çıkıyor, düştü düşecek halde :)" Giriversem günahına, öbür tarafta kul hakkı durumundan karşısına dikilip beni affını isteyecek miyim?? Bilecek miyim o bu dünyanın Kaan'ı. Diyebilecek miyim "Abi süpersiniz, burada da bekliyoruz icraatlar ;)" Kim bilir,deniyorum. Arkadaşlar Kaan donsuz gidiyor her yere! Tırırarııraaa...

17 Ekim 2009 Cumartesi

DUMAN

Şanslıyım, kesinlikle çoook şanslıyım. 1 haftalığına geldim Ankara'ya ilk haftasonumda Pamela konseri vardı ama gidemedik. 1 hafta daha kalayım dedim, bu defa da Duman konseri. Amaaan sevindiğin şeye bak derseniz deyin. Ben bu iki sanatçıyı da seviyorum ve 2 haftada ikisine de rast gelmek şans işi. Birine gidemedik, bugüne Duman'dayız ;) Ben eğleniyordum keyfime diyecek yoktu, yazacak şey çoktu. Bu konserde bonusu oldu, hora geçti...

13 Ekim 2009 Salı

DOKUNAN ANA, İÇİNE İŞLEYEN


Kimse Bilmez - Hatirla Sevgili


Bulut geçti
Gözyaşları kaldı çimende
Gök rengi şarap
İçilmez mi böyle günde
Seher yeli eser
Yırtar eteğini gülün
Güle baktıkça çırpınır yüreği bülbülün
Bu yıldızlı gökler
Ne zaman başladı dönmeye
Kimse bilmez

5 Ekim 2009 Pazartesi

YAŞAMIN TEK GERÇEĞİ ÖLÜM!


*Geceleri yatağıma girdiğimde deli gibi cümleler kururuyorum, öyle tatminkarlar ki. Kodluyorum, bunu hatırlarsam devamı gelir/ bu cümle çok iyi unutmayım diye ama nafile sabah hepsi siliniyor. Sırf bunun için kayıt cihazı almak istiyorum.


*Bugünler ayrı tuhaf geçer oldu. İyi değil ama kötü hiç değil, kardeşim gitti. Geldi-gitti. Biraz gergindik, tatile gidememezlikten mi acaba... Arada girsek de birbirimize, biriciğimle baya takılmıştık bu tatilde. O gitti bacağımda aktivite morluğu hatırası kaldı. Özlüyorum O daha gideceği yere varmadan...


*8'de 8 kusursuz!

8. HARİKA!.....................

Var mı benim takımım gibisi bea :P

Fenerbahçe şahane, Alex harkulade!

*23 ay da doldu, hızla ama ağırlığını koya koya.


*Canım arkadaşım Elvan arz-ı endam eyledi, yaşam sevincimiz çocuklarıyla; Beyza&Boğaç ile.


*Gün be bugün hayat yoruyor beni, yarına hayrola.(Daha yayınlamadan günüm hayırlı oldu, hem de çok hayırlı :)


*Costa Rico'da ruhumu azad edesim var, şartsız huzur sanki orada Montezuma'da!


*Turkcell artık canıma tak ettirdin, ben ne tarife değişikliklerine yetişir oldum ne de kontör yetiştirebilir oldum. Bu ne bea??



*Ve yine yayınlamadan bu yazıyı (tersten başladım maddelere ek parantezler yazmaya ;) çabalasam olmyacak bir iş oldu ve yetiştiremezken kntr hediye geldi HSBC'den :P Hayret ben bir yerden birşeyler kazanabiliyormuşum, hem de telefon bankacılığını kullanarak ilk 1000'e mi öyle birşey girmişim ki kullanmam da tamamen tesadüf, bankamatik sorun verdiğinden hemen oradaki telefonu kullandım ki belki o an halledebilirim diye. İşimi halledemedim ama 2 gün sonrasında 50 kntr kazandım, hora geçti!


*Yağmur, bizi yeterince üşütmedin mi? Dünya adil bir yer ise hadi biraz da Akdeniz'e... (Sanırım ben bu yazıyı yayınlayana kadar bu sorun da haloldu :)


*İnsanları anlamak istiyorum ama insanlıktan çıkmadan ;l


*Evren'e 2 tarif borcum var: Biri annemin acem köftesi, diğeri benim sebzeli böreğim. Dün teyzemin düşmesiyle sekteye uğrayan tarif yazma, bugün de annemin Tokat'a gitmesiyle gümbürtüye gitti. Artık akşama ya da yarına. (Ben bu yazıyı yayınlayana kadar hallettim ayrıca :)


*Artık yeni bir mp4 edinme zamanı, araştırıyorum, önerisi olan varsa lütfen yorum bıraksın.


*Helldorado-A Drinking Song bugünlerde hit parçam



*Ardam gitti, öncesinde bir kutlama yaptık hem doğumgünü hem de gitmeden önce moral partisi diyelim. Beyza ile tekrarladık kendimizi bu defa önümüzde Arda'nın pastası. Elvan güldü ve dedi ki "Sizin de iki pasta görünce ağzınız kapanmıyor :P



*Anneannemin bitmek bilmeyen işleri... Aktivitelerimizin sonu gelemiyor, anneanne usulü ve zevkinde tamamen. Bağ bozumu dedi kilolarca üzümü toplattı, taşıttırdı, ayıklattı, ezdirdi, ..... , şırasını yaptı derken kavanoz kavanoz pekmez+pekmezde kaynamış kabak reçeli+tarhana( bu baya tatlı tarhana, kömeye benzer ama içinde buğday olan farklı birşey)+kömemiz oldu. Mahsül bolluğu ;) Haa, bir de sirke! Üzümden soğumamak elde değildi, arada çürüyenlerin kokusu, etrafı saran sinekler, aaaaaaa... Ertesi günlerde turşu, kışlık hamur hazırlıkları, Salih'in ev eşyalarının ayarlanması gibi etkinlikler ardı ardına bugüne kadar dayandı da dayandı ;) Neyse o başımızda olsun da bu işleri de yaparız artık. Gerçi ben arada sağlam kaytardım.


*Son zamanlarda taktım doğallıktan bahsedenlere, evet abiciğim süpersiniz doğallıkta kimse elinize su dökemez. Kafandaki sarı saçın sebebi İngiliz olmamız, yüzündeki makyaj da zaten %100 doğallık...


*Carte d'Or İncir Tatlılı Dondurma: mahvettin beni, inanılmaz lezizsin ve beni hasta ettin. Dayanıp bekleyemedim 2 gün üst üste dişlerim sızlayarak yedim. Günlerdir de kırmızı burun, domates dudak geziyorum. Ben bu hastalığa davet çıkardım ve mızıldanmadan çekiyorum.


*Prison Break stoğumuz 4. sezon 13. bölümü izlememizle tükendi, annemden emin değilim ama ben ciddi çöküşteyim :( İzle; gece senin gündüz benim, olmayacak yerde bitsin depo gıcık iş oldu bizimkisi. Herkes izler, konuşur tartışır, ben oralı olmam. Millet yenilerinin keşfeder, kapılır. Ben eskitilenlere çanak tutarım bu dizide olduğu gibi. O yüzden bulmam kolay olacak sanırım devamını en kısa zamanda. Bu bitsin Lost a başlayacağız, biliyorum, o da çook eskide kaldı Jawyer'i unuttunuz siz ama ben yeni keşfedeceğim :p


*Bu mevsimde valiz hazırlamak zor işmiş, hele bir de daha ortalama sıcaklık/soğukluğa sahip bir yereyse istikamet :( Bot, babet ve spor ayakkabı, en sonunda 3'ünü de aldım yanıma :p Ne yani daha hastalıktan kurtulamadım :( Geçen sene bu zamanlarda İzmir'e gitmiştim, sanki çok çok daha rahat olmuştu kıyafet işi ;)


*Kapalıçarşı; Bugün atv'de saat 22:15'de... Nejat İŞLER ve Olgun ŞİMŞEK'in olduğu tüm işlerin takipçisiyim. Eğer önerimi değerlendirirseniz iyi seyirler.


*Montezuma-Costa Rica..... Bugünler de gönlüm oralarda, inceden&derinden araştırma yapıyorum. Gitmek istiyorum, belki de balayına nasip olur :P


*Yarın güne Ankara'da başlayacağım. Uzun zamandır birşeyler yazmazken 1 hafta kadar daha bloguma hayrım dokunmayacak ama eminim anlatacak şeylerim çok olacak. Padonglarla ilgili bir taslağım vardı, ne zaman araştırmaya başladığımı, notlar tuttuğumu hatırlamadığım, hani olur da oralarda elim değerse yayınlayacağım. Benim gibi meraklılar varsa çok yakında BURADA!

16 Eylül 2009 Çarşamba

KANDİL& DUTTİM&DAYIM ÜÇLEMESİ=PRAYER FOR ME AT THIS NIGHT

Dayımın da doğumgünüydü eğer aramızdan ayrılmasının 2. yılı dolmak üzere olmasaydı bugün 52. yaşına girecekti. En yakınım Burçin'imin 28'ini karşılaması gibi. Allah Duttim'e nice güzel yaşlar yaşamayı nasip eder inşallah. Kadir gecesinde tüm sevdiklerim ve kendim için iyi olacak herşeyi yaşamamız için dua edeceğim.&Dayımın doğumgününü kutlamak nasip olmasa da Onlar için de rahmet dileyeceğim, oldukları yerde huzurları olmasını ve bir gün orada da birlikte aydınlıkta olmayı isteyeceğim. Sesimi duyacağına inanıyorum, Onlara ileteceğine ve ........ nicesine. Dualarınız kabul olsun.

Burçinciğim, canım seni çok seviyorum, eskisi gibi dipdibe olamazsak da biliyorum iyi niyetlerimiz birbirimizi kollamaya devam ediyor. Bir gün yine aynı şehirde olmak dileğiyle cicim. Nice mutlu yaşlara.

8 Eylül 2009 Salı

VAVİEN-1 ENGİN GÜNAYDIN FİLMİ

Dalgalarımda 11.08.09 tarihinde sörfe başladım, 09:30 sularıydı...
44' e 3 take 1
Çak
Speed
Ve tüm geyikler yaşama dahil olur, 3 sahnede yer alırız. İnanılmaz oyunculuk sergiler, en iyi yardımcı bayan ödülüne oynarız :) :p Annemi de sürükledim, ayağımıza kadar gelmişler bundan güzel hatıra mı olur! Ekip sıcakkanlı, Önder&Serkan daha da... Çekimlerle başlayan arkadaşlık güzel bir dostluğun bahanesi oldu. Sıkıcı günlerde keyfim geldi yerine sayelerinde. İkisinden ibaret değildi tabii ama tüm ekibi de saymayım şimdi şuracıkta. Sıkça gerçekleşen set ziyaretleri, dönen muhabbetler, şahin tepesi sohbetleri, sinema macerası derken gidiverdiler. Tüm bunlar yerini günlük birkaç posta telefonlara, msn buluşmalarına ve kısmen facebook iletilerine bıraktılar :( Ayrı bir hoşluk, ayrı bir deneyimdi...

Oooo, dünyanın, tabii ki daha ağırlıklı Türkiye'nin bir çok yerinden aramalar oluyor VAVİEN'e dair ve benim bloguma yönlendirmeler. Bilmem gerekenden daha fazlasına sahipken ufak çaplı bir aydınlatma gerekli :s Sıkça sorulan soruları aklımda kaldığı kadarıyla yanıtlayacağım.
**Burhan ALTINTOP karakterinin olduğu bir film değil! Karakteri canlandıran Engin GÜNAYDIN'ın senaryosunu yazdığı Yağmur&Durul TAYLAN biraderlerin yönettiği bir film "Vavien".

**Vavien nedir? -> Türkçeleştirilmiş hali "Gitti Geldi" gibi bana göre dandik bir çeviriye maruz kalmış devre modeli. Bir elektrik akımını farklı iki anahtardan kontrol altına almaya yarayan devrenin, bağlantının ismi. Genellikle birden çok kata sahip yerlerde olur bu bağlantı, bir kattan yakarsın ve diğer kattan söndürürsün ya da oldukça uzun kolidorlara sahip mekanlarda...

**Filmin ismi neden "Vavien"? -> Filmde Engin GÜNAYDIN ve abisi Settar TANRIÖĞEN elektrikçi dükkanına sahipler, iki kardeş burayı çalıştırıyor. Bence dikkat çeksin diye seçilmiş tamamen ve bir de senaryoda da mevzu bahis bu devrenin kurulumu. İnsan ilişkileri elektrik akımı vs gibi söylemler değil bence bu ismin oluşu. Bence ;)

**Kimler var? -> Baştan uyarayım bu kısım biraz uzun.Tartışmasız iyi işlere imza atmış sağlam isimler var:


Engin GÜNAYDIN->Elektrikçi Celal


"Bir Demet Tiyatro"nun "Zabıta İrfan"ı, "Zaga"daki skeçleriyle ardından "O Hikayelerdeki Mal Benim" adlı stand-up gösterisiyle dikkatleri üzerine çekmeyi başarmışken ardı ardına birçok dizi ve filmde de rol aldı. "Avrupa Yakası"nın Burhan ALTINTOP'u bugün ise kendi yazdığı senaryosuyla, başrolünde oynadığı filmini memleketi Erbaa'da çekti.

Binnur KAYA-> Elektrikçi Celal'in eşi Sevilay

"Avrupa Yakası"nın "Şahika KOÇARSLANLI"sı ve aynı zamanda "Dilber Hala"sı rol aldığı sayısız projelerle sivriliyor, çok sevdiriyor kendini ve başarısını her defasında daha da perçinliyor. Ben Ona özetle "Kraliçe" diyorum.

Settar TANRIÖĞEN->Celal'in abisi elektrikçi Cemal

Pozitif insan, "Bir Demet Tiyatro"nun "Saldıray"ı, "Eşkıya"nın "Kız Naci"si ve sayamayacağım bir sürü yapımın gözde oyuncusu...

Ercan KESAL->"Üç Maymun"un "Servet"i bakalım burada Celal'in yanında mı yoksa karşısında mı? Daha fazlası isminin üzerinde...


İlker AKSUM->Televizyoncu Sabri

En son Onu "Canım Ailem"in "Halim"i olarak izledik, bir zamanlar "Yabancı Damat"ın iş beceremez damatı "Ruşen"di. Favori oyuncularımın başında gelen bu ismi filmde çok göremeyecek olsak da varlığı da yetecektir.

Şinasi YURTSEVER->Hanife'nin kocası Hüseyin

"Yabancı Damat"tan hatırlayacağınız bir isim baklavacı yamağı, evin yardımcısının eşi "Hamido"su...

Tayfun SAV->"Kurtlar Vadisi"den tanıdığınız "Mito", bu sezon "Hanımın Çiftliği"nin "Paşazade"si olarak ekranlarda yerini alacak...Ha bir de birçoğumuz Onu "Kavak Yelleri"nde Efe'nin babası "Salih KAYGISIZ" karakteriyle tanıyor.

Binnaz EKREN->Sevilay'ın yakın arkadaşı Hanife

Ekrandan çok tanıyanının çıkmayacağı daha çok tiyatro seyircisinin bilebileceği genç yetenek, Asım EKREN'in kızı, birçok dereceyi elde eden bu oyuncunun oldukça başarılı bir geçmişi var.

Güneş BERBEROĞLU->Olduğu hiçbir yapımı izlemediğim için merak edenlere hatırlatıcı bilgiler isminin üzerinde...

Serra YILMAZ->Vekil

İki arada bana tiramisu tarifi vermiş, her göz temasında gülmesini esirgemeyen, kültürel donanımı-oyunculuğu tartışmasız herkes tarafından takdir edilen muhteşem kişilik, güzel insan. Onunla iletişim kurabilmek en güzel taraflarındandı. Obur vekil Sevilay'ı ezilmekten kurtarabilir mi ki???

Nedim SURİ->Sevilay&Cemal'in oğlu Mesut

Yeşeren GÜVEN->Mesut'un kız arkadaşı

**Filmin konusu->Kasabalı bir ailenin başından geçenleri kara mizah türünde anlatan filmin konusu; Celal, karısı ve çocuğuyla mutsuz bir aile hayatı sürmektedir. Abisi Cemal’le birlikte ortak oldukları elektrik dükkânında da durumlar pek parlak değildir. Birçok yere borçları vardır. Celal ve Cemal’in tek eğlencesi Samsun’da pavyona gitmektir. Pavyonda çalışan Sibel Ceylan’a olan aşkı Celal’in başına dert açacaktır. Celal’in karısı Sevilay, 15 yıldır, Almanya’da yaşayan babasının gönderdiği paraları biriktirerek saklamaktadır. Celal’in bu sırrı bildiğinden habersizdir. Zaten mutsuz bir hayat sürmekte olan Celal, bu paranın kurtuluşu olduğunu düşünerek, bir plan yapar. Fakat Celal’i sürprizler beklemektedir.

**Nerede çekiliyor?-> Tokat'ın Erbaa ilçesinde 5 hafta çekim yapan ekip 1 hafta da İstanbul'da çekimlerine devam ettiler ve çekim aşamasını tamamladılar. Kimi zaman 20 saat çalşıan ekip oldukça iyi performans göstermiş gibi.

**Mekanlar?-> Düden gölü, Engin GÜNAYDIN'ın abisinin elektrikçi dükkanı ( Önceden ismi Günaydın Elektrik iken film için Güven Elektrik olarak değiştirildi.), amcasının ve bir başka akrabasının evi kullanıldı. Bunun yanı sıra kullanılan kısa süreli mekanlarda mevcut tabii ki.

**Filmin bütçesi??-> Bunu bilmiyorum.

**Yapım tarihi:2009~Türkiye

Tür: Gerilim, Gizem, Komedi

Süre: ~110dk

Vizyon Tarihi: net olmamakla beraber ARALIK sanıyorum,*son haberlere göre kısmetse 18 Aralık 2009

**Vavien ekibi? Vavien Şahin, vs vs birçok benzeri arama var, işte künye;

Yönetmen: Yağmur TAYLAN & Durul TAYLAN

Senaryo Yazarı: Engin GÜNAYDIN

Görüntü Yönetmeni: Gökhan TİRYAKİ

Yönetmen Ekibi:

Ayhan ÖZEN: Yardımcı Yönetmen

Şahin ÇETİNKAYA: Yönetmen Yardımcısı

Burcu ALPTEKİN: Yönetmen Yardımcısı

-----

Diye gidiyor...Ve sanıyorum ki sorulan bir soru ve bir arama hariç hepsini yanıtlamış bulunuyorum.

*Settar TANRIÖĞEN 'in ne zaman nerede olduğu sorusunun cevabını ve

*Vavien filmi 16 kız aramasının ne ifade etmesi gerektiğini bilmiyorum :)

Bugün gerçekleşecek basın kutlamasıyla daha fazlasını öğrenebileceğinizi umuyorum...

1 Eylül 2009 Salı

gfvjrkehjkm

Serkan'ın acısını paylaşmak için açtım bu sayfayı, işin rengi değişti birden, gerçi haberi olur mu buradan ulaşılır mı ona bilmiyorum. 18 yıllık meşhur kedisi, anlatmaktan gurur duyduğu komşunun fırındaki tavuklarına saldıran kedisi, fotoğraflarını her fırsatta gözümüze soktuğu kediciği (Serkan üzgünüm adını hatırlamıyorum) bugün intihar etmiş: 11. kattan uçuşa geçmiş. Başın sağolsun Serkancığım...Yapabileceğim birşey olursa, konuşmak istersen çekinme. Gerçi aracı kurum Önder'den ulaşılıyor sana, Allah'a şükretmek mi lazım çekimler başlıyor diye :P

Gözyaşlarımın ıslaklığı tüm yüzümde, burnumun akıntısı arttı sanırım alerjik birşeyler oldu... Dudaklarımın üstü yanıyor birazcık. 22 ay oldu, ellerim titredi bir an. Düşündüm. Alıştım ama neye?? Adlandıramıyorum.

Sağlamından bir küfür çakasım geliyor, bünye ona da alışkın değil, eğrelti duruyor o da anasını satayım.

Gidip selpak almalıyım...

30 Ağustos 2009 Pazar

AUGUST,30

Alıntı

......................................................................................................

30 Ağustos “Sarışın bir kurda benziyordu...
Ve, mavi gözleri çakmak çakmaktı... Yürüdü uçurumun başına kadar, eğildi, durdu... Bıraksalar, ince uzun bacakları üzerinde yaylanarak ve karanlıkla akan bir yıldız gibi kayarak, Kocatepe'den Afyon Ovası'na atlayacaktı” filan...

*

Sonra?

*

Afyon Çimento Fransız'a satıldı.
Ama biz satmadık...
Biz zaten İtalyan'a satmıştık.
İtalyan da, Fransız'a sattı.

*

Batıya ilerledik ardından...

*

Mustafa Kemal'i Uşak'a getiren treni, kiloyla hurdacıya sattık!

*

Denizli'ye gelince...

Tekstil firmalarını Alman'a, madenleri İspanyol'a, beyaz eşya fabrikasıyla kâğıt fabrikasını İtalyan'a verdik... Mısırlı bastı parayı, elektrik santralını söküp, Irak'a götürdü.

*

Ve, Manisa kurtuldu...

Pamuklu Mensucat'ın güzelim arsasını Hollandalı'ya sattık. İşsizlerin umudu olan Manisa Et Tavuk'un önce makinelerini söktük, sonra arsasını elden çıkardık.

*

E hadi...
Gözünüz Aydın!
Kuşadası Limanı'nıİsrailli'ye vermiştik...
5 bin 413 emlağı da İngilizlere verdik.

*

9 Eylül'ü ve İzmir'i uzun uzun anlatmayayım, Yunan bankası malum.

*

Aslına bakarsanız, tam 30 Ağustos'ta, yarın yazacaktım bu yazıyı ama... “Cumhuriyet Ekspresi”miz, İnönü muharebelerinin cereyan ettiği Bozüyük'te iş makinesine toslayınca, yarını beklemeyeyim bari dedim...

Cümleten görkemli kutlamalar dilerim.


Yılmaz ÖZDİL

28 Ağustos 2009 Cuma

FARELER VE İNSANLAR

Fakat John Steinbeck'in romanı değil söz konusu...

Emre küçük daha, Tokatta yaşıyorlar. Annesi ve ablasının yanına gider ve fıstık faresi gördüğünü söyler. Ne? Ne? şaşkınlığında anne farenin başında bulur kendini ve endişelenir, öğrenmek ister fareyi ölü bir şekilde evde mi buldu yoksa sokaktan mı getirdi. Zehirlenme durumları... "Dokundun mu oğlum?" Ses yok. "Oğlum söylesene elini sürdün mü fareye, dokundun mu?" Emre'den cevap gelir "Dokunmadım, ipinden çektim!"
İki çocuk, bir anne ve bir arkadaş evde oturuyorlar. Bir fare beliriyor ortada, çocuklardan büyük olan kanepenin üstünde, küçüğü de anne arkadaşına fırlatıyor ve tabana kuvvet, yok oluyor ortadan uzun bir süre. Bu arada Türk olan arkadaşı şaşkın çünkü onlar (Ülkeyi hatırlayamıyorum :) bizim Türk bayanlarından daha soğukkanlı. Bu durumla tezatlık belirdi. Bizim kaçak elinde bir kediyle belirir odada, bu en iyisi hemen yakalar, diğerleri kapının önündeydi ama bunu bulmam vakit aldı. Fare birkaç dakikada kedinin ağzındaki yerini alır ve kedinin kapıdan çıkmasıyla operasyon başarıyla tamamlar.

26 Ağustos 2009 Çarşamba

STATİK

................................................ !

23 Ağustos 2009 Pazar

MISS GUMBO

Bu ayın başlarında yazılası bu postu bugünlere kadar sürükledim ;)Hiç zor olmadı, aslına bakarsanız boş da durmadım güzel malzemeler biriktirdim. Önceliği yine bu içeriğe tanıdım ama. Şuradaki postumda bahsetmiştim, bamya güzeli mevzusu :p Aman ben o uzun yazıyı şimdi okuyamam diyenler için durumu olabildiğince ufak cümlelerle anlatıyorum:

Partiyle yol kontrol, vs için köylere gittik, ben işin eğlence kısmındayım. Uluköy adında bir baraj gölünün orada düzenlenen festivale katıldık ve buranın da bamyaları meşhur, çiçekli, çiçeksiz nasıl isterseniz dize dize bamyalar... Vitrin çocuk mankenlerinin boyunlarına dolanmış bamya dizeleri, Seval teyze birinin başında GS şapkası görüyor ve kızı için fotoğraflamak istiyor. O sırada annem de başka bir tanesine sarılmış onunla fotoğraf çektiriyor ve ben bir diğerinde mankenlere derecelerini belirtmek için takılan o bantlardan! görüyorum. Üzerinde "BAMYA GÜZELİ" yazılı, hemen boynuma geçiriyorum ve Seval teyze gülerek başlıyor fotoğraf üzerine fotoğraf çekmeye. Amaa bu arada herkes beni işaret ediyor yanındakine, abartı yok inanın! Bir bakıyoruz bizim kortej hareket etmiş, bir anda bantı fırlatıyorum ve fırlıyoruz arabaya doğru. Kalabalık bir ekiptik. Milletvekili Z. ASLAN'dan tutun tüm encümenler hepsi beni dillerine doluyorlar ve adım Bamya Güzeli kalıyor.


Ve işte şimdi film başlıyor...

Ertesi gün Pazar...Alevi köylerindeki festivallere davetliyiz. İlk durak Keçeci'ydi. Hayatım da ilk kez gidiyordum ve böyle bir manzara göreceğimi düşünmemiştim. Erbaa sınırını geçtim Türkiye gibi değildi, wauuv.



Dağ başında bir köy... Etrafta yurtiçi+yurtdışı her yerden gelmiş otobüsler, karavanlar... Koca bir alan çadırlarla dolu, her yerde yiyecek içecek standları... Bayanlar inanılmaz. Straplez elbiseler, bluzlar; askılılar... Dövmeler desen gırla gidiyor. Her yere kurulu bira çeşmeleri. Köy evi önüne kurulu yer sofrası herkesin önünde içkiler. İnanılmaz içiciydi köyün tamamı. Dedim biz Rio Karnavalına falan mı geldik :P Erbaa'nın köylerini bildiğimden çok çok şaşırttı beni bu manzara meğer Aleviler böyle yaşarlarmış... Duyardım ama bir de şahit olmuş oldum. Bir de yöresel kıyafetlerine çok sahip çıkıyorlar; PEŞLİ denen bu giysileri her yaş grubunda görmeniz mümkündü. İşte fotoğrafları...






Her kültürü kendi yerinde keşfedebilmeyi isterdim, insan aurasında adeta büyüleniyor.

Neyse oradan ayrıldık biraz daha ileriye bu defa başka bir Alevi köyüne Yenisu'ya gittik. Bu arada bugünki kafile daha da kalabalık ve bilmeyenlerde Bamya Güzeli geyiğimizi öğrenmişler, ortaklar muhabbete ;) En önde vekil gidiyor arkada biz kalabalıkla yürüyoruz, yan tarafta duran transitten 2 çocuk atladı önümüze bana sürekli "Biz seni tanıyoruz." diyorlar,hö??arfjvsbn Kalabalığın içinden biri üstüme doğru geliyor "Sen dün Bamya Güzeli seçilen bayansın!". ucybaenm Nasıl ya! Ne falan diyerek zırvalıyorum, yine algıda error oluştu bende. Diğer ikisine dikkatli bakıyorum palyaçolar, öbür adam kim fikrim yok. Adam bana soruyor "Size ne yaptılar da kızdınız, fırlatıp gittiniz? Baktım ama göremedim sizi, soramadım." Bir dk duruyorum ve açıklıyorum öyle bir yarışma falan olmadığını, devamını... Siz kimsiniz, bunlar paket program yapan bir grupmuş. Sanatçısından, animasyoncusuna, sunucusuna gezen... Bu adam da sunucu... Allah Allah diyorum, hoşuma gidiyor bu Bamya Güzeli mevzusun hali vakti! Ekipçe de eğleniyoruz, ünlü oldum diyorum ben artık "Miss Gumbo"yum ;)

Ertesi günlerde annemin kuzeni aradı. Şehir dışındalar bazı işleri var bize gelecekler yardımcı olur musun diyorlar. Buluşuyorum. Kızları var Dilvin soruyor bana "Ebru Abla, sen Uluköy'de miydin?"....."Bamya Güzeli seçilmişsin!" :):):) Hoop. Ne oluyoruz ya bu kadar da değil. Nerden çıktı diyorum, Taşova'nın sitesinde fotoğrafların var!!! Hem de 2 tane! Şak-kaa...

Hayır gayet gerçek çıkıyor, Allah'tan uzaktan çekmişler, yakalayamamışlar, işte yalanı doğru yansıtan 2. işaret...

http://www.tasova.net/modules.php?name=News&file=article&sid=4089

Yorumu size kalmış.

Ha, bu arada devamı da gelmemiş :) Belki de o yüzden inandılar.

Sevgiler.

Bamya Güzeli'niz...

17 Ağustos 2009 Pazartesi

15 Ağustos 2009 Cumartesi

BITTERSWEET



Im giving up the ghost of love

(Aşkın hayaletini bırakıyorum)

In the shadows cast on devotion

(Sadakatin üzerine düşen gölgelere)

She is the one that I adore

(Taptığım kişi o)

Creed of my silent suffocation

(Sessiz boğuluşumun inancı)


Break this bittersweet spell on me

(Üzerimdeki bu acı tatlı büyüyü boz)

Lost in the arms of destiny

(Kaderin kollarında kaybolan)

Bittersweet

(Acısıyla tatlısıyla)

I wont give up

(Pes etmeyeceğim)

Im possessed by her

(Ele geçirildim onun tarafından)

Im wearing a cross

(Bir haç takıyorum)

Shes turning to my god

(O benim İlahım oluyor)

Break this bittersweet spell on me

(Üzerimdeki bu acı tatlı büyüyü boz)

Lost in the arms of destiny

(Kaderin kollarıda kaybolan)

Break this bittersweet spell on me

(Üzerimdeki bu acı tatlı büyüyü boz)

Lost in the arms of destiny

(Kaderin kollarıda kaybolan)

Bittersweet

(Acısıyla tatlısıyla)

I want you

(Seni istiyorum)

[Im only wanting you]

(Sadece seni istiyorum)

And I need you

(Ve sana ihtiyacım var)

[Im only needing you]

(Sadece sana ihtiyacım var)

Break this bittersweet spell on me

(Üzerimdeki acıtatlı büyüyü boz)

Lost in the arms of destiny

(Kaderin kollarıda kaybolan)

Break this bittersweet spell on me

(Üzerimdeki acıtatlı büyüyü boz)

Lost in the arms of destiny

(Kaderin kollarıda kaybolan)

Bittersweet

(Acısıyla tatlısıyla)

9 Ağustos 2009 Pazar

GÜNAYDIN...

:) Karga pisliğini yemeden atacağız yine kendimizi yollara. Ev-vet, bugün yine falanca partiyle geziyoruz. 4 tane yayla şenliğine davetliyiz. Trabzon yaylalarına benzemese de güzeldir bizim buralarınki de. Canbolat yaylasında 10:30 da kahvaltıyla başlıyoruz ve hiç bilmediğim yaylalara çıkıyoruz, bazılarının ise sadece isimlerini biliyorum. Herkese iyi pazarlar...

8 Ağustos 2009 Cumartesi

08.08

Bugün hayat 09:00 civarlarında start verdi, atıştırmalık 1 elma, hemen ardından duş alıp hazırlanma derken 10'a 5 falan vardı parti binasına doğru gittik. 10'da hareket edilecekti, son toplantıda alınan karar sonucu bugün Erbaa civarı köyler gezilecekti. Sıradan fotoğraf makinamla fotoğraf çekerdim, ekiptekiler matrak... Evde kalsam yapacak birşeylere sahip değilken ve her güne of puf sıkılıyorum diye başlarken iyi geleceğini düşündüm. Hayatımda hiç milletvekili korteji ile gezmemiştim, bugüne kısmetmiş, iyi de oluyormuş. Yani ayrı bir deneyim oldu.
Her neyse işk köyde kahvaltı yapılacaktı ve düşünemediğim tek şey öncesinde 40 kişiyle tokalaşacağımızdı :) Daha o dakika başladım, iyi ki bu işlerin içinde değilim demeye. Gittiğimiz her yerde birşeyler ikram edildi ve hepsinden tatmak zorundasınız, kim yaptı nasıl ortamda yapıldı bihaberiz...

Kahvaltı...Tabii ki farklı farklı yerlerde yiyelim diye önümüze getirilenler; Bol bol çay, bol bol ayran ki bir yerde içtik süperdi süper. Yoğurdu çok tazeymiş ondan dediler. Pilav, kavurma, karpuz, armut, şeftali, tatlı, sacda katmer&patatesli gözleme, bakla dolması, peynir, yoğurt... Çikolatalar, vs... Tuvalet başlı başına sorundu. Biz 4lü bayan topluluğu temiz ev kestirdik gözümüze ve biraz üstesinden geldik :)



Bazı yerlerde tütün dizdiler...Sonuna kadar karşı olduğumdan dizimine elimi bile sürmedim çünkü zifti elleri boyuyor ve kokuyor yani benim için sigarayı elimde tutmaktan farksızdı.

Bamya güzeli de seçtim kendimi... Herkes de ilgi gösterdi, fotoğrafta görülen o minik vitrin mankenlerine geçirilmiş o şeyi ne denir ki ona aldım ve taktım boynuma :) O sırada da Trt milletvekili ve başkanlarla çekim yapıyordu. Kimsenin aklına gelmemiş olmalı ki herkes birbirini dürte dürte kafaları bana çevirttirdi. Hepimiz eğlendik, devamı gelmiştir herhalde :) Bilmeyenler için belirtmek istiyorum boynumdaki ise çiçeklerinden çıkarılmamış bamya, altta yakından bir fotoğrafı da bulunmakta. Bamya festivali Uluköy'e aitti ve çok da güzel baraj gölü var buranın, o da var fotoğraflarda.


Tütün dizen teyzeden,



bamya dizen teyzeye hepsiyle sohbet ettim, hatta güzel bir de teklif aldım: Kızım sabahtan çık gel de seni tarlaya götürelim, gel bir de orada çek fotoğraflar :)



Bu kızlar çok tatlıydı, ikizlerimiz de vardı ama sadece kızlar var bu fotoğrafta. Elinde su şişesi olan kızın adı Şerife. Hastalanmış gelmiş Erbaa'ya, yarın yine gidecekti. Yanındakiler rahat bırak ablayı deyip durdular. O da "Halamın kızı o benim, ablam ablam." diyerek atlattı aklı sıra ;) Bana sarılıyordu sürekli, elimi tutuyordu ve durmadan " Ben seni çok sevdim kızz, seni daha bırakmam ablamm." Acaba o bunun olamayacağını farkındamıydı? Partidekiler takıldılar bana bak sende hemen siyasete ısındın, ilgi göstermeler falan. "Yok." dedim. "Ben böyleyim hep, çocukları çok seviyorum. Onlarda benden iyi enerji alıyorlar ve ibimden ayrılmıyorlar." O köydeki büyük sorun temiz değillerdi, çocuklar çok pisti, ben anlayamadım ama benim kankada da bit varmış. Saçları çok pisti yani ama bitini anlayamamıştım. Onlar için birşeyler yapılmasını çok isterdim, konuşldu gerçi ;) Giderken hala arabanın içine ellerini uzatmış yanaklarımı seviyordu, annemle çubuk kraker vardı yanımızda onlara pay ettik üzerine de o yanaklarımı okşarken arabadaki su şişesini verdik. Biz ayrılırken ona sarılmıştı, yine gelin dedi. Oysa bugün neden geldiğimizi bile anlayamamıştı :) Sık sık sordu, ben de "Seni ziyarete geldik, hasta oldum dedin ya." dedim ;) Sabah 10'dan beri politikacılarla geziyorum, müsadenizle olsun o kadar düzmece :P



Mis gibi köy ekmeklerimizi unuttum. Bunlardan da yedik daha buharı üzerinde... Toprak fırından çıkmıştı, içinde de çektim dışında da.



Bu yakışıklı ise köyde kendini fark ettirdi bize, e fotoğrafını çekip de koymamazlık olur mu?Olmaaz.

Son olarak da 26 yıllık hayatımda ilk kez bir palyaço ile fotoğraf çektireyim istedim ama bunlar biraz gıcıktı, bana şapkalarını vermediler. Komiklikleri kalmazmışş. Süleyman DEMİREL misiniz, verin yaa dedim. Mızır mıyır ettiler, öyleyse dilinizi çıkarın komiklik yapın dedim. Baktım hala gıcıklar ben de ellerimi gırtlaklarına yapıştırdım, o sırada annem çekmiş fotoğrafımızı. İkisi bir ağızdan dedi ki: Aaaa gülen çıkmıştı da öldüren de ilk oldu :) :)

7 Ağustos 2009 Cuma

1955-2009

Bir rock üstadı daha kayıp gitti, toprağı bol olsun.

İnsanoğlu sen nelere kadirsin??

Sadece güldürdü beni. Bu ne perhiz ne lahana turşusu muhabbeti. Silecektin neden ekledin, hayır bunun yanlışlıkla oldusu da yok ki! :) Gerçi çok da görmemek lazım. Eğer maşaysa, maşayı tutan cesaret gösterecek...

27 Temmuz 2009 Pazartesi

VE "VAVİEN" EKİBİ ERBAA'DA


Yer Erbaa/Tokat... Engin GÜNAYDIN'ın neredeyse her röportajında adından bahsettiği, skeçlerinin vazgeçilmez anlatısı olan memleketi. Rol aldığı iki film "Takva" ve "Yazı Tura", "Otogargara"da aldığı küçük bir rol onu "Bir Demet Tiyatro"nun Zabıta İrfan'ı karakterine taşıdı. Diziler derken "Zaga" daki skeçleriyle biz gençlerin kalbini çaldı ve derken "Avrupa Yakası"nda Burhan ALTINTOP karakteriyle fethetmediği ev kalmadı zaten. İşte o Burhan tiplemesiyle yayılan ünü bizim buralarda "Erbaa'da film çekecekmiş." söylentilerine sebep oldu. Yıllardır ne çekilen bir film oldu ne de söylentilerin sonu geldi. Bu yıl artık iyice tarihler falan söylenmeye başlandı, Mayıs dendi Haziran oldu, Haziran oldu hazırlıklar çekim yapılacak yerler ayarlanıyor dendi ve bugün Temmuz 21'de nihayet Engin GÜNAYDIN'ın ilk sinema filmi "VAVİEN" ekibi Erbaa'da çekimlerine başladı :)


Vavien...Elektrik terimi; birlambayı iki ayrı yerden yakıp söndürmeye yarayan anahtar demekmiş. İnsanların birbirleriyle kurduğu enerjiyi elektrik enerjisine benzeten ve filminde de elektrikçiyi canlandıracak olan Engin Bey filmi için bu ismi uygun bulmuş. Zaten film, ilk bakışta gerilim filmini andırıyor olsa da içinde komediyi de barındırdığından isim yerinde olmuş gibi. "Okul" ve "Küçük Kıyamet" filminden bildiğimiz Yağmur-Durul TAYLAN kardeşlerin çektiği film de yine Avrupa Yakası'nın Şahikası ya da Dilber Halası; Binnur KAYA rol alıyor. "Yabancı Damat" tan bildiğimiz Şinasi YURTSEVER,"Canım Ailem" dizisinin Halim'i İlker AKSUM,"Eşkiya" filminin kız Nacisi,"Bir Demet Tiyatronun Saldıray Abisi Settar TANRIÖĞEN ,"Uykusuz" dergisinin mizah yazarı Vedat ÖZDEMİROĞLU(V.Ö.) ve Ercan KESAL'da diğer isimler... "Fargo" tadında bir film olacağını söyleyen Engin Günaydın'ın niyeti filmini Antalya Film Festivali'ne yetiştirmekmiş.


Erbaalılar olarak çok mutluluk duyuyoruz bu işten, hatta benim gibi ufak tefek rollere göz koyanlar da vardır kesin :P Böyle bir şey kısmet olur mu bilemiyorum ama adam gibi bir sinema salonumuz olsaydı eminim filmin oyuncuları ve Erbaa halkıyla gerçekleştirilebilecek bir gala söz konusu olabilirdi. Umarım gençler için kılını dahil kıpırdatmayan Belediye Başkanımızın gözüne eksiklerin iyice batmasına ve ihtiyaçlarımızı 15 yıldır karşılayamadığı için utanç duymasına sebep olur. Bugünler de Niksar'a taşınan Erbaa Hapishanesinin Açık Hava Cezaevi olarak tekrar Erbaa'da kurulması gündemde. Gençlerin işsizlik sorunu olduğu kadar sosyalleşme sorunu da bulunan bu büyük ilçe için çok yerinde bir karar olarak gördüm bu girişimi. Spor, sanat, vs faaliyetlere zemin yok. Yatırımcılara da iş düşüyor mutlaka ama bu insanları da cesaretlendirecek birşeyler lazım. Sinema demişler oturma odam kadar bir yere, insanlar tıkılıyor ve 5+1 hoparlör sistemiyle 4 metre kumaşı germiş bilmem kaç ay öncesinin filmlerini izletiyorlar!!! Cep salon sözüm ona bozuk para cebi... Genç nüfus ne yapsın??? Kızlar erkeklere sarar erkekler kızlara kavga ederler, kahvahanelerde kağıt oynarlar, şahin teperlerine çıkar içki içerler, kendilerini yetiştireyen insanlar da üretkenlik olmaz tüm bunlarla da bunalır başını belaya sokması kaçınılmaz olur bir yerden sonra. Tam delikanlı denen çağlarda... Bizim en baş ihtiyacımız da hapishane olur çıkar. Konuyu çok dağıttığımı farkındayım ama sinirleniyorum. Akıllı, sağlıklı gençler artık tv olmayan ev yok hepimiz herşeyden haberdarız herşeyden, bize imkanlar sunulmazsa ne işe yarar gördüklerin bildiklerin, bu akıl sağlığı nasıl korunur??? Sokağa adım attığında girdiği bir dükkandan istediği kitabını alabilen, kaliteli bir cafede kahvesini yudumlayan, arkadaşlarıyla tabusundan bowlingine oyunlarını seçme özgürlüğünde olan insanlardan buradakilerin farkı ne? Bunlar ne çok büyük paralar ister ne de cesaret tek olması gereken belediyemizin zemini hazırlaması ve yatırımcıların içini rahat tutması.

9 Temmuz 2009 Perşembe

GAYBANA DÜNYA

Merdivenlerin karanlığından adım adım ilerliyorum,
her katta ayrı müzik,
ayrı melodi,
ayrı tını,
ayrı renk,
ayrı Ben.

2 Temmuz 2009 Perşembe

ZEVK-SİZ-SİNİZ

Üniversite yıllarım mayalana mayalana tıp eğitim yılını geride bırakmışken bu insan evladı bana nasip olur mu Ege Üniversitesi'nde Yüksek Enerji Fiziği üzerine bir yüksek lisans yapmak??? Bu arada tabii ki her daim istediğim butik bir yer açma hayalim gerçekleşmiş, renk renk smoothielerimi önce kendi ellerimle sonra başkalarının elleriyle hazırlayıp müşterilerimi müdavime çevirmek yani tabii yanlarında sabah için sandviçler güniçi için de kurabiyeler çeşit çeşit mis kokulu, ıımmgh... Geçenlerde Ntv de izlemiştim gurme adamın programında hem adamın hem de programın adını unuttum, küçük bir yer ama İstanbul'un önde gelen patesserielerinden olmayı başarmış bir bayan işletmeci anlatıyor macerasını, ilk önce otellerden vs yemek eğitimi daha doğrusu pastacılık eğitimi almış ve girişmiş bu işe şimdi ise yenilikleri takip etmek için haftanın 2 günü Paris, vs geziyormuş. Hem mekanı hem hikayesi hem de pastalar iştahımı kabarttı, evet dedim işte ben bunu istiyorum. Hep dile getirdim, konuşurken, dualarım da, hayallerimde, gerçekleşecekler listemde ve inanıyorum bir gün ben de burada yazacağım, adresimi vereceğim, fotoğraflarıyla dolacak ve birileri de benden güç bulacak ;) Yüksek lisans işi de fiziğin çilesini keyfe dönüştürmek için araç diyelim. Sevmediğim derslerin içinde sevdiğim birşeyler bulmuşken peşini bırakmamak. Ayrıca alternatif meslek alanı. Malum faso fiso önü açık geleceğin mesleği denip de örneğin yakın dönemin gıda yada tekstil mühendisliği muhabbetine dönüp de işe atılacağın zaman bir tarafların açıkta kalmaz, bir de biz böyle tüketmeye devam ettiğimiz sürece.

Yaz bitiyor neredeyse :( tatile gitmek istiyorum, gezmek, gezmek, dans etmek dans etmek acilen dans etmek nitekim Trabzon'da olanlar beni Ykm Sport mağazasında dans ederken bulabilirler öyle ki bugün zor tuttum kendimi birazcık ritmik yürümeyle idare ederek. Süper parçalar çalıyorlar, kasiyer bayana sordum dj gitti dedi, parçanın adı gibi bilgileri edinemedim. Dj'leri kimse tebrik ediyorum, bir yerlerde çalsa ya bende eğlenseeeeeemmm :P

Başlık hakkında dipnot ;) Geçen gün aklımdan geçti Mehmet ÖZ'ü dinlerken haber bülteninde, gözümüze sokarcasına bir işaret parmağı karşılıyor ya kitaplarının kapakların bir de kocaman SİZ kelimesi de beraberinde. Bu kelime ve cümle geçi verdi aklımdan, güzel türkçemizin kelime oyunu "ZEVKSİZSİNİZ." VE "ZEVK SİZSİNİZ." Mehmet ÖZ'ün sizleri bizleri ya da beni bozuyor bu insanlıktan çıkaran sıcaklarda. Ama iyi işler çıkarıyor, takipçisiyim yanlış anlaşılma olmasın.

24 Haziran 2009 Çarşamba

TOPUKLU MESELESİ

Erkeklerin kızların giysileriyle ilgili yorumları arasında dikkatimi çekti, kötü kötü zaten ki çok iyi seçilmiş şeyler de vardı içlerinde. Neyse bu zevke girer tartışmaya lüzum yok. Genellikle "Onun içinde rahatsız olduğu nasıl belli, ayakları öne kaymış ve yürümesi bozulmuş. Giysisinin sağını solunu çekiştirip duracaksa giyinmeseymiş." tipinde cümleler. Haklılık payı var, çok da büyük ama topuklu ayakkabı manzarasının karşısında şık ve kıyafete yakışan da olsa çirkin geliyor.
Bir yandan da seksepalitesi yüksek, çekici geliyor ki çözüm neyde uzun süreli dışarıda olacaksanız giyinmeyeceksin, ayağının dayanıklılığını göz önüne alacaksın. Mesela benim maksimum 4-5 saat ;)
Heyy erkek milleti topuklu ve oranızı buranızı çektiren kıyafetler giyinmesenizde ben de birçoğunuzun giyimini çok zevksiz buluyorum, hele bizim okulun erkekleri vasat yaa va-sat.

22 Haziran 2009 Pazartesi

MY Tin, tin tin...


05 Hasta el Fin.wma - Monchy & Alexandra

Güzelliklerle dolu bir günle başladığım yeni hafta, hasta olmama rağmen keyfimi çakır keyfe çeviren Alexandra&Monchy' den Hasta el Fin... Yarı toplu saçlar, belirgin olmayan bir makyaj sadece dudaklar kan kırmızı, yalın... Sırttan yarı açık bir korsej, arkaya doğru uzanan eteklerim... Bachatanın tınısıyla sağ sola savruluyor belki de tangonun tutkusuyla bacaklarımı ortaya seriyor. Özlüyorum, sürekli beynimde dans ediyorum. Bazen işin piriyle bazen kendi kendime aynanın karşısında, giysilerimden bozma kostümlerimle.

Ruhumu kokusuyla sarıp sarmalayacak bir çiçek demeti öyle ki sığmayacak kadar büyük kollarımı kavuşturmaya... Rengarenk... Sürpriz ismiyle...

21 Haziran 2009 Pazar

UNUTMA

Fransızca cümlenin çevirisi:

"Türkiye,
Atatürk'ü Tanrı'ya borçlusun,
geriye kalan her şeyi de Atatürk'e..."

17 Haziran 2009 Çarşamba

PİİŞT, BENİM...

Sütten( /memeden) kesilemeyen bebek misali, benim sınavlarım da kesilmiyor, bitmiyor, sonu gelmiyor. Çığlık atsam geçecek sanki "Aaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaaa!" Bir yandan da istemiyorum dönem sonu gelmesi demek ve ben arkadaşlarımla muhabbetleri özleyeceğim. Son aylarda süper vakit geçiriyoruz, birbirimizin tadına varıyoruz, tüketmeden sindire sindire... Pikniğe gidiyoruz, bazen bir parka bazen de canlı müzikte coşuyoruz, saygıyı yitirmeden sevgi dolu. Arada içime şeytan kaçıyor, kaçmasa belki de çığlığa gerek kalmayacak. Ha bir de, çocuklukla küslükler yaşadığımız, yolda görsen selam vermeyecek, arasan tanımayacak durumda olduklarımızla yok mudur olgunluğa vardığımız bir zamanımızda dialoglarımızı düzelteceğimiz dönemler kırgınlıkları, kinleri bir yerlerde bıraktığımız hatta unutup geldiğimiz?

2 Haziran 2009 Salı

KARA HABERLER POSTU

Yarın vizem var, ders çalışıyorum, haberleri açtım bir yandan kulak verdim. Ağzım açık kaldı, KA-PA-TA-MI-YO-RUM!!! Ne yorum yapacak durumdayım, cümleler kuramıyorum kelime yok yeterli kılacak yüklemek istediğim anlamı, YOK!



Bir sabah derse gideceğim hızlı çekim kahvaltı yapma girişimindeyken tv açtım sessizliği bozsun diye Atv'de Müge ANLI'nın programı vardı. Sabah sabah çekeceğim bir yüz değilken kendisi programda konuşulanlar da kulağıma can sıkıcı gelmişti, çeviremedim başka kanala çünkü o sabah Münevver KARABULUT cinayeti konuşuluyordu. Annesi, babası... İlk o gün duydum ve sonraki günlerde evde olduğum saatlerde takip ettim programı. Dört konu vardı sürekli rastladığım. Birinde ağlayan bir kız vardı kocamı öldürdüler diye sonrasında 10 gün bile olmamış evleneli sevgilisiyle kocasını öldürmüş ve kocasıyla da evlenmek isteyen kendisi, bu gerçek çıktı ortaya! Bir başkası da çocuk kayıp adı Muhammet, 5 yaşlarında. Anne ve baba arıyor çocuklarını ama anne yalan üzerine yalan konuşmaktan çekinmeyen biri. Haftalar oldu ve acı gerçek gösterdi kendini sıfat bulamadığım kadın çocuğunu sırf sevgilisiyle ilişki esnasında kendisini gördüğü ve babasına söylerse diye öldürdüğü ortaya çıktı. Kiminle mi? Sevgilisiyle öldürüp battaniyeye sarıp gerizekalılar evin yanındaki araziye bırakıyorlar ve çocuk bulunduğunda geriye kalan kemik ve giysileri, hayvanlara yem olmuş. Gelelim bugün bunları yazmama sebep olacak kadar beni şoka sokan son vakaya:

Bilmem kaç gündür Beyza adında 4 yaşındaki kız çocuğu aranıyor. Konya'da yaşayan aile perişan, annesi bakkala göndermiş ve ufaklık geri gelmemiş. 20 ayşındaki anne gözüyaşlı astım hastası olan kızı için ağlarken evlerinin arası 10 adım kadar olan yan kapı komşusu Beyza'yı gördüğünü ve evlerinin kapısından girene kadar arkasından baktığını iddia ediyor, ha elinde de kızın eline annesinin tutuşturduğu bakkal listesi! Az önce haberlerde duydum ki bu yan kapı komşusu adi, şerefsiz kadın (bir çocuğunu epilepsi hastalığından kaybetmiş diğer çocuğunu da eşinin ailesi göstermiyormuş) ufaklığı önce eve gönderip sonra yolundan çevirip evine almış ve boğarak öldürüp daha sonra da üzerine kolonya döküp sobada yakmış!!!

Üzerine sözü olan mı??

31 Mayıs 2009 Pazar

FİNDİKLU

Cayeli'nden öteye,

Gidelim yali yali.

Sırtındaki sepetun,

Ben olayım hamali.

Sepetunun ipleri,

Keseyi omuzuni

Aç beyaz peştemali,

Bir göreyum yüzuni
Karlı dereden beri,
Yeşil çay bahçeleri.

Cay filizi toplayi,

Peştemalli kızlari.


Dinleye söyleye gerçekten de Cayeli'nde öteye gittim. Trabzon'u terk ettim,kaçtım geldim Rize Fındıklı'ya. Fotoğrafta gördükleriniz de Rize'nin meşhur simiti,ben kandil simitine benzettim ilk görüşte,uzaktan. Hemencecik fotoğrafını çektim,tadına baktım. Bildiğimiz simitten farklı,yavanlığının yanı sıra hoş bir tadı var ve yemesi keyifli biraz lastiğimsi :) Çorum'da leblebi,Vakfıkebir'de ekmeği için nasıl duruyorlarsa otobüsler bu yol güzargahında da minicik simitler için duruyor. Pardon hemen düzeltiyorum "kel simit" için :)3 saatlik yolda verdiğimiz mola bana komik ve gereksiz geldi."Fırtına Vadisini" ve ünlü kuru fasulyeci "Hacı Hüsrev"'i de nihayet görmüş oldum. Kısmet olursa dönüşte duracağız da,bakalım. Trabzon-Fındıklı arası yollar da manzara da süper ama o minibüsler çomak sokuyor resmen,çok bunaltıcıydı. Hahahaa belki de bu yüzdendir o mola. Orta okul-lise yıllarında voleybol maçlarımız olduğundan sık sık kullanmak zorunda kalmıştık bu taşıtı ,hiç fark etmemiştim bu denli rahatsız olduğunu. Artık en fazla 1,5 saatlik yol gittiğimizden miydi yada günümüz otobüslerinin inanılmaz rahat olmasından mıdır,bilemiyorum. Belki de benim başka karın ağrım vardı :) Tünellerden geçerken çok güldüm,minibüsün ışıklandırması kendimi uzaylı gibi hissetmeme sebep oldu. Sanki tulum eşliğiyle dünyayı istila etmeye gidiyoruz .



Buralar çok güzel,ben çok sevdim. Daha mola yerinde çay bahçeleri karşıladı bizi,hep sevimli gelmişlerdir. Top top yapraktan dondurma gibi tepelikleri doldurmuşlar. Evde de bizi tava da pişirilmiş mısır ekmeği ve mıhlama bekliyordu. Bir de Pazar-Hemşin o yöreye ait puşimi de aldım,Laz kızı moduna geçtim. Bugünlerde koyarım fotoğrafımı da, şu an bulamıyorum. Bakalım aklımın çalışması da döner mi onlara??? :p




Bu arada buranın değişik bir tostu var,ayvalık tostu gibi ün yapıp Türkiye'de yaygınlaşmaması ilginç. Bol kimyonlu çemenimsi bir köfte düşünün,bunu ekmeğe sürüp kaşarı da koyuyorlar ve süper bir tadı oluyor.





25 Mayıs 2009 Pazartesi


Bugün duaya ihtiyacım var, iyi dileklerinizi benden esirgemeyin..

12 Mayıs 2009 Salı

PORTUGAL DİTADOS

"Quatro olhos abertos antes do casamento, metade cala após casamento aqui."

"Evlenmeden evvel gözlerinizi dört açın, evlendikten sonra yarı yarıya kapayın."

BUGÜNLERDE HAYAT


Bahar geldi nihayet Trabzon'a, derslere daha da hevesle gidiyorum tabii bunda açıklanan notumun güzelliği de çok büyük etken. Galiba ben bölümümü ve derslerimi seviyorum ama hocalarımın birçoğunu sevmiyorum :) :) Lazım da değil zaten. Iıggh... Güzel havanın keyfini çıkartmak için evimin yolunu uzatmaya başladım okul çıkışlarımda, fırına dadandım ne olduğunu bilmediğimiz bir ekmeği çok sevdik ondan alıyorum her gün, ufacık birşey ama gramının az olduğunu sanmıyorum sanırım yaza tombiş gireceğim bu gidişle ya da biraz serinlik olan saatleri bekleyip yürüyüşler yapacağım. Tembelim ben, evin dibinde park açıldı ki şu almış başını gitmiş kilolarıyla aletler üzerinde tepinip kilo verme umuduyla kendilerini kandıran teyzelerin kullandıkları o aletlerden var. Oh dedim ya harika açık hava spor salonu :) Gittim mi gitmedim şimdilik balkondan uzaktan uzaktan bakışıyoruz, kur yapıyoruz bakalım sonumuz ne olacak. Allah'tan tehlikeli sularda değilim hala 53 kg dayım. Yazın başında başlayıp sonunda bıraktığım tenise tekrar başlayacağım sıkılaşarak 50 lere inerim ya da aynı kiloda ama daha da zayıf görünebilirim, inşallah. Bildiğim tek gerçek ekmeğe artık dur demem gerektiği.
Bugün sağlık merkezine gidebildim en sonunda, üşeniyordum gitmemiştim bir türlü kan tahlili yaptırmaya. Kansızlığım nüksetti, halsizlik gibi etkileri beni formdan iyice düşürmeye başlamıştı ve keyifsizleştirmiş, isteksizleştirmişti bu durum ki nitekim haksız olmadığımı tahlil sonuçları doğruladı. Kanım 1o.1 çıktı normalde 11-18 arası olmalı. Neyse 4 ay boyunca kullanacağım ilaçlarımla evimize döndüm :( Hiç sevmiyorum ya süt ürünlerinden uzak duracaksın ama pek de mümkün olmadığından ilaç öncesi ve sonrasındaki 1 saat boyunca yasaklılar listesinde. Ben aslında çay kahveden uzak durmak da gerekiyor sanıyordum ama gerek yokmuş :p İşime geldi ama kafam da karıştı demiri tutuyor deniyor bu tip içecekler, süt ürünleri derken şimdi neydi bu!!! Her doktor başka konuşuyor, aaaaa...
Neyse iyi geçeceğini düşündüğüöm sınavlarıma az kaldı. Havadaki güneş, ders aralarına sıkıştırılmış sohbetler, yürüyüş esnasında kimi zaman dinlediğim müziklerim kimi zaman telefon konuşmalarım, akşam evde beklediğim... Hayat güzel, ben çok keyifliyim şenlikler yaklaşıyor. Arkadaşlar sahne alıyor, süper her şey böyle de devam etsin... Yaşamayı, annemi herşeyi herkesi çok seviyorummmm.

5 Mayıs 2009 Salı

KRİZZZZZ :Z :Z :Z

Hıncal ULUÇ'un bu haftaki pazar neşesi...

Okumayanlar ve de gözden kaçıranlar için burada:

İki yakası bir araya gelmediği yetmiyormuş gibi, bir de krizin gazabına uğrayan adam çareyi kriz uzmanı Mişon'a gitmekte bulmuş.."Bak" demiş Mişon, "Söylediklerimi yaparsan, bırak krizden kurtulmayı krizle alay bile edersin. Acele gidip hemen aletinin üzerine 500 Euro dövmesi yaptır." Adam şaşkın şaşkın bakarken Mişon izah etmiş..
"Bunun krizde üç faydası var..
Bir.. Devamlı para ile oynarsın..
İki.. Paranın büyüdüğünü görürsün..
Üç.. Borç isteyene seve seve verirsin."

21 Nisan 2009 Salı

OkAAAn

Tapılası adam deyip abartmak geldi içimden tam da şu an. Çoğu insan sinir olsa da Okan BAYÜLGEN'e eminim onu anlayanlar enyi neden yaptığının ayarını tutturabilenler seviyordur hatta takdir ediyordur. Kendilerini severim ve de takdir ederim. "Sade Vatandaş" programı da gerçekten iyi. Geçen gün şam şeytanı akıl adamı bu adamın "Dünya Bir Oyun Sahnesi" adlı programda ağzından çıkanların alıntı yapıldığı bir yazıya rastladım. Beni bir kez daha hayran bıraktırdı bakış açısına su götürmez zekasıyla. Eşiyle ilişkilerinin başlangıcından bahsettikten sonra "Aksine, şöhretim ve karizmatik hareketlerim bana çok zarar verdi. Ama bu kızla sevgili olmayı, çocuk yapmayı ve evlenmeyi başardığım için müthiş mutluyum. Bu uzun yıllar devam eder!" demiş ve eklemiş, işte bana vayy bea bir erkeğin bakış açısının böyle olduğunu bilmek bile ne büyük güzellik dedirten cümlesi : "Kadının içinde bir fabrika ve çocuk imalatı var. Böyle bir şeyi imal eden Allah'tır. Allah'tan korkuyoruz değil mi? O zaman bir kadından Allah gibi korkmamız lazım!" . Nokta

11 Nisan 2009 Cumartesi

MİNİKLERİMİ BEKLİYORUM


Sınavlara çalışma süreci havaların geçişi derken stresle karışık bir yandan da rahatlama karmakarışık geçiyordu ki günlerim Elvan'dan gelen telefonla keyfim tam yerini buldu. Şimdi Trabzon'da evimde miniklerimi bekliyorum. Saatler kaldı, onları burada göreceğime inanamama& heyecan& mutluluk öyle iyi geldi ki bana, moralim tavan yaptı. Hadi gelin artık sabredemiyorum sizi kucaklamak için ;)

31 Mart 2009 Salı

DİNLER & KUARK'S & BİLİM

ÜÇLEME

BİR


KUARK'S

*** "1963 yılında Murray GELL-MANN ve George ZWEIG birbirlerinden bağımsız olarak baryon ve mezon olarak sınıflandırılan parçacıklar kesirli yükler taşıyarak daha küçük parçacıklar oluştuğu önerisinde bulundular.GELL-MANN bu parçacıklara KUARK adını verdi."


İKİ


BİLİM
Atomları oluşturan en küçük parçacıkların proton ve nötronlar oldukları sanılıyordu. Hepimiz lisedeki kimya ve fizik derslerinden anımsarız değil mi? Ancak çok yakın bir tarihte, atomun içinde bu parçacıkları oluşturan çok çok daha küçük parçacıkların varlığı keşfedildi. bkz. *** Aslında "kuark" sözcüğü ilk kez İrlandalı yazar James Joyce tarafından "Finnega'nın Uyanışı" adlı romanda kullanıldı. M. Gell-Mann bu romandan çok etkilenmiş olacak ki hiçbir özel anlama sahip olmayan bu kelimeyi O'na ileri ki yıllarda Nobel Fizik Ödülü'nü almasına sebep olacak bulduğu parçacığa ad olarak seçmiş. Daha sonra da bu parçacıkları incelemek üzere "Parçacık Fiziği" isimli bir fizik dalı da doğmuş oldu. bvwoepnmö Bu post "Temel Tanecik Fiziği" dersime döndü. Ama çıkış noktam da dün ki ders olduğundan normal gibi değil mi?? ;)

İnsan aklının kavrama sınırlarını aşan küçüklükteki protonu oluşturan kuarkların boyutu ise tabii ki daha da zorlayıcı sınırlarda sadece ama sadece 10(-18) yani 0,0000000000000000001 metre !!! 3 ana gruptan ve 6 farklı şekilden oluşan kuarkların tamamına ise "hadron" deniyor. Hadronlar da "kuark" ve "karşı kuark" olmak üzere 8 tür mevcut.

ÜÇ

DİNLER
8 hadron ve atom arasındaki bağıntı da budizm felsefesiyle karşı karşıya kalıyoruz ki bu da ayrı bir din-bilim ilişkisi bu posttaki. Budizm de hepimizin bildiği gibi öğretiler vardır. Buda'nın öğretileri Dharma olarak adlandırılıyor. İnançla değil, ancak kişisel deneyimleme ile bir üstün farkındalık durumu oluşturulabilir ve aydınlanmaya ulaşılabilir. Bütün Budist okullarında itibar edilen öğretiler, "Dört Yüce Gerçek" ve "Sekiz Aşamalı Asil Yol"'dur. Atomların iyi hareket sergilemeleri de bu 8 hadrona bağlı kılınmış ve budizmdeki "Sekiz Aşamalı Asil Yol"'la bağdaştırılmıştır. Galiba çok kötü ve yanlış anlaşılabilecek bir cümle kurdum :( Yazımın tamamını okuyacak kadar ilgisini çeken birileri eminim anlayacaktır ne demek istediğimi. Bu kadar bahsetmişken bu sekiz maddeyi de öğrenelim mi?
Hikmet/Bilgelikle ilgili olanlar:
1.Doğru bakış açısı, doğru görüş.
2.Doğru niyet
Ahlak/Etikle ilgili olanlar:
3.Doğru söz
4.Doğru davranış
5.Doğru/namuslu kazanç
Zihin eğitimine/Terbiyesine/Meditasyona yönelik olanlar:
6.Doğu çaba
7.Doğru bilinçlilik/farkındalık/uyanıklık/dikkat
8.Doğru konsantrasyon
Diğer yandan Davud'un Kalkanı/Yıldızı olarak bilinen bu sembolü aslında fizikçiler Kuarkların gösterimi olarak kullanıyorlardı. 1961 yılında Gell-Mann ve bundan bağımsız İsrail askeri görevlisi olan Nueman hadronlar için '8 katlı' olarak adlandırılan matematiksel yapının olduğunu da göstermiş ve bu sembolün köşelerine birer kuarkı merkezine de iki kuarkı yerleştirip daha sonra da İsrail bayrağında bu sembolü kullanmışlardır. Bilime bağlı herşeyi dinleriyle özdeşleştirdikleri su götürmez bir gerçektir. Bilimin bizim toplumumuz da bugün dahi çok da ön planda olmayan ilerlememesi gelişmemesi için her türlü çomağın sokulduğu da bizim gerçeğimizdir...Bu bayrağın alt ve üst tarafındaki mavi iki şerit ise yahudilerin dua ederken üzerilerine giydikleri tallitin üst ve altındaki iki çizgisidir.
Dipnot edemeden geçemeyeceğim bir şey var ki, dünyanın kabul ettiği sınıfımdakilerin ağzı açık tekrarladıkları "Dünyayı ABD, ABD'yi yahudiler yönetiyor." Acaba bu yüzden midir en çok yakılan iki bayrağın ABD ve İsrail bayrağı olmasının nedeni?