25 Mayıs 2011 Çarşamba

ROTA ATİNA

Alaçatı
Eskişehir
Dubrovnik
Mostar
Kotor
İzmir
Sadece birkaç ay içinde keşfettiklerimiz... Gitmeden önce bloglardan aldığım tavsiyeler hep iyiye yönlendirdi bizi. Deneyimlerim, gördüklerim, yediklerim, dinlediklerim, tanıştıklarım,... Onca işe yarar şey var ki :) ama tembellik ve yerinde durmamanın sebebinden yazamadım yazamıyorum da!
Yine sırtımda çantam, boynumda makinem, elimde haritam yollara düşüyoruz Cuma. Çok istediğim yerlerden birine bu defa Atina'ma yolculuk!!! :) Maceramı bizimkisi bilmiyorum, bu defa tura bağımlı değiliz, sadece ikimiz keşfedeceğiz bu şehri, sanırım bu beni heyecanlandırıyor ;) 4 gün yokum ve umaırm bu defa dönüşte yazacağım, şeytanın bacağını Atina'yla kıracağım. Bir de fotoğraflar! Sanırım flick'r hesabımdan size merhaba diyeceğim. Yunanistan istediğimiz 4 günlük Schengen vizesi bize 1 aylık verildi. Atina'yla başlayan maceranın devamının gelmesi dileğiyle... Maksat 1 ay boşa gitmesin :p
Sevgilerle,
Ebru.

9 Mayıs 2011 Pazartesi

BİRAZ LAİKA ;)

Bugünlerde ne yapıyorsun derseniz, yazı yazmadığım kesin! :) Geçmiş yıllarıma bakıyorum da ooo yazarmışım, şimdi tembellik ediyorum, canımı sıkıyor bu durum.
Geçen haftasonu İzmirdeydik. İzmir e yolu düşenler ya da orada yaşayıp da hala gidememiş olanlar varsa Karşıyaka Sardunaki'ye mutlaka gidin; eğlenmek garanti, sağ taraftaki videomu tıkladıysanız ve şu an sizi içten içe bir hüzün kaplıyorsa; derinlerinize inmek ve hüzünlenmek de garanti tabii ki peşinden kendinize getiriyorlar sizi :) "Kayıkçı"yı mutlaka isteyin. Çıkan grup "Buzuki Erkan&Grup Laika" ben bilmiyordum ama sonrasında web araştırmalarımda karşılaştığım bilgi "İzmir Çetesi" adlı dizide de sahne almış grup, hani izleyeniniz varsa fikir sahibi olabilsinler istedim. İzmir güzel şehirsin!
Bu hafta vakit ayrılan aktivitelerden birisi sinemaydı, gösterime girdiğinden beri gitmek istediğim "Londra Bulvarı" filmine gittik. Film gerçekten ısrarcı olduğuma değdi, Colin Farrel&Keira Knightley başrollerde, müzikleri de ayrıca güzel. Gidin, izleyin.
Gezi, araba, dil okulu-önerisi olanlar lütfen yorum bırakın-, aktiviteler, tiyatro, fotoğraf, vs... Aklınıza gelmeyecek şeylerin içinde, araştırma vaziyetindeyim. Hepsinin önceliği de aynı, bu ayın ortalarına kadar halledilmesi şart! Bazılarının ise hemen bu haftaiçi... :s
Üzerimdeki ataleti yenebilirsem ki güzelleşen havalarla inşallah atacağım, Geciken dubrovnik yazısı 2 güne belki de yarına burada :) Gecikmiş olsa da yaz sezonunu yakalıyor olması önemli, bilindiği üzere Dubrovnik avrupa Jet sosyetesinin hatta Hollywood yıldızlarının da tatil yeri olmaya başlamış söz konusu bir yer!

20 Nisan 2011 Çarşamba

bgn ÇARŞAMBA sny MART (uü eee)



Kocakarı rivayetlerine göre bu hafta başından itibaren her gün 2012'nin her bir ayının havasının nasıl geçeceğine işaretmiş! İşte senenin Ankara için hava durumu tahminleri;



18 Pazartesi_Ocak >YAĞIŞLI


19 Salı_ Şubat >RÜZGARLI YAĞIŞLI


20 Çarşamba_Mart >GÜNEŞLİ, PARÇALI BULUTLU





:) Bakalım devamı nasıl gelecek ve 2012 ne kadar doğrulayacak tahminleri.

5 Şubat 2011 Cumartesi

ONLAR ARTIK BİRER MELEK


İnsanlara saygı duymayan ülkemiz insanı Defne'nin ölümüyle gördük ki ölenlere de saygı duymaz olmuş.
Köşe yazarlarından tutun birçok siteye hatta facebook iletilerine varana kadar birçok kişi yazdı, konuştu. Ama ben artık susamıyorum, sabredemiyorum. En son bugün ismi lazım değil prim yapmasını gerçekten istemediğim için ismini vermeyeceğim ünlü köşe yazarlarımızdan birinin saygısızca, kendine bakmadan ölmüş birinin arkasından yazıp çizdikleri sabrımı taşırdı. Ayıbından utanmasını umut ediyorum ve aynı yöntemle de affını dilemesini!
Tanımam Defne'yi ama ölümü en pis haliyle tanırım ve Defne'nin ölümü de tıpkı benim tanıdığım gündeki gibi, hortladı içimde. Canım arkadaşım Burçin'in teyzesinin ölümüyle kendine zar zor gelen kalbimin acısı Defne'yle eski haline döndü.
İnsanlar bazen kendi seçimleriyle bazen de başkalarının seçimleriyle ölümü yaşıyor. Yaşayacak da! Bir gün içi yanan değil içi yakan olacak! Keşke bunu farkında olabilsek, olabilseler her daim... Bu pervasızca davranışları sergileyebilecekler mi? Bırakın gerçek ya da yalan olan haberleri! Biz ne zamandan beri ölenlerin ardından kötüleri konuşanlar olduk hatta yalanlarla dillendiren olduk!
Tv'nin sevimli, enerjik, güleryüzlü kara kızı Defne; öldü. Evli, çocuklu kadının ilk kez tanıştığı adamın evinde ne işi varmış! Bu nasıl yaşammış, kocası, vs,vs... Çocuğu varmış uyuşturucu alınır mıymış? Su testisi su yolunda kırılırmış, melek gibi lanse etmeyi bırakacakmışız!!!
Emredin, şeytan da ilan ederiz!. Siz ölümü mü yaşamadınız, empati mi kuramıyorsunuz, kafayı mı yediniz, akli dengesizliğiniz doğuştan mı, siz insan mısınız??? Nefret duygum artıyor, midem kasılıyor. Öldü, gitti, bitti, yeter. Konuşmayın, ne olursa olsun. Sizin çirkinliklerinize cevap veremeyecek, O artık yok! Derdiniz kiminle, neyle. Yahu Defne benim neyimdi ki ben sabah şoka girip boğazım düğümlenircesine ağladım, durup durup ağladım. Üzüldüm hem de çok bebeğine baktım ağladım, kıyamadım. Beni bu kadar ağlattı çünkü içimde özlemlerim var; onlarla son dakikalarına kadar anılarımıza anı eklediğimiz zamanlar var-dı, yengemin son nefesiyle heyecanla benim bebekliğimi anlatışına varan içimden atamadığım ve daha niceleri... Duygularımı, hissettirdiklerini; hayatıma, uykuma psikolojime etkisini gözardına itenler, görmek istemeyenler var, söylendiği halde anlamayanlar ve hayatımı beni hiçe atarak az sürede olsa altüst edenler, üzenler, kıranlar. Bunlara ne dersiniz ne diye sıfatlandırırsanız; hayat sadece Defne'ye, Dayım'a, Yengem'e, Eniştem'e, Gül Abla'ya bitmedi, hepimizin bir gün sonlanacak.
Bir ölümün ardından; işte ben böyleyim. Şu yazıyı yazarken durmaksızın ağlayan, sizler bencilliklerinizi farketmeden vicdansızlaşan.Büyük acılar yaşarken üstünden geçen 3 yılın ufak bir tesellisi ben ölümüme yaklaşıyorum, onlara yaklaşıyorum diyecek kadar sancılıyken ne olur geride kalan bizleri düşünün.
Sizi ya da sizin ardınızdan sizi sevenleri, birinin herhangi bir şekilde bitmiş bir yaşantı, hayatta olmayan biriyle ilgili çirkin , bencilce yorumlar yapıp üzmeye kırmaya ne hakkı var! Defne'nin yıllar sonra tüm bunlara ulaşıp okuyabilecek oğluna bu saçmalıkları iletmenin ne manası var. Acı içindeki ailesini bunlarla kırmanın ne anlamı var. Herkes günahkarken hepimizi Allah'ın affına sığınmışken sevdiğiniz birini kaybettiğinizde onu tek şekilde kafanızda var edebiliyorsunuz "O artık bir melek!"
Buna bari burnunuzu sokmayıverin, rica ederim!

16 Ocak 2011 Pazar

DUBA DUB? :) DUBROVNİK

Yılbaşında ne yapalım diye sorup durdu ara sıra, günlerce hatta haftalarca. Arkadaşlarımız falanca yerde olacaklar dedi. Hxsjka :s Ben istemiyorum; dışarıda bir yerlerdeki kalabalığı, eğlenmesini bilmiyor bizim millet ya da bana uymuyor. Evde olmak da can sıkıcı, bizbize, ailemizle ya da arkadaşlarla. Yılbaşı diye hazırlanmış menü, hizmet et dur ya da hep beraber ayakta. Uff... E, ne yapcaz ona yok buna yok? Gidelim, yurtdışında herhangi bir yere gidelim. Bu adamların bayramı gibi birşey değil mi? Onların kültüründe yok mu süslemeler, yılbaşı ağaçları, Noel eğlenceleri... Gidelim işte, Yunanistan'a gidelim. Hemen web üzerinden çıkarıyorum alternatifleri. Yatıyor aklına onunda. Ama uzatılması gereken pasaportu var, tura yetiştirmemiz gereken belgelerimiz var vize için derken süre yetmiyor 2 hafta var. Pasaport falan halolunca bu süre 8-9 güne iniyor ki bu risk almak demek. Beyrut'a gidelim o zaman dedi. Aaa evet Gulag orkestrayı severim, evet eğlenceli olur. Ama dur, sonra diğer ülke vizelerinde sorun çıkar, çıkabilir diyor. Hımm, öyle mi :s Heves kaldı kursakta yine. Akşam oluyor, günler geçiyor; biz gidemeyeceğiz herhalde, bak kararını ver de bir yere rezervasyonumuzu halledelim, aslında çocukların olduğu yer belli. Cırlıyorum, hayır gidiyoruz biz, yokuz Ankara'da, yokuz Türkiye'de :) Ayın 28'i kocam arıyor, tamam hallettim; hazırla valizleri yarın akşam uçuyoruz. Hobbaaa, hem seviniyorum hem algıda error. Hazırlanamıyorum adapte olup da. 3 gün 3 ülke diyor. Ve biz bu güzel şehre uçuuup gidiyoruz 29'unda!

DUBROVNİK

Adriyatik'in incisi Hırvatistan'ın turistik gözdesi Dubrovnik! İlk adım Old city'e atılıyor. Ve Dubrovnik'in kalbinde, tüm o güzelliklerle büyülenirken soldaki sempatik insan karşılıyor. Geceleri masal şehre geri dönüyoruz, gündüzleri keşfe gidiyoruz komşu ülkeleri.
Hırvatistastan-Dubrovnik
Bosna Hersek-Mostar
Montenegro(Karadağ)-Kotor
Alınmış notlar, çekilmiş fotoğraflar, gözüme çarpan ayrıntılarla maceramız bir sonraki postta burada ;)
Otomatikten dinlediğiniz şarkı ise yılbaşı gecesi en çok eğlendiğim şarkı;
Jurica Paden&Aerodrom'dan
Sto si u kavu stavila
İyi dinlemeler.
Ebby

13 Ocak 2011 Perşembe

GECİKMİŞ POST

Aralık ayı güzel aydı, ya 20 Aralık nasıldı?

Doğumgünü partilerini ya da kalabalık toplanmaları sevmem, hatırlanmamayı da sevmem ;) Orası ayrı. Ben daha çok kendimi özel hissetmeyi isterim, yalandan toplanmış kalabalıklar yapaylıklar "Ayy tatlım iyi ki doğdun!" lar bana göre değil. Dipdibe sandalyelerde oturan insanların kelalakalıklarından üzerime yük edinme vazifesi, herkesin yüzünü takip etme nasıllar iyiler mi ortamdan mutlular mı?!!! Heeyy bugün benim günüm sizin değil, sizin keyfinizi takip etme günüm hele hiiiç değil.

Eşim... Beni tam da istediğim gibi ödüllendirdi. En sevdiğim yere, en rahat ettiğim mekana, yemeklerinin lezzetine doyamadığım Laurent'e, ruhumu hür bıraktığım, oradakilerle beraber her anlamda kendimi şımarttığım La Flambée' deydik akşam yemeğinde.Kapıda Laurent&eşi Aslı iyi ki doğdun tebrikleriyle karşıladılar bizi. Sonra bizde geleceğiz, hadi yukarı dediler. Ellerinde koca demet çiçekle çıktılar,şımardım.Beklemiyordum. Sık sık geldiler,gittiler her zamanki gibi.Yemek sonrası tatlı ister misiniz diye sordular..Evet dedim, maksat yerini bulsun, doğumgünü tatlısı niyetine. Herşey sıradandı.Ama siz 3 kişisiniz tatlıdan yalnız 1 tane var. Ben uydurdum dedi.Süper, istiyoruz ondan ;) Loş ışıklı ortamda 1 tanecik mum ışığı belirdi kalabalıkla; şekerden surlar, bana özel tatlı kadehinin derinlikleri 3 kat; 10,20 ve 30 lu yaşlarımdı galiba, en leziz kat 10'lar! :) Laurent&eşi Aslı&Quentin&sürpriz 2 Fransız konuk Fransızca iyi ki doğdun nidalarıyla şımarttılar beni, ruhum okşandı. Onlara eşlik etmek isteyen sevgilim ise komikti, yakalayamadı havada dalgalanan o sesleri. 29 yaşıma Fransızların kutlamasıyla girdim; sıcak, içten ve düşünülmüş maddiyatla sahip olunamayacak güzellikte, ben tahmin etmezdim eşimle ve diğer bahsettiklerimle farklılarla dolu doğumgünümü, hayatımdakilerin en güzeliydi. Tek eksik ailemdi :(

Doğumgünümde beni hatırlayıp ileti gönderme, arama vs şekillerde iyi niyetlerini sunan tüm dostlarımın, arkadaşlarımın, ailemin ve annemin, babamın, kardeşimin ve tabii ki eşim Ömer'in hayatımdaki varoluşları için sana minnettarım Allah'ım, teşekkürler.