22 Kasım 2010 Pazartesi

GEYİK MUHABBETİ

Dün gittiğimiz balmumu müzesinin konuklarından birisi de "Alice Harikalar Diyarında" kitabının ünlü çocuk hikaye yazarı Alman asıllı Baron MÜNCHAUSEN'di. 1720'li yıllarda yazdığı asılsız hikayelerle "Palavracı Baron" ünvanını :) alan yazarımız, dilimize dolanan "geyik muhabbeti" sözünün de sahibi olduğu varsayılırmış. Rivayet bu ya, hikayesi de doğrular gibi... Palavracılığına tanık geyik muhabbetinin hikayesi:
"Bir gün ormanda avlanmaya gittim ve karşıma bir geyik çıktı. Cephanem bittiğinden dolayı geyiği avlayamadım. Geyik de bana alay edermiş gibi baktı ve bende kiraz yiyordum. Kirazın çekirdeklerini tüfeğe koydum ve alnının ortasından vurdum. Geyik ilk başta biraz tökezledi ama kaçmayı başardı. Bir yıl sonra ormanda avlanırken bir geyik gördüm. Baktım geyiği tanıdım. Çünkü alnının ortasında kocaman bir kiraz ağacı vardı. Geyiği avladım ve kirazları yedim. Hayatımda yediğim en tatlı kirazlardı onlar."

Bunun gibi birçok hatta benzeri asılsız hikayeye imza atmış Baron.
Tıp tarihinde ölümcül psikolojik hastalık olarak bilinen "Münchausen Sendromu" hastalığına da Baron'un soyadından geldiği biliniyor.

14 Kasım 2010 Pazar

La Flambée Ankara

Öyle böyle değil, bu defa bizimkisi İstanbulluları kıskanıracak cinsten. Gazeteler, televizyon programları, dergiler, vs. güzel, kendine özgü, kaliteli, vb. mekanların hep İstanbul'da olması beni üzerdi. Niye herşey orada niyeee, derdim. Ama yaklaşık 10 gün kadar önce çarklar bize de işlemeye başladı...
Duyduğum kadarıyla değil okuduğum kadarıyla :p kısa bir özetle; Sevgili Laurent eşiyle tanışıyor ve evlilik kararı alıyorlar, Fransa'da şef olan kahramanımız neyi var neyi yok geride bırakıyor ve eşi için Ankara'ya yerleşiyor, bizde bu güzel mekana kavuşmuş oluyoruz ;)
Daha çok yeni bir mekan, 2 yıl kadar rötarla 10 gün önce faaliyete geçmiş.
İki Fransızın elinden çıkan leziz yemekler, dingin-şık-kendine özgü-yalın-özenli bir dekorasyon, vhsjnm Bu cümleyi sevmedim, eksik kalıyor sanki, öyleyse şöyle özetliyorum:
Buram buram Fransız bir mekan: La Flambée tam bir Fransız mutfağı...
GOP- Filistin Caddesine gidin ve Big Chef'i geçer geçmez sağdaki ilk sokağa(Ilgaz sk.) dönün ve oradan da hemen soldaki ilk sokağa(Hafta sk.) dönünce sağda ışıklarını farkedeceksiniz. Aşağıdaki fotoğrafın önünde duruyorsanız, emin olun ki doğru yerdesiniz. Ayrıca vale hizmeti de mevcut bu mekanda.
Kapıyı çaldık ve bizi Fransızca konuşan güleryüzlü biri karşıladı, tabii ki Laurent'tan başkası değildi. Girişteki bu sıcak karşılama + puan :) Bol fotoğraflı geceden Laurent&Biz
İçeride bizi şömine keyfi bekliyordu, oldukça yaylı, eski tip koltuklarımızda önce biraz keyiflendik.Etrafta gözünüzün takılacağı çok hoş ayrıntılar... 160 yıllık bir sandık, beyaz boyalı ahşaplar,...Eh iştelik türkçesiyle Laurent bize günlük farklılıklar gösterebilen 4 çeşit başlangıç ve 4 çeşit ana yemekten oluşan menüsünü, eğlenceli bir şekilde fransızcadan çeviri yaparak anlatmaya çalışıyor. Bir ara ciğeri anlatmak için bedeninden yardım almayı da ihmal etmedi, bir nevi Tabu oyunu! :)
Daha sonra bu merdivenlerden yukarı çıkıyoruz.
Ve üst katta sizi burası karşılıyor. Herşey süper...
Sigara kullananlar için küçük bir balkon, giriş bahçeyi gören; fotoğrafta tamamı görünmese de La Flambée web sitesinden daha fazlasına ulaşmanız mümkün.
Ve bizim seçimlerimiz: Peynir fondü başlangıç olarak kırmızı şarap ile birlikte. Ardından akia balığı, tavuklu bir yemek ve 2 gün şarapta bekletilmiş 8 saatte pişirilmiş dana eti. Yanlarında süper de toprak kapta fırın patates geliyor... Hepsi birbirinden leziz, hepsi uçan güzellikte lezzetler. Doyurucu ve hafif, üstüne elmalı tart,portakallı sufle, kuzey Fransa'ya özgü anneannesinin tarifi olan tereyağlı şeker tartı afiyetle yiyebiliyorsunuz. Gidin mutlak deneyimleyin.
Son olarak şu an kullanılmayan bir sürpriz bahçe var üst katta, arkada... Tadından yenmez bu mekanda bol sürprizler, güzel yemekler, keyifli anlar bizleri bekliyor. Kendinizi Laurent&ekibine misafirliğe gitmiş gibi hissedeceksiniz. İyi keşifler... EBBY.