30 Eylül 2008 Salı

İYİ BAYRAMLAR...

Sevgiyle,
Huzurla,
Mutlulukla,
Sağlıkla,
Sevdiklerimizle geçireceğimiz nice bayramlara.
HERKESİN ŞEKER BAYRAMI KUTLU OLSUN !

26 Eylül 2008 Cuma

ŞEFTALİLİ TART(VARİ)

Şu resmi görünce iştahınızın kabarsını inanın çok isterdim, çünkü ben yaptım ve oldukça da lezzetli tartvari birşey, görünüşü de çeksin istiyor insan ;) Uzun zamandır tarif vermiyordum, oruç tutunca da ben daha bir oburlaşıorum, gözüm herşeyde kalıyor. Eğer siz de benim gibi acıktıkça yemek kitapları siteleri karıştırıp sonra da kalkıp yapanlardansanız, gelin bitmek de olan son şeftalilerle bu tartı yapın. Hem ramazan için hafif hem de lezzetli... İşte tarifi;

Hamuru için;
125 gr. oda sıcaklığında margarin
1 çay bardağı pudra şekeri
1 adet yumurtanın sarısı
1 paket vanilya
1 paket kabartma tozu
4 çay bardağı un

Margarin, pudra şekeri ve yumurta sarısını bir kaba alıp karıştırın. Un, vanilya ve kabartma tozunu ekleyip iyice yoğurun. Hamuru yağlanmış tart kalıbına elinşzle yayın. Önceden ısıtılmış 170 derece fırında pembeleşene kadar pişirin. Tart hamurunu soğuması için kenara alın.

Krema için;
2 subardağı süt
3 çorba kaşığı tozşeker
2 su bardağı süt

Krema için süt, yumurta, tozşeker ve unu bir tencereye alın. Devamlı karıştırarak pişirin. Kremayı tartın üzerine yayıp soğumaya bırakın.

Üzeri için;
Şeftali dilimleri (Kalıbınızın yüzeyine ve dizme şekline bağlı adedini belirlersiniz :)
Tozşeker (Bu da tamamen isteğinize bağlı, miktarı da, kullanıp kullanmayacağınızda)

Ben şeftali dilimlerini biraz şekerleyip fırınladım ve ondan sonra tepeleme koyduğum kremanın üzerine dizdim. Galiba bu krema tepesi yüzünden tartlıktan çıktı, kuşkum doğru galiba ;)

En üstüne de isterseniz benim gibi hazır meyve soslarından dökebilir ve bu tartı taze nane yapraklarıyla süsleyebilirsiniz. Meyve sosunu arkasında yazdığı gibi yaptım. 1saat bekledikten sonra servise hazır. Ramazanın son günlerinde farklılık isteyenlere yapımı kolay bir tart tarifi, afiyet olsun...Bir de yanına eğer serin birşeyler iyi olurdu derseniz size Cenk'ten süper bir limonata tarifi, ben yaptım ve anında tükendi, çok çok çok lezzetli hakikaten. Ben seve seve kefil olurum :)

Bu arada herkesin kandili kutlu olsun, Allah tekrarına erdirsin...


24 Eylül 2008 Çarşamba

SEN DE Mİ KAZIM KANAT!!!

KAZIM KANAT'I DA KAYBETTİK.

"Kazım KANAT:Ölümü gördüm. Uçtuğumu hissettim, denizlerin, yeşilliklerin üzerinden uçuyordum. Mutluydum. Doktora "Ölüm buysa, çok güzeldi, aynı ilacı verin, tekrar gideyim," dedim. "

Ölümün yüreğin gibi, doktoruna da söylediğin gibi gelmiştir umarım sana,güzelliğiyle...

Bu adamı hep ayrı sevdim, hep birşeyler buldum, gördüm beni çeken. Medyadan biliyorum, tanışmışlığım falan yok ama hep farklıydı bende Sevgili Kazım KANAT...Öyle ki burada yazdığım Tulumba Listesi ( The Bucket List) listemde bile 13. madde Kazım KANAT ile sohbet etmek şeklindeydi. Ölmeden önce yapmak istediklerim listemin 13. maddesine yetemedi ömrü yada ben yavaş davrandım, fırsatım vardı çünkü... Oysa ne mücadelelerle atlatmıştı kolon kanserini, ne güzel örnek olmuştu insanlara yaşamıyla...

Bu sabah yıkıntım çok büyük oldu, değer verdiğim insanlardan biri daha ayrıldı aramızdan. O'nunla ilgili derlediğim biraz da kendimden birşey eklediğim bir Kazım KANAT postum olacaktı, bu kadar sevgiye, değere yazmadan geçmezdim O'nu ama minik bir ajandam var, yazılmak için daha zamanının olduğunu düşündüğüm ve bilgi,vs biriktirdiğim. Daha fazla bekletmeyeceğim ama şu an yazacak halde de değilim galiba.

Allah rahmet eylesin. Mekanın cennet olsun Kazım KANAT. Dualarım seninle ve hep kalbimde olacaksın.

23 Eylül 2008 Salı

İKİ CÜMLEYLE TRABZON HAVASI :p

Gizem anlık çıkışıyla Trabzon'u iki cümleyle harika betimlemiş. Hemen kullanım izni aldım, uyardı beni kullan ancak bir yerlerden aklımda kalmış olabilir, Anonim olma ihtimali var ;) "BU ŞEHİRDE HAFTANIN İKİ GÜNÜ YAĞMUR YAĞAR.

BİRİ 4 GÜN,

DİĞERİ 3 GÜN SÜRER."

22 Eylül 2008 Pazartesi

KÜÇÜK BİR ARI&ANI&KARDEŞ


Ergenlik dönemimi çok hassas geçirdim :P Herşeye ağlayabilecek potansiyele sahip bildiğiniz zırıldaklardandım. Oysa hayatım boyunca kaprisli, mızmız biri olmadım. Belki de o dönem kotayı doldurdum ben ;) En yakınım, can dostum, en sevdiğim, ayrılmaz ikilinin diğer yarısı Burçin'le sürekli bir aradayız. Sevgilim olsa bu kadar vakit geçiremezdim inanın. Okulda, okul sonrası dersane&özel derslerde beraberdik hep. Akşamları, gündüzleri tüm zamanları beraber geçirdik. Zaten eve girdiğimiz gibi de telefonla devam ederdik. O denli manyakça bağlılığımız vardı. Genellikle canım arkadaşım bize geldiğinde karşılaştığımız bir sorunumuz vardı: Sevgili ufaklığım Selçuk. Benim bizden 6 yaş küçük erkek modelim,kız güzelim ;) Tam kız-erkek ilişkileri vs durumları keşfedilmiş konuşulacak gizli kapaklı şeyler var, çocuk çıkmıyor ki çıksın. Kavgalar, bağırtılar çağırmalar, yok çıkmaz.Bir gün nasıl olduysa odamdayız ve Selçuk yok, hemen odanın kapısını kilitledik, O gelecek ve açamayacak zırıldayacak gidecek...Oooh kafamız rahat, konuştukça konuştuk, neyse lafın sonu geldi ve o da ne!!! Benim yatak örtüsü bir kıkırdamayla hareketleniverdi. Benim zeki ufaklık sen gir yatağın altına nonstop kayıda al herşeyi, bülbül gibi şakırdadı cümlelerimizi ardı ardına.Eee tabii beyin genç yorgun değil, yaptığı şeyden de zevk alınca: yandı gülüm keten helva :) Annemlere söylemeyecek anlaştık ama yetiştirdi tabii hemen.


Gel zaman git zaman servisteyiz Ufuk diye arkadaşım var, bana bir heyecan perdelerine takılıp kalmış bir arıdan bahsediyor, arı perdeden kurtulamamış ölmüş ve kurumuş.Ufuk'a rica minnet arıyı getirttim.Selçuk odama mı girdi çıksın mı istiyorum, arıcığı koyuyordum bir yere sonra yaygarayı koparıyordum arı var arı var diye ve operasyon 4*4'lük işliyor, Selçuk'u şutluyorduk dışarı.Hemen ardından arıcığımızı kutusuna koyup kaldırıyorduk başka operasyonlar için.Yıllar sonra üniversiteyi kazanıp evden ayrılma vakti geldiğinde o arıyı birtanecik kardeşime hediye ettim ve durumu anlattım, güldük, ben biraz buruldum. Çünkü O'nun arıya alerjisi var ve yıllarca tedavi gördü, ölümüne sebep olacak özel durumundan yararlanmış olmak üzdü. Bunu anlamak için o yaşa gelmeliymişim demek ki. Allah'a şükürler olsun şu an arı kardeşim için tehdit unsuru değil :) Aradan yine yıllar geçti ve benim küçüğüm büyüdü, bugün üniversiteye gitmek üzere kapımızdan çıkıp gitti, biz de ardından el salladık, dualar ettik. Ben giderken çok duydum, şimdi sürekli aklımda aynı cümleler O'nun için tekrar ediyor. O artık bu evde misafir, uçtu gitti. Ben O'nu şimdiden özlemeye başladım.1 hafta sonra 3 haftalığına gelecek olman burukluğumu azaltsa da bir parça yokluğunda ne yapacağımı kara kara düşünüyorum ufaklık. Biraz da gözyaşı döküyorum, uufff. Çekilmez olmaya başlıyorum yine. Selçuk çok sevildiğini hiç unutma, yüreğinde bunu hissetmeni hep sağlayacağım. Seni bekliyorum Lost in Lost durumundan ;)

21 Eylül 2008 Pazar

Kalabalık içinde yalnız bir adam...


"Yaşlı bu, dizleri ağrıyor, günah" diyerek,

1 trilyon lirayı buhar ettiği mahkeme kararıyla tescillendiği için hapse mahkûm olan Erbakan’ı, önce "romatizma olur, yaşı da var, günah" diyerek, Altınoluk’taki havuzlu tripleks yazlığına göndereceksin, sonra "yaşlı zaten, cumaya gidemediği için morali bozuk, günah" diyerek, Cumhurbaşkanı marifetiyle affedeceksin; buna mukabil, 67 yaşındaki Şener Eruygur’u sabahın kör karanlığında polis baskınıyla pijama terlik gözaltına alıp, tansiyon hastası olduğu için sorgusunda bayılıp hastaneye kaldırıldığı halde tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakmayıp, içeri tıkacaksın, henüz iddianamesi bile olmadığı halde yandaş medyanın manşetlerinde hunharca linç edeceksin, hırsızlar dolandırıcılar hainler pişmiş kelle gibi sırıtarak aramızda dolaşırken, her namuslu onurlu insan gibi, içine ata ata, kendini yiye yiye, kendine zarar verecek, beyin kanaması geçirecek, koma halinde hastaneye kaldırılacak, ölümle yaşam arasında çizgi o kadar yakın ki, GATA’ya bile götüremeyeceksin... Ve, gık çıkarmayacaksın.

*

Birine öyle.

Birine böyle.

*

Belki izlemişsinizdir...

Beyin tomografisi çekildi.

Paravanla getirdiler.

Kameralarla arasına perde çektiler.

Niye biliyor musunuz?

Görmeyelim de...

Utancımız katlanmasın diye.

*

Hadise hepimizin ülkesinde yaşandığına göre... Sadece yandaş medya değil; siyasiler, sivil toplum örgütleri, üniversiteler, polis, asker, laik olduğunu iddia eden, Atatürkçü ama mütedeyyin olduğunu iddia eden vatandaşlar, hepimiz, hiç yüzünü çevirme başka tarafa, bu ayıpla yaşayacağız bundan sonra.

Hürriyet Gazetesi yazarı YILMAZ ÖZDİL'İN bugünki yazısı.

Her zamazn ki kısa ve net anlatımıyla olayın bam teline vurmuş yine.

Söylenecek pek de birşey kalmıyor geriye,

insan düşüncenin dibine vurup vurup çıkıyor sadece.

20 Eylül 2008 Cumartesi

Ah SEZEN Ah

İnsanların olmazsa olmazları vardır ya. Benim de müzik konusundaki olmazsa olmazlarımdan Duman, Athena ve Kurban var mesela. Hep aman bu gruplar sakın dağılmasın der dururum da gerçi biri dağıldı :) Bu arada sadece türkleri ele alıyorum, bir de yabancı sanatçılara dalarsam hem listem kabarır hem de postum amacından sapar. Pamela SPENCE'i çok severek dinliyorum, canlı performansıyla tanımış sonra hep dinler olmuştum.
Birkaç yıl önce Antalya'ya tatile gidiyoruz. Umarım Sezen AKSU yada Pamela konseri vardır diyorum ve Antalya'ya giriyoruz hemen Sezen konseri afişleri gözüme çarpıyor. Seviniyorum ama gidemiyorum, çünkü hemen o akşamdı konseri ve organize olamıyoruz. Kuzenim arıyor bir akşam hadi çıkalım dışarı diyor, çıkıyoruz Antalya'da sevdiğim mekanlardan biri olan Jolly Joker XL'a gidiyoruz ve bir de öğreniyoruz ki benim tatilin son akşamı Pamela konseri var :) Yuuppi, işte yakalayabildiğim bir dilek ;) Kalbim temiz benim kes-sin. Çok da eğlendiğim bir gece geçirdim, Pamela'nın canlı performans seyre değer, etkileyici güzellikte.
Aradan 2 yıl geçiyor...
Mayıs 2008 geliyor.
KTU bahar şenlikleri başlıyor.
O çok arzu ettiğim başımı göklere erdirecek Sezen AKSU konseri işte tam burada yaşanmayı bekliyor :)
Neden böyle bir kıyak geçmek istediyse Rektörlük, pek de kurcalamadım. Konserler geldi geçti ve son gün final artık, beklenen konser zamanı geldi Minik Serçe sahnede. Ben en güzel yerde kulis tarafındayım, ekibinin hemen dibindeyim ve çok da eğleniyoruz, ekip kıpır kıpır... Sezen sahneye çıkacak önümden geçiyor, fiziksel anlamda hiçbir dumur durumum yok. Şarkılar başladı ardı ardına söylenmeye. Ekibine de sık sık dönüyor, aşağıda biz yukarıda O oynuyor özetle Sezen'e ekibi tam gazı veriyor. Bu anlardan birinde ben de yukarıdaki bu fotoğrafı çekiyorum ;) Birkaç şarkı da beklediğim performans vardı ama ne diğer parça seçimleri ne de sesi iyi değildi, Sezen'in tüm büyüsü bozuldu. Ben mutsuz oldum. Verdiği aralarda bir de acımaya başladım, yürümek de bile zorluk çeken tıpkı yaşayan ölü gibiydi. O haline göre sahnede yine iyiydi demedim de değil. Sezen eski Sezen değil!!! Keşke o konserde olmasaydım da Sezen tüm ihtişamıyla belleğimde varlığını sürdürseydi. Ah Sezen ah...

16 Eylül 2008 Salı

OZZY DAYIM'A...

Her gelen yıl büyüttük yaşını, saydık, dalga geçtik, güldük... 16 Eylül. Bu yıl doğum gününün hemen ardındaki ayda 50'ini yaşayamadan yeni bir sayım başlattın bize, bu defa yaşadığın yılların değil kaç yıldır aramızda olmadığının hesabı başladı. Uğraşacağımız biri yok ama öyle bir şey var ki içimizde, bitip tükenmek bilmeyen o acı...

Hep gülen sımsıcacık bakışlarınla baktın bize, hep yüzünde gülücüklerin vardı içindeki sevgiyi doyasıya yansıtabildiğin... Öyle ki mezarının başında bile ağlarken gülmeye başlıyoruz, diyorum dayım olsa şimdi bize kızardı, gülerdi ve derdi ki "Ne ağlayıp duruyorsunuz, sanki siz gitmeyecek misiniz? Hadi dua edin, kızıp bizi de yanına çağırmasın sonra :) "

Seni çok seviyorum.
Seni öyle çok özlüyorum ki.
Üç tane melek aldı Allah bizden.
Cennet güzelliğinde bir yerde bizi beklediğinize inanıyorum.
Ve yaptığımız herşeyi hissettiğinize hatta gördüğünüze.
Biricik Dayıcığım doğum günün kutlu olsun.

10 Eylül 2008 Çarşamba

BENİ BU SİGARA İÇENLER MAHVETTİ

Bana hak vereceklerle kızacakların oranını çok merak ediyorum baştan belirteyim.

Aslında bir çok yerde rastladığım ve insanları sorgulamaya başladığım bir durum olmaya başladı Sigara, Sigara İçme Yasağı ve Acizler... (Biraz sert gelebilir size bu kelime ama artık dünya kabul etmiş durumdayken sigara kullananların 3. sınıf vatadaş olduğunu acizlik kelimesi cuk oturuyor yerine. Bana kızmayın. Per favore. )



Kuaförler de çok rastladım "Ayyyy, şekerim ben sigarasız yapamam. Dışarıya da çıkıp içmem, burada içsem olur değil miii???" OLMAZ! diyebilen var mı YOK. İşte ben buna kızıyorum : Zavallı mısın sen bir bağımlı karşısında ceza almayı göze alabilecek kadar şuursuzca kabulleniyorsun ve saniyesinde lafı yapışıtıyorsun. Müşteri memnuniyetiyse ben eşşek başı mıyım!! Bana zehirlenmeden yaşama hakkı yasaklarla tanındıysa sen neden benim hakkımı yiyorsun!!. Senin keyfin yüzünden ben o dumana, o pis kokuya ki bunlar hissedilebilir etkileri vee nikotin bağlımlığından dolayı zehirini almak zorunda mıyım!! Eğer öyle olsa ben de tüttürürdüm sabah akşama kadar. Saygısızca davranıldığını düşünüyorum benim gibilere karşı. İnanın kapalı mekanlarda eziyet çekiyorum. Trabzon'da çok sevdiğim bir yer var hem mekan hem yiyecekleri gerçekten güzel. Ben oraya gidince oturamıyorum çoğu zaman herkes içiyor herkes. Gözlerim yanmaya başlar, sulanır. Hatta nefes alışım bile değişir bir süre sonra ve burası salatacı, kahvehane vs benzeri bir yer değil. Defalarca rahatsızlık duyup çıktığımı bilirim. Çıkarsın zaten üstüne ve saçlarına sinen o berbat koku beraberindedir. Bir de nefesimle böyle bir koku yaydığımı düşünmek bile istemiyorum.




Neyse şu çok gündem yaratan sevgili yasak geldi. Yuppii!! Ama o kadar "Geldi!" Kime geldi? Bana mıı?? Yok canııım ben zaten içmiyorum :) Çıktığımız bir yemekte, tanışımız sigara içmek istedi. Burada içiliyor mu falan konuşuyorlar ben hemen yukarıyı işaret ettim ve "Bu ceza parasına kaç paket sigara alınır." dedi. Derken garson geldi ve sigara içebileceklerini sorun olmadığını söyledi, formalitedenmiş. Ohaaa, bu ne sorumsuzca bir davranıştır böyle. Herkes kafasına göre yasaklara uymayacaksa kimse birbirini sorgulamasın! Kİmse birbirinden mesuliyet sahibi olmasını beklemsin. Kimse bu ülkeden bir b** beklemesin. Bu denli basit bir durumda bile iradesizce davranmasın bu ülkenin insanları! Mantıksız olduğu yerlerde var tabii uygulamanın ben asla bencilce davranmak istemiyorum ama içmeyenlere de aynı hoşgörüyü bekliyorum. Eğlence mekanların da sigaranın yasak olması çok saçma. Eğlenmeye gitmişsin karşına yasaklar çıkıyor, bırakın eğlenirken özgürlükleri kısıtlanmasın. Bar vs yere giden benim gibiler de bilerek gitsinler. Biraz çapı daraltılmalı uygulanabilirliği arttırılmalı bence.


Saçmaladığımı düşünüp sinirlenenler varsa bana şimdiden özür diliyorum. Sigara denince aklıma gelen çok hoş bir konuşma geliyor aklıma. Bu postta bununla bitsin bakalım.


Yengemin arkadaşı annesini kaybediyor. Aradan birkaç ay geçiyor ve yengem ziyaretine gidiyor.Laf lafı açıyor. Bayan diyor ki "Filiz, annemden sonra o kadar kötü günlerim oldu ki. Sigara içmeye karar verdim. Siniri, stresi alıyor diyorlar ya. Neyse 1-2-3-4-5-6... gerçekten üstüste yaktım. Ne derdimi unutturdu bana ne stresimi aldı ne de başka bir faydası. Öhü öhüü öksürükten başka bir numarası yok. Ben de amaan faydasını görmedim bari zararından koruyum kendimi diyerek sigara maceramı sonlandırdım." Kakarakikiri...

8 Eylül 2008 Pazartesi

AŞK ÖZGÜRLÜK TEKBAŞINALIK

Dostla yapılan bir telefon görüşmesi...
Önerilen bir kitap...
Yaşamı boyunca aykırı olmuş bir yazar :
OSHO...
AŞK ÖZGÜRLÜK TEKBAŞINALIK


"Aşk bağlılığa dönüştüğü anda ilişki haline gelir. Aşk taleplerde bulunduğu anda hapishaneye benzer. Özgürlüğünü elinden alır; göklerde uçamazsın, kafeslenmişsindir. Aşkın özgürlük verici bir kalitede olması lazım, sana zincir vurması değil; sana kanat takıp mümkün olduğunca yükseklere uçmanı sağlaması lazım. Unutma, aşk sınır tanımaz. Aşk kıskanç olamaz, çünkü aşk sahiplenmez. Sevdiğin için bir insanı sahiplendiğin fikri çok çirkin. Birisine sahipsin bu demektir ki onu öldürdün ve ticari bir mala dönüştürdün. Sadece eşyalara sahip olunur. Aşk özgürlük verir. Gerçek aşkta bölünme olmaz. Sevenler birbirinin içine erir. Sadece egoistçe aşkta büyük bir bölünme vardır, seven ve sevilen ayrılır. Gerçek aşkta ilişki yoktur. Çünkü ilişki kurulacak iki insan yoktur. Gerçek aşkta sadece sevgi olur, bir çiçek açma, güzel bir koku, bir erime, bir birleşme yaşanır. Egoistçe aşkta ise iki kişi vardır, seven ve sevilen. Ve ne zaman seven ile sevilen olsa aşk yok olur. Aşk olduğu zaman seven ve sevilen birlikte aşkın içinde kaybolur. Eğer özgürlük ve aşka sahip olursan başka şeye ihtiyacın kalmaz. Elde etmişsindir sana yaşam işte bunun için verildi. Sevgilinin niçin seninle olmak istemediğini anlamaya çalış. Seni reddettiğinden değil seni ne kadar çok sevdiğini biliyorsun, ama bazen yalnız kalmak istiyor. Sen de onu seviyorsan yalnız bırakırsın; ona işkence yapmazsın. Adam yalnız kalmak istiyorsa kadın; Artık benimle ilgilenmiyor, belki de başka bir kadına ilgi duyuyor.. diye düşünmez. Akıllı eş diğerini yalnız bırakır ki tekrar kendini toplayabilsin, yeniden paylaşacak enerjisi olsun. Ve bu ritim gece ve gündüz gibidir, yaz ve kış gibi; değişir durur.""

7 Eylül 2008 Pazar

SÖZÜM MECLİSTEN DIŞARI

Lisedeyim, hiç bir zaman sevemediğim tarih dersinin öğretmeni değişti. Biraz sinir bozucu asabilikte bir bayan geldi. Of dedim, sevmiyorum zaten şu dersi şimdi sevmemem için daha da çok sebebim oldu. Birkaç dersin ardından bize birşeyler anlatmak istediğini söyleyip başladı anlatmaya :



HİNT FELSEFESİNE
GÖRE
KADIN VE ERKEĞİN
YARATILIŞI
KaDıN---> Tanrı; yaprağın hafifliğini, ceylanın bakışını, güneş ışığının kıvancını, sisin gözyaşını aldı, rüzgarın kararsızlığını, tavşanın ürkekliğini buna ekledi. Onların üzerine kıymetli taşların sertliğini, balın tadını, kaplanın yırtıcılığını, ateşin yakıcılığını, kışın soğuğunu, saksağanın gevezeliğini, kumrunun sevgisini kattı. Bütün bunları karıştırdı, eritti ve kadını yarattı. Yarattığı kadını erkeğe armağan etti.
eRKeK---> Tanrı; kaplumbağanın yavaşlığını, boğanın bakışını, fırtına bulutlarının kasvetini, tilkinin kurnazlığını, boranın dehşetini aldı, sülüğün yapışkanlığını, kedinin nankörlüğünü, hindinin kabarışını, gergedan derisinin sertliğini onlara ekledi. Bunların üzerine ayının kabalığını, bukalemunun şıpsevdiliğini, sivrisineğin vızıltısını kattı ve erkeği yarattı. Yarattığı erkeği adam etsin diye kadına armağan etti.
:P Tamam dedim çok eğleneceğiz derslerde, bu kadına ısındım. Yanılmadım da... Sonrasında derse de ısındım hatta .bfvmşxjly Söyleyin bakalım sizin için yaratıldığına inandığınız kişi bunlardan hangilerini barındıryor bünyesinde ;) Dürüst olalım mı :P

6 Eylül 2008 Cumartesi

UMUT ARTIK YOK

Bu dandik kuşun anneliği beceremeyeceği belliydi, insanlara gelince güdüsellik olur da kuşlar da olmaz mı?? Bence olur... Ürkek, savunma bilmeyen, zırt pırt kaçıp giden anneliğe hazır olmayan kuşumuz yuvasını da öyle eğrelti bir yere yapmıştı ki, malzemeden çalınan kaçak konutlar misali sağlamlığı da hiç yoktu. Aklımdan çok geçti, birşeylerle destek vereyim sağlamlaştırayım diye ama içinde yavrusu varken nasıl olacaktı ki??? Çekip çekiştireyim en azından balkonun daha içine alayım dedim, bu defa da zarar verirsem parçalınırsa yuvaları diye tedirgin oldum. Sürekli gözüm üzerlerindeydi. İsim annesi olacaktım Diagonal'in de isteğiyle Umut koyduk adını...

Bu sabah uyandım ve ilk iş Umut'u kontrol etmek oldu ki o da ne!!! Yuva kablolara takılı sallanıyor. Dün gece dişinin oturmasından belliydi, iyice ucuna ucuna kurulmuş düştü düşecekler diye aklımı onlarda bıraktırmıştı. Tahmin etmiştim bu manzarayı. Sonra aşağıya baktım ki minicik Umut'un üzerinde arılar uçuşuyor. "Belki" dedim, inip baktım yaşıyorsa diye... Ama minicik başı kuruyan kanının üzerinde zemine yapışmış, içinin bir kısmı aldığı darbeden dışına çıkmıştı. Nasıl üzüldüm, nasıl da sevmişim ben o minik yavruyu... Biraz gözyaşı döktüm annesi olacak o dişiye kızdım,laflar söyledim söyledim ve bunları yazdım... Böylelikle davetsiz misafir elinden alınmış bir bozuk yumurta ve bir de ölen yavrusuyla bizim buradaki yaşamını sonlandırıp uçup gitti...

4 Eylül 2008 Perşembe

HATE IS ALL AROUND US

Tanrıça Artemis'ten bir mim esintisi geldi uzun zaman üzerine... cool mim : NEFRETLİK DURUMLAR...İyi de geldi çünkü doluyum, son zamanlarda özellikle insani davranışlara taktım kafayı, önceden de vardı ama artık nefret ediyorum diyebiliyorum. Tuhaf geliyor, ben nefret duygusuyla çok yakın zamanda tanıştım aslında ama eskiden kızıyorum dediğim şeylere şu an nefret ediyorum demek neden???
BİR: ASIK SURATLI İNSANLAR : Şartları insanın yüzünü öyle güzel güldüren bir ülkede yaşıyoruz ya zaten hepimiz de sevimlik abidesiyiz ya asalım suratımızı herkese karşı herşeye karşı... İyi yaşamak için verilen mücadele para kazanma hırsı, sizi mutsuz,huzursuz kılıyorsa kılsın bana bunu yansıtma...Benimle bir araya geldiğin zamanlarda, gözüme yüzüme baktığın anlarda bana gösterecek bir tebessümün yoksa yaklaşma yanıma.

İKİ: DEDİKODUCULAR / SÜREKLİ DERT YANANLAR / YALANCILAR : Dertleşelim, çözüm üretelim, çabalayalım ama sürekli sürekli yalandan yere bana sorunlar çıkarma. Durduk yere yalanlar konuşma, yapamayacaksan yaparım deme hem sana güvenim yıkılmasın hem de bana mani olma başımın çaresine bakayım. Bir de milletin yaptığından bize ne!!! Biz başkaları kendi özelimizi dilden dile dolaştırsanlar istiyor muyuz kiii???

ÜÇ: LAVABO / WC 'den mi çıktın??? Bir zahmet dön ve arkanı kontrol et. Sıra lavabolarda lütfen her tarafı suya verme, çeşmeden akan su yeterli...

DÖRT : SİGARA : İçmiyorum diye bencillik yaptığım sanılmasın ama yemek yediğimiz tabağın içinde, yollarda, hatta ve hatta apartman içindeki merdivenlerde izmaritler görmek iğrenç. İnanın bir şekilde yere püskürtülmüş balgamdan farkı yok. Bir de gizli sigara içenler o tuvaletleri, banyoları sigara kokusuna vermezler mi, ııggh...

BEŞ : ÖNYARGI / GÖRÜŞLER / FARKLILIKLAR : Herkes aynı dinde, mezhepte, ırkta, giyimde, zekada, siyasi görüşte, vs, vs olmak zorunda mı??? HAYIR Önyargıları oluşturan farklılıklara karşı hoşgörülü olamayanlar, siyaseti okulda ders geçirme aracı olarak dahi kullananlar, ne olursan ol benden uzak dur. İnsan ol, yanımda kal.

ALTI : İÇTEN PAZARLILIK YAPANLAR / AĞZINDAN İYİ LAFLAR ÇIKMAYANLAR :

S. Y. : Canım sen herşeyin en iyisine layıksın, seni gerçekten çok seviyorum.
S.M. : Aaa gerçekten mi, neden sevgilimle aramı bozup falancaya yapmaya çalışıyorsun peki!!!

-------

K. K. :Ne haber, bitti mi okulun?
E.R. : Hayırlı olsun, senin bitmiş.
K.K. : Annemi gördün demek :)
E. R. : Hayır, bunca yıldır okulumu sormayıp şimdi soruyorsan senin kesin bitmiştir.

------

M.M : O iş teklifi sana yapılmamıştır.
C.S. :Neden ben deli yada yalancı mıyım, ne olduğunu bilemeyeceğim.
M.M. : O parayı vermezler.
C. S. : İhtiyacım da yok zaten vermezlerse sorun değil, ailem de benden para beklemiyor. Eee??
M.M. :Senin iyiliğine konuşuyorum ben,....
C.S.: Öyleyse konuşma çünkü söylediklerini, karıştırdığın haltları, batırdığın işleri biliyorum. Bana iyiliğime de olsa birşey söyleme çünkü ben seni iyi algılamıyorum!!!

------

K.Y. : Ne de çok konuşuyorsun öyle?
(Senin gibi bayram sabahı matem havasıyla mı dolaşacağım, gerçi ağzını açmadığın da ayrı iyilik, kimseyi sevimsizliğinle huzursuzlaştırmazsın,gençlik var kıpır kıpırım sen bile engel olamazsın af kur.)
R.N. : Konuşmayı seviyorum ve insanlar dinlemekten şikayetçi değil sen hariç.
(Sende de insanlık yok, o yüzden bir şey mi dedin :P )

Özetle burnu havada, kendini bir b** zanneden, insanlıktan nasiplenmemiş hoşgörüsüz, kendini sevmeyen, huzuru, mutluluğu bulmamış gölgesiyle kavga edenler Bye Bye... Gerçi bu yakın akrabanızsa işiniz zor benim gibi ;)


Benim böylece uzayıp gidebilecek bir listem var. Hayatını zora sokan insanlardan / hayatımı zora sokmaya çalışan insanlardan nefret ediyorum. Bir kişiye bu cool mim esintisini gönderiyorum : Sevgili Diagonal top sende ;)

YEDİ : POSTUMU YAYINLADIKTAN SONRAKİ SÜRPRİZLERDEN : Nedeni ortada, nasıl oluyor da böyle farklılaşıyor anlayamıyorum, sinir oluyorum, nefret ediyorum :) Çingene çadırı gibi bir post buyurun efendim, cık cık cıık

1 Eylül 2008 Pazartesi

SÜRPRİZ

1 EYLÜL 2008 ( Ramazan'ın ilk günü) __ Bu sevimli ,tüyleri yapışık şaşkın bizim Davetsiz Misafir'in yavrusu :) Suyunu tazelerken kaçıverdi ve Sürpriiiz...Bu mu aceleci ötekisi mi tembel kestiremedim, bu yavru beni çok mutlu
etti.Darısı ikinci yumurtaya, bakalım o ne zaman çatlayacak ve bizim balkonumuzu terk edip uçacaklar bir yerlere. Kendi kendime gelin güvey olup isim düşünmeye başladım bile ;)