5 Şubat 2011 Cumartesi

ONLAR ARTIK BİRER MELEK


İnsanlara saygı duymayan ülkemiz insanı Defne'nin ölümüyle gördük ki ölenlere de saygı duymaz olmuş.
Köşe yazarlarından tutun birçok siteye hatta facebook iletilerine varana kadar birçok kişi yazdı, konuştu. Ama ben artık susamıyorum, sabredemiyorum. En son bugün ismi lazım değil prim yapmasını gerçekten istemediğim için ismini vermeyeceğim ünlü köşe yazarlarımızdan birinin saygısızca, kendine bakmadan ölmüş birinin arkasından yazıp çizdikleri sabrımı taşırdı. Ayıbından utanmasını umut ediyorum ve aynı yöntemle de affını dilemesini!
Tanımam Defne'yi ama ölümü en pis haliyle tanırım ve Defne'nin ölümü de tıpkı benim tanıdığım gündeki gibi, hortladı içimde. Canım arkadaşım Burçin'in teyzesinin ölümüyle kendine zar zor gelen kalbimin acısı Defne'yle eski haline döndü.
İnsanlar bazen kendi seçimleriyle bazen de başkalarının seçimleriyle ölümü yaşıyor. Yaşayacak da! Bir gün içi yanan değil içi yakan olacak! Keşke bunu farkında olabilsek, olabilseler her daim... Bu pervasızca davranışları sergileyebilecekler mi? Bırakın gerçek ya da yalan olan haberleri! Biz ne zamandan beri ölenlerin ardından kötüleri konuşanlar olduk hatta yalanlarla dillendiren olduk!
Tv'nin sevimli, enerjik, güleryüzlü kara kızı Defne; öldü. Evli, çocuklu kadının ilk kez tanıştığı adamın evinde ne işi varmış! Bu nasıl yaşammış, kocası, vs,vs... Çocuğu varmış uyuşturucu alınır mıymış? Su testisi su yolunda kırılırmış, melek gibi lanse etmeyi bırakacakmışız!!!
Emredin, şeytan da ilan ederiz!. Siz ölümü mü yaşamadınız, empati mi kuramıyorsunuz, kafayı mı yediniz, akli dengesizliğiniz doğuştan mı, siz insan mısınız??? Nefret duygum artıyor, midem kasılıyor. Öldü, gitti, bitti, yeter. Konuşmayın, ne olursa olsun. Sizin çirkinliklerinize cevap veremeyecek, O artık yok! Derdiniz kiminle, neyle. Yahu Defne benim neyimdi ki ben sabah şoka girip boğazım düğümlenircesine ağladım, durup durup ağladım. Üzüldüm hem de çok bebeğine baktım ağladım, kıyamadım. Beni bu kadar ağlattı çünkü içimde özlemlerim var; onlarla son dakikalarına kadar anılarımıza anı eklediğimiz zamanlar var-dı, yengemin son nefesiyle heyecanla benim bebekliğimi anlatışına varan içimden atamadığım ve daha niceleri... Duygularımı, hissettirdiklerini; hayatıma, uykuma psikolojime etkisini gözardına itenler, görmek istemeyenler var, söylendiği halde anlamayanlar ve hayatımı beni hiçe atarak az sürede olsa altüst edenler, üzenler, kıranlar. Bunlara ne dersiniz ne diye sıfatlandırırsanız; hayat sadece Defne'ye, Dayım'a, Yengem'e, Eniştem'e, Gül Abla'ya bitmedi, hepimizin bir gün sonlanacak.
Bir ölümün ardından; işte ben böyleyim. Şu yazıyı yazarken durmaksızın ağlayan, sizler bencilliklerinizi farketmeden vicdansızlaşan.Büyük acılar yaşarken üstünden geçen 3 yılın ufak bir tesellisi ben ölümüme yaklaşıyorum, onlara yaklaşıyorum diyecek kadar sancılıyken ne olur geride kalan bizleri düşünün.
Sizi ya da sizin ardınızdan sizi sevenleri, birinin herhangi bir şekilde bitmiş bir yaşantı, hayatta olmayan biriyle ilgili çirkin , bencilce yorumlar yapıp üzmeye kırmaya ne hakkı var! Defne'nin yıllar sonra tüm bunlara ulaşıp okuyabilecek oğluna bu saçmalıkları iletmenin ne manası var. Acı içindeki ailesini bunlarla kırmanın ne anlamı var. Herkes günahkarken hepimizi Allah'ın affına sığınmışken sevdiğiniz birini kaybettiğinizde onu tek şekilde kafanızda var edebiliyorsunuz "O artık bir melek!"
Buna bari burnunuzu sokmayıverin, rica ederim!