29 Şubat 2008 Cuma

AYKIRI POST FOR MY TETE

ÖZÜR DİLERİM
Benim üzülmesine dayanamadığım değerlim,iyi yürekli,canım,biricik,güzeller güzeli Tetem'ii eşşek kafalı yeğeni Ebru yani ben bugün incittim biraz..Aslında bayaaaa ama vallahi de yanlış anlaşıldım,o biliyor mevzuyu hoşuma gittiği için dile getirmiştim,galiba biraz uzaması kötü oldu..Hadi biricik bıcırık Teteciğim sen de dayanamazsın affet beni gitsin,noolur ben seni çok seviyorum.Beni destekleyen ve hep yanımda olandın,seni çok seviyorum.Şu hayatta en son istediğim şey en azından bu dünyada yanımda olan en sevdiklerimin beni bırakmaması..En başta da sen varsın,biliyorsun bunu.Hadi şimdi bana yorum bırak da anlayım affedildiğimi..Seni üzmek istemedim,yerim ben seni canım Tetem.İyi ki varsın,muck muck muck
:(
İnşallah böyle post daha da yayınlamak zorunda kalmam.

28 Şubat 2008 Perşembe

SERSEM ÇARŞAMBA

GÜZEL YAPIMLARIN BEREKETLİ OLDUĞU AKŞAM ÇARŞAMBA

1,5 yıl önce falandı bir tek Avrupa Yakası vardı izlediğim,çarşamba akşamları olsun diye beklerdim tüm 1 hafta boyunca ;)
Bir bayram girdi araya herkesin dilinde Yaprak Dökümü'nün methi anlatamam ama nasıl merak ettim..Dur bir bakayım neymiş bu dedim..Sardı dizi,Avrupa Yakası'nın reklamlarında Yaprak Dökümü izlemeye başladım..Derken derken Oğuz'uydu Leyla'sıydı Necla'sıydı reklamlar da Avrupa Yakası izler oldum..Hep de tekrarları takip ettim çünkü en sevdiklerimdendi ikisi de.Benim gibi öğrencilerde olmuştur mutlaka her akşamına bir dizi koyup dersten az da olsa firar eden.Zapingler akşamı çarşamba..

Dün akşam bir başkaydı ama serseme döndük tv başında!!Acun ILICALI ne yaptın abi bize yaa,sadece kutuların açıldığı,ne Survivor gibi ilgi çekecek bir durum ne de Fear Factor gibi merak uyandıracak ne var bu Var mısın Yok Musun'da?Uzun zamandır beklediğimiz ailece de iyi miktarlarla ayrılması istediğimiz Beyazıt tam da 3 adet 500.000ytl olduğu çarşamba akşamı yarışmacı olunca...Avrupa Yakası devre dışı oldu tamamen.Yaprak Dökümü'nü de izledim işte ne kadar izleyebildiysek.Ama o yarışmanın heyecanı herşeye değerdi.Eğlendirici,keyifli,renkli eyvallah ama bu kadar da alışkanlık yaratması şaşırtıcı..Beyazıt'ın o parayla ayrılması da üzücüydü bu arada ;) Acun ne yaptın efsunladın mı bizi?

YİRMİSEKİZİNCİ KADIN

Bir gün öyle dediydi bana: sen benim Savaronamsın! Hani gemiye "she" de denir ya,ondan öyle şey ediyor sandım. "Hayır" dedi, "Savarona siyah kuğu demektir de ondan..." Kaşenur senii...Bilmiyor ki kadınlar her şeyi araştırır.Rona geminin ilk sahibi olan kadının soy adıymış;Sava da evet siyah kuğu demek ama,biraz sallama çay tadı da var yani... Yine de siyah kuğuluktan daha güzelini duymadım ki iltifatların...
ELEKTRA KADINLAR

OLMADI LİSA'YA DA BEBEK ALIRIZ

Ne güzel de yapmışlar,çok sıcak geldi bana bu fikir,hahahaa.... Eğer bir gün de çizgi filmler değişecek olursa bu aile yırttı işi :p Hepsi tamam da Simpsonların küçük kızı Lisa olmamış diyenleriniz varsa sakın kopuk kalmış sanmayın.

Bugünler de bazı kesimlerin evine giren dua okuyan bebekleri düşünün.Sizce yandaki sarı saçlı,kara kaşlı,pembe dantelli bluzuyla ve diz altı-üstü eteğiyle ne kadar da uygun amacına..Yada ben art niyetli miyim de böyle düşünüyorum.Kızım başını kapatma, saçını sarıya da boyat,istediğini de giyin bu asla ama asla dua etmene engel değil.Bak sana duayı eden bebeğe başımı kapalı,...Eğer böyleyse süper..Açığı dinden uzak ve kapalıyı da çok yakın gösterip de birilerinin cahilliğinden birbirlerine düşman olunuyormuş gibi yansıtılıp,tartışıldığı bugünlerde açıkçası ben şaşırdım.

Artık bizi bize bırakın da insanlığımıza düşmanlık,ayrımcılık katmadan nasıl yaşıyorsak önceden olduğu gibi yaşayalım..İnsanların inançlarını ve yapabildikleri uygulamarı bize şekilcilik olarak yer etmeyin aklımıza..

Yekta Güngör ÖZDEN'in bir açıklaması vardı NTV'deydi sanırım..Fikri soruluyor;Üniversiteler,anayasadaki düzenlemeler ve türban mevzusunda..Söylediği şey ne biliyor musunuz özetle kandırılıyoruz,hepsi düzmece bilinçli hareketler..Buraya kadar geçeceği garantiydi..Sayın Abdullah GÜL niye son dakikaya kadar bekledi,kararı başından beri belli olmasına rağmen..Onca af bekleyen insana seçilelim ilk işimiz af çıkarmak derken,hala bekliyoruz çıkacak.Niye türban meselesinden,öyle mi?Öyle...Peki Sevgili Yekta Bey'in dediği birşey var Anayasa Mahkemesinden kesinlikle döneceği yönünde,düzenlemelerin asla ama asla kabulüne ön görmeyeceğine dair.Eğer bu durum gerçekten böyleyse,onlar da farkında değil mi?Neden aylardır belki de mezun olabilecek insanların af beklentisi yine önemsiz bir oyuna dönüşüyor?Biz elimizden geleni yaptık gördünüz,yine oylar bize gelsin diye mii!!Yoksa ülkemizi satarken biz bunlarla oyalanalım diye bize hak gördüğünüz oyuncak baş örtüsü müydü??

"Zorunlu olmadığı, kimi bayan milletvekili ile bayan Bakan’ın kullanmamasıyla da belli olan başörtüsünün gelenekselleşmiş, alışılmış biçimlerini bırakıp sıkmabaş-bohçabaş biçiminde yaygınlaştırılmaya çalışılan “türban” gösterip savunmak, bu nedenle yurtdışında yoğunlaşarak gelecekte Türkiye’yi kuşatmak oyunu yayınlarla ortaya konulmuştur. Kimi beslemenin yazısıyla desteklemesi yanında kimi aymazın da oy getireceği beklentisiyle ödün verdiği çağdışı biçim dinin siyasallaşarak demokrasinin dinselleşmesinin simgesi durumuna getirilmiştir. Bunun çağdaşlıkla, modernleşmeyle, özgürleşmeyle, bireyselleşmeyle hiçbir ilgisi yoktur. Bu nitelikler geriye gidilerek, eskiye dönülerek kazanılmaz. Şeriatçı ülkelerin görevlileriyle birlikte gelen eşlerinin bile başlarının açık olduğu bir zamanda 5 yaşından başlayarak kız çocuklarının başını öcü gibi örtmenin, kişisel tercihinin devlet düzeninin, hukuk kurallarının önüne geçirilmesinin hiçbir anlamı yoktur. Düşünce, din ve vicdan özgürlüklerinin güvencesi lâiklik sayesinde dinsel görevleri özgürce yerine getirmek mutluluğunu duyanlar, inanca saygılı olanlar, dinsel sömürüden uzak kalanlar gericilerin oyununa gelmemeli, kurallara gizlice yerleştirilen bozgunculuğa, yıkıcılığa olanak vermemelidir. "
Yekta Güngör ÖZDEN

Buraya eklemek istediğim bir de video vardı aslında.Rahmetli Uğur MUMCU'nun bu konuşmasını izlemek isteyenler lütfen http://www.youtube.com/watch?v=7ynyRPB9jHE&feature=related tıklayın ve görün ki bu ülkenin taşımayı bilmediği aydınımız Uğur MUMCU ne de güzel görmüş o günlerden bugünümüzü..

TAYYİP&BUSH ELELE HEP BERABER ANITKABİR'EEE

SON YILLARIN EN İYİ FIKRASI... başlığında bana gelen bu maili belki de birçoğunuz biliyorsunuz ama ben gerçekten çok güldüm ve paylaşmak istedim..Bunlara da lazım öyle bişey gerçi ya arkalarına bakmadan koşup gidecekleri..İşte fıkra:Tayyip ile Bush ilk bulusmalarında birbirlerine hava atarlar.
Bush Tayyip'e "Bizde öyle bir teknoloji var ki, ölüyü "diriltiriz" der.

Tayyip altta kalmaz ve o da;

- Bizdeki teknoloji çok farkli, partimizin bütün elemanları 100 metreyi, 3 saniyede koşmayı beceriyor" der.

Türkiye' ye döndüğünde Tayyip'i bir düşünce alır. Danismanlarini çağırır, ve attığı palavrayı anlatır;

-"Haftaya Bush geliyor, yalanımız ortaya çıkarsa ne yaparız?" diye sorar. Danışmanlardan biri hemen cevap verir:

-"Onlara ölüyü nasıl dirilttiğini sordunuz mu?"

-"Hayır sormadık."

-"O halde hiç korkmayın Başbakanım, alın Bush'u Anitkabir'e götürün. Atatürk'ü diriltmesini isteyin. Diriltemezse o rezil olur. Yok eğer diriltirse, siz zaten 100 metreyi 3 saniyede koşarsınız!...

27 Şubat 2008 Çarşamba

TETE SIRADA NE VAR??

Bugünlerde tetem sağlıklı beslenmemiz konusunda araştırmalara adamış durumda kendisini.Sağolsun alışverişe çıkıp da elinde bir otla,baharatla gelmediği gün yok hemen hemen son günlerde ;) Bunu okuyunca "Ebruuu ama onlar çok faydalı biliyor musun!!Bak şu....." diye kesin anlatacak.

Bugün evde dvd izleme günü yapalım dedik.Benim canım aktardan çıkmayan güzel tetem sağolsun,eksik olmasın keten tohumu ile geldiiii :P Doğru mutfağa gitti 1'er kase yoğurt hazırlayıp içine 1 çorba kaşığı keten tohumu

1/2 çorba kaşığı nane(taze nane de kıyılabilir bence)

Tuz ekleyip karıştırdı..

Gerçekten leziz yani bundan önce de zencefil ve keten tohumu koyuyordu ne yersek sağlığınız için diyerek,pek sevmemiştim o ikiliyi ama bu defa süperdi..Filmimizi izlerken kaşıkladık :) Ellerine sağlık teteciğim bu arada.
Bu karışımdan çok güzel salata sosu olur bence.Havuç ve salatalıkla da uyum harika,mutlaka deneyin..Sıvı halde de salatalarda kullanılabilir.
Peki ne işe yarar bu mucize bitki olarak tanımlanan keten tohumu,hemen tetemden öğrendiklerimi sıralayım size:
1)Somon balığı kadar Omega-3 yağı içeren bu bitki özellikle kalp sağlığı açısından çok önemli.
2)Verdiği güçlü tokluk hissiyle ZAYIFLATMA özelliğine sahip ;)
3)Keten tohumu yağı cildi yumuşatıyor ve öksürüğe karşı iyi geliyor. Ağız boşluğu, boğaz ve diş eti rahatsızlıklarında gargara olarak da kullanılabiliyor.
4)Bağırsakları çalıştırıcı, temizleyici ve iç organların yüzeylerini rahatlatıyor.
5)B12'nin yüksek oranda bulunduğu tek gıda yani vejetaryan olanların tüketmesinde çok yarar var.
6)Menopoza bağlı şikâyetleri azalttığından da tüketiliyor.
7)Kolestrol düşürücü
8)Kemik zayıflığı
9)Yüksek kan şekeri
10)Romatizmal hastalıklar
11)Felç
12)Kanser
13)Unutkanlık önleyici ve
14)Bazı deri hastalıkları 'na faydası dokunduğu kabul ediliyor.
Bir de aklınızda bulunsun öğütülmüş keten tohumunu 30 gün içinde tüketin ve buzdolabında hava almayacak şekilde muhafaza edin.Uzmanların da önerdiği günde 1 çorba kaşığı tüketilmesi.

24 Şubat 2008 Pazar

HER ZAMAN HER YERDE SANAT,SANAT,SANAT

Bugünün 2. mim pası Topsy Kretts'den geldii.."Sahip olmayi isteyecegim ustun nitelikler?"
@7 oktavlık sese sahip,bizlerin 3 kat daha fazla ses telleriyle harikalar yaratan İbrahim YAZICI'ya göre 1000 yılda bir dünyaya gelen mucize "Cem Adrian" gibi ses tellerim olmasını..

@Herkesi kendine hayran bırakacak ;) dünyaca tanınan buz dansçısı olabilmeyi..

@Karada da dünyaca ünlü dansçı olsam süper olurdu..

@Zamanı durdurabilmeyi...

@Uçabilmeyi...

@Karşımdakilerin beynini okuyabilmeyi...(her zaman iyi olmazdı gerçi)

@Vee son olarak da istediğim zaman istediğim yerde anında olabilmeyi,kendimi ışınlayabilmeyi isterdim...

FOOTBALL' SAVAŞ

Başlığa bakıp da yine futbol,takım içerikli yazı yazdığımı sanmayın..O 40 yılda 1 kere oldu,babamdan kaptıklarımla zaten pek de kıvıramadığım yoruma verdiğim cevaptan anlaşılıyor.Web sitelerinde gezinirken bir haber gözüme takıldı ve fotoğraflarına bakınca şok oldum.
Olay Birmingham City-Arsenal maçında gerçekleşiyor..Arsenal'in genç futbolcusu Eduardo ile Birmingham City'li Taylor arasında yaşanıyor...İşte fotoğraflar:





Anlamadığım erkek çocukları futbola bu denli yönlendirilirken aileleri ne kadar bilinçli davranabildiği!!!!Çocuklarınızı bilgisayar başından,playstation başından kaldırmaya çalışıyorsunuz ya savaşıyorlar,ellerinde bir tabanca tüfek adam öldürüp duruyorlar,diye..Hani sözüm ona tek şiddete alıştıran normal karşılamalarını sağlayan o oyunlarmış gibi.Aman yanlış anlaşılma olmasın bu oyunları onaylıyor değilim,biliçli olmakta yarar var.Spor adı altında yapılanlar içinizi nasıl rahat ettiriyor??Küfürler,kavgalar,çirkin tezahüratlar,şiddet,saygısızca oyun...Örneğin benim hala hafızamdan silinmemiştir Uche'nin başına gelen talihsizlik,bacağının kırıldığı an ki görüntü dün gibi aklımda.
Adamın ayağı resmen kopmuş,nasıl kırılmaysa ve bunu yapan futbolcu sadece kırmızı kartla cezalandırılıyor,yani 1 maç için oynamama cezası(bilmiyorum sonradan birşey yapıldı mı yada yapılacak mı) Bu da artık ne kadar cezaysa insan evladı olanın vicdanı rahat edip oyuna konsantre olamaz gel gör bir de oynayıversin..Bence bu durum Arsenal'li genç futbolcunun futbol hayatını ne kadar etkileyecekse diğer futbolcunun cezası da 1 kırmızı kartla kalmamalı...Günümüzde spor özellikle futbol 22 kişilik savaştan farksız,futbolun savaşı bakalım daha ne haberlere malzeme olacak?

HANGİSİ DAHA SALAK?

Sevgili Goddess Artemis' tarafından yapılan ilk mim konum "Kişisel tarihimin en salak alışverişi." Bir anda aklıma 3 tane birden geldi :) Ben biraz düşüneceğimi sanıyordum,gel gör ki
3'ü de birbirinden salak geldi..
1.si Tatile gittiğimizde içecek bişeyler almak için girdiğimiz süpermarketten hiçbir işime yaramayacağı hatta ve hatta evde bir tel zımba makinem olmadığı halde aldığım renkli kutularda bulunan kutu kutu tel zımbalar...
2.si Yine bir yaz tatili bu defa Side'deyiz.Ortaokul dönemimin sonları,bez botlar moda o sene,hiç unutmam oranın lokmacılarının da her tarafa serpilmiş olduğu uzun bir sokağı vardı.Stefanel mağazasının vitrininde çok güzel bir bez bot...Babama aldırmak istiyorum almıyor,geçerken içeri dalıyorum beyaz rengini deniyorum..Babam denememe rağmen almıyor,derken dönüş günü babam beni stefanel mağazasına sokuyor.Benim botun numara bitmiş,bir tek kan kırmızı renginde var..Babama inat bana kaçırttı almadı ya atlı beyaz dolgu topuk bez rengi kan kırmızı botlarımı alıyorum..Giydim mi hiç? HAYIR. Ama hala durur,anısı var hem de çok çabam oldu onun için ;)
3.sü de yolda yürürken nike mağazasına girdim ama sanki arkadaşımla orada buluşmaya sözleşmik gibi bir girişti benim,o an oraya girmek hiç aklımda yoktu,işlerimi halletmeye çıkmıştım evime dönerken pat attım kendimi mağazaya..Bir t-shirt beğendim,şu bedenini almak istiyorum dedim,kasada sağlam da para ödeyip çıktım altıüstü bir penyeye.Ne deneme ne başka bişeye bakma,ilk kez böyle alışveriş yaptım.Eve bir geldim giydim ki yook böyle bir iğrençlik.Vücudumda adete 2.bir deri gibiydi t-shirt,ne yakası ne etek kısmı hiçbiri yerinde durmuyor sağa sola kaçıyordu..Hemen değiştirdim,yerine spor ayakkabı ve çanta aldım fark ödemeden,düşünün yediğim kazığı,yaptığım alışverişin salaklığını :)

21 Şubat 2008 Perşembe

12. ADAMDAN 11'E

Daha Beşiktaş'ın 8-0 lık yenilgisini hafızalarımızdan silememişken üstüne bir de bugün Galatasaray'dan 5-1 lik mağlubiyet gelince Fenerbahçeli biri olarak dünki başarıyı tebrik etmek kaçınılmaz oldu..
Fenerbahçe hiç şans tanınmamasına rağmen UEFA Şampiyonu Sevilla'yı Edu'nun da desteğiyle 3-2 lik skorla devirdi.Darısı İspanya'daki Sanchez Pizjuan Stadı'ndaki maça :)
Sevilla Kulübü'nün Başkanı Jose Maria Del Nido,çok etkilendiği Fenerbahçe taraftarı için bu ilginç cümleyi kurmuş:''Futboldaki 21 yıllık yaşantımda, hiçbir zaman buna benzer bir ortam görmedim. Yunanlılar Türkler'in parmak uçlarına bile gelemezler."
Eeee,Fenerbahçe'nin 11'i kadar da güçlü ve tutkulu 12. leri var,kısa sürede Avrupa'ya da bunu göstermek umuduyla başarılar Fenerbahçe hep böyle iyi olsun oyunun ki bizim de yüzümüz gülsün Avrupa Şampiyonlar Liginde..

SÖZ DAHİ FİZİKÇİ EINSTEIN'DA..

Eğer bir adam,marşla uyum içinde yürüyebiliyorsa,o değersiz bir yaratıktır.Kendisine sadece bir omurilik yetebileceği halde,her nasılsa,yanlışlıkla bir beyni olmuştur onun.Uygarlığın bu kara lekesi en kısa sürede yok edilmelidir.
Emirle gelen kahramanlıktan,bilinçsiz şiddetten,aptalca yurtseverlikten,tüm bunlardan nasıl da nefret ediyorum.Ben savaşı öylesine tiksinti verici ve aşağılayıcı buluyorum ki,böyle iğrenç bir eyleme katılmaktansa kendimi parçalayıp yok ederim daha iyi...Benim anlayışıma göre,sıradan bir cinayet,savaşta adam öldürmekten daha kötü değildir.
Albert EINSTEIN



Bu arada Eınsteın'ın 9 yaşına kadar düzgün konuşamadığını biliyor muydunuz??Bu adamı araştırdıkça neden bu kadar sevdiğimi daha da iyi anlıyorum,güzel bir hayat hikayesi var,incelemenizi öneririm.Sevmem de sempatikliğinin yanı sıra biraz da kısmet olursa meslektaş olacağımız da yok değil..Aslında beni fiziğe yakınlaştıran O,O'na yakınlaştıran fizik değil ;)

20 Şubat 2008 Çarşamba

BEN BİR BAYAT EKMEĞİM NE YAPILIP TÜKETİLMELİYİM???

Özellikle öğrenci olup da bayat ekmekleri maalesef çöpe atan çok sayıda kişi var,kalabalık aileler olsun 2 kişilik aileler olsun bayatlamış ekmek bulunmayan ev yoktur herhalde.
Bayatlamış ekmekle neler yapılır bakalım:
_Köfte içi için kullanılabilir malum.
_Yumurtalı ekmek kızartması
_Tavada az bir tereyağında kavrulmuş çorba içine katılabilecek küp ekmekçikler
_Resimdeki gibi dilimlenip üzerine az bir yağ sürüp istediğiniz otla karıştırdığınız peynirinize yumurtada ekleyip ekmeklerin üzerine koyup fırında pişirebilirsiniz.
_Yukarıdaki tabaktaki gibi klasik kaşarlı,sucuklu tost yapılıp patates kızartmasıyla süper bir menü ortaya çıkartılabilir.Bu arada haşhaşlı baget ekmeğin arasında kısır,salam,sucuk,mısır ve dil peyniri koyup çok leziz bir tost elde edebilirsiniz :)
_Şerbetli tatlısını
_Böreğini yapabilirsiniz.
Ekmekleri ufalayıp evde süt,yoğurt ne varsa mayalı hamur kıvamına gelene kadar ekleyin ekmek ufacıklarınıza.Birazda sıvı yağ gezdirin ve 1 adet de yumurta kırın içine. .İçine maydanoz,dereotu,tuz ve peynirinizi ekleyip iyice karıştırın ve yağlanmış fırın tepsisine dökün hamurunuzu.Üzerine yumurtanın sarısını yada tamamını sürün.Üzerine bol susam ve çörekotu serpip önceden ısıtılmış fırında pişirin..Gerçekten çok lezzetli oluyor ve bereketli de bir börek.
_Son olarak da annemin dün kahvaltı da yaptığı leziz Ekmek Paparası :) bu postun ilham kaynağı,oluşma sebebi paparanın yapımı ise çok basit:



Yine :) ekmekleri ufalıyoruz..Tencerede yağı eritip ekmekler ekliyoruz. Aynı zamanda ekmekleri yumuşatmak için biraz su ile tavlıyoruz.Ekmekler iyice ısınıp yumuşyıp kavrulunca peynir parçaları ekleyip bir de yumurta kırıyoruz.Güzelce pişiriyor fotodaki gibi servis yapıp afiyetle kaşıklıyoruz.

Yaklaşan haftasonunda kahvaltıda denemeye değer bir tat,afiyet olsun.

BİR YALNIZLIK OYUNU...

OTİZM

"Yaşamında öteki kişilere ulaşabildiğin anlar,bir ormandaki kuş ötüşleri gibi olacak:
Uzaklardan gelip geçerken kısacık bir süre yapraklarda yankılanacaklar o kadar...
Orman,bütün sessizliğiyle,yineyalnız duracak orada."
KANT

Otizm,kuş ötüşlerinin hiç duyulmadığı bir orman kadar sessiz ömürlere konulan ad...

Adı yalnızlık olan bir oyun oynadınız mı hiç?Ya da bu oyunu bir ömür boyu oynayan bir insanla tanıştınız mı,onunla "söylenemeyenleri" konuştunuz mu? Bu oyunun adını hiç duydunuz mu?
Fikriniz,bilginiz,cevabınız var mı bilmiyorum ama beyazperdedeki yalnızlık oyununu 1988 yapım filmi seyredenlerin sayısı azımsanamayacak kadar çok olsa gerek."Yağmur Adam" filminde Dustin Hoffman'ın çizdiği Raymond komposizyonu,bu acı oyundan habersiz olanlara otizma'yı tanıtmıştı.
Filmdeki Yağmur Adam,kardeşi Charles'ın Raymond demeye dili dönmediği için Rain Man dediği günlerde kalan çocukluk düşlerinin dostuydu.Sonra o dost kaybolmuştu;çünkü anneleri öldüğünde Charles'a zarar vereceğinden korktuğu için babası,Raymond'u evden uzaklaştırmıştı.Charles büyüdüğünde Raymond'u hatırlamıyordu bile,ama ona yağmurlu bir günde şarkı söyleyen "Rain Man" ini hiç unutmamıştı...Rain Man için ise Charlie korunması gereken bir bebekti;evden uzaklaştırılırken kardeşinin camdan bakan yüzünü hala hatırlıyordu.Aslında Raymond hiçbir şeyi unutmuyordu.Annesinin öldüğü günü,telefon rehberindeki numaraları,babasının arabasının koltuklarının eski rengini ve Charles'a söylediği şarkıyı anımsıyordu.Doktorunun söylediği gibi "o deli değil,geri zekalı değil,ama otistik bir bilgindi."
Hastanedeki odasında raflar dolusu kitabı vardı,Shakespeare'in "Onikinci Gece" adlı eserini bile okumuştu,ama gündelik hayata dair en basit kavramlar onda gelişmemişti.Raymond'un,"Onikinci Gece"yi okumaktan çok,para kavramı gibi kavramları geliştirmekle uğraşan bir dünyayla iletişim kurmak istememesi gerçekten bir hastalık mıdır?Tıp buna "evet" diye yanıt veriyor.Bu hastalığa da "otizma" adını veriyor.
Yakın zamana kada,otizmin orta ve yüksek sosyokültürel düzeyde daha sık görüldüğü vurgulanmışsa da bu görüş ağırlığını zamanla yitirmiş.Otistiklerin ailelerinde ciddi ruhsal bozukluklar görülme oranı,normal nüfusa göre daha fazlaymış.Genetik olarak da kardeşlerde otizm görülme oranı diğerlerine göre 50-100 kat daha çokmuş.
"Öteki kişilere" ulaşmaları çok zor otistikler içinTürkiye'de de birçok merkezve hastanelerde ayrı bölümler var.Türkiye'de 2004 yılında 270bin otistik birey varmış.Onlar çevrelerine nasıl ulaşabileceklerini bilmiyorlar,bu sebeple de çevrelerindeki insanların,onlara ulaşma yollarını bulmaları gerekiyor.Bu yolları bulmak artık eskisi kadar zor değil.Filmler,romanlar,gazete ve dergilerde çıkan yazılar,vakıflar bu hastalığı tanımamıza yardımcı oluyor.
Türkiye'de 60 tane Otistik Çocuk Eğitim Merkezi (OÇEM) mevcut,80 bin otistik çocuktan sadece 400'ü eğitim alabiliyormuş. Çünkü şu an 80 bin çocuk için 2 bin 500 yüksek ihtisas yapmış özel eğitimci, 13 bin eğitimci, 2 bin 500 konuşma, 2 bin 500 tane de uğraşı terapisti gerekirken Türkiye'deki özel eğitmen sayısı yok denecek kadar azmış.
Türkiye'deki ilk ve tek Özel Eğitim ve Rehabilitasyon Merkezini bünyesinde barındıran "TOHUM VAKFI" aileleri bilinçlendirmek ve bu tohumları birer ağaç olması için çabalıyor,destek ve sponsorlukları bekliyor.Onların bize ihtiyacı var,unutmayın!!
Ve düşünün,otistiklerin,yalnız geçirdikleri ömürlerini aralayac seslere verdikleri yankılar hepimizi şaşırtacak güzellikte olabilir...
Bana
yalnızlığı
anlat,
söylenemeyenleri
anlat ...
Bana
senin dilinle
konuşmayı öğret ...
Beni
yalnızlığınla
yalnız
bırakma ...

19 Şubat 2008 Salı

GÖRECELİ YARAR

Bir dönemler Maliye Bakanı olan William Gladstone,son günlerin en çok ilgi uyandıran bilimsel konusu olan elektriğin oluşturulmasıyla ilgili bir deneyi izlemek üzere Michael Faraday'ın labaratuvarına davet edilmişti.Deney sürerken,Gladstone da sükunetle onu izliyordu.Deney bittiğinde ise Gladstone bir süre sesini çıkarmadan bekledi,sonra sordu:
_Gerçekten de çok ilginç Bay Faraday.Ancak bunun pratikteyararı nedir,lütfen söyleyebilir misiniz?
_Bunun yararı... diye söze başlamış Faraday,
_... bir gün bundan da vergi kesebilecek olmanız.

16 Şubat 2008 Cumartesi

OKULLARDA Kİ OKUMA FİŞLERİ DE DEĞİŞİR!

Bugün aldığım mail trajikomik geldi ve sizlerle de paylaşmak istedim..Ne dersiniz olur mu bu kadarı da???Ha,bir de unutmadan postumun başına Atatürk'ün bu fotoğrafını ekleme sebebim maili okurken sık sık gözümün önüne bu fotoğrafın gelmesi oldu.

Kamuda turbanın serbest olmasından sonra okuma fişleri :
börtegül başını ört, ört börtegül ört.
bak berkecan ne güzel sarık, sende sar berkecan.
hedenur yakanı kapa, kapa yakanı kapa.
cemile mevlüte pilav yap.
ışık ılık zemzem iç.
koş kamuran koş,kuran kursuna koş.
oruç aç ali.
sadık hoca iftar topunu patlat.
oya çarşaf tak.
mülayim minareye çık.
tayyip yasa çıkar.
onayla apdullah onayla.
tayyip tabana oyna.
kömür dağıt oy topla.
dağıt ihale dağıt.
sat sat sat.
ipek ip atlama!kicin gorunur sonra!atlama ipek atlama!
ali bana bak.
ipek başını ört.
emel eve gel. hemen eve gel.
murat kadrolaş. aman boş durma.
tayyip amca seni çok severiz.
emrah camiye koş, koş emrah koş
ışıg ılıg süd iç ,elhamdülillah de.
gül abdullah gül.
uyu halkım uyu. uyu uyu yat uyu...

14 Şubat 2008 Perşembe

BUGÜN SEVGİLİLER GÜNÜ

Sevgililer Gününde mücevherler,çiçekler,,farklı hediyelerdışarıda yenilen başbaşa romantik yemekler bekleyenlerden ve isteyenlerden olmadım hiç bir zaman.Sevginin bir güne anlam yüklenerek paylaşımını kabul etmiyor bünyem.Mantığını da anlayabilmiş değilim haftalar öncesinde tv de basbas bağıran insanlar "14 Şubat Sevgililer Günü,ne yapacaksınız?Size güzel bir önerimiz var....",asılan afişler,sanatçılı restaurant-bar programları,mağazaların vitrinleri ve alışveriş merkezlerinin promosyonları zaten akıllara zarar...Bunca dayatmanın içinde sevgilime kalan ne beni mutlu kılması için herşey düşünülmüş planlanmış

_"Aaa,çok şaşırttın harikasın sevgilim..Hiçbir yerde benim sevgilin olduğum yazmıyordu ama sen beni buldun :)) Bunca şey bana mııı!!!Nee Selami Şahin eşliinde başbaşa bir yemek mi??Çok mutluyum çoook,muucck..Seni çok seviyorum,hayatım.."

Ama her yerin böyle özenle hazırlandığı bir günü sevgilimle geçirmek isterim tabii,eğer bir arada olma imkanımız varsa,biraz yürümek sonrasında onun sevdiği yiyecek olan pizzayı alıp evimize gelmek ve kırmızı iskoç desenli battaniyemizin altına girip onun sıcaklığını hissederek dvd izlemeyi isterdim..Eternal Sunshine of the Spotless Mind----SİL BAŞTAN filmini bir kez daha izlerdik..Sevgilinizle izlenecek en güzel filmlerden bir tanesi.

Sevdiğime huzur verecek şeyleri yaparak,sakin ve evimizde izole bir sevgililer günü kutlamasını hiçbir şeye değişmem..Sevgililer gününüz kutlu olsun...

12 Şubat 2008 Salı

İNSAN DEDİĞİN NEDİR Kİ?

Az önce Goddess Artemis' in bloğundaki son postu okudum, insanı gerçekten yaralıyor,yaşadığı ülkedeki kavramları bir kez daha karıştırıyor,altüst ediyor.. Evlat dünyaya getirip,donup ölsün diye dışarılarda bırakanlar,halının altına koyup üzerinde zıplayanlar,çöplere terk edenlerin yanı sıra bakacak durumu olmayıp da evlatlık vermek isteyen insanların bazılarının saflığından yararlanıp bebek üzerinden para kazanmak için satışa çıkaran insanlarımız var.

Bunların yanı sıra eşini kaybeden,eşi hasta olup hem maddi hem manevi zorluk yaşayan,eşi evi terk edip giden,vs,vs durumları bulunup herşeye rağmen evlatlarına elinden geldiğince iyi bir gelecek hazırlamaya çalışan,onu kimselere muhtaç bırakmamak için çabalayan ebeveynler de var.

Sokaklarda yaşamak zorunda kalan,ailelerinin kurbanı olmuş,evsiz barksız insanlara (kız erkek ayırt etmeksizin) tecavüzler eden,organlarını çalan,üzerilerinde sigaralar söndüren hatta ve hatta onların çaresizliklerinden kendilerine çıkar sağlayıp kötü yollara çeken insanlarımız var.

Bu insanların yanı sıra onlara sıcak yaşam ortamı sağlamaya çalışan zenginlerimiz,karınlarını doyuran,iş edindirmek isteyen gönüllülerimiz,hakları için mücadele veren vatandaşlarımız da var..

Herkesten çok müslüman geçinip ülkede binbir pisliği inançlar üzerinden örtbas etmeye çalışan inançtan nasiplenmemiş namus,insanlık kavramı olmayan çocuklarına,kardeşlerine,akrabalarına,yoldaki herkese tecavüz etme potansiyeline sahip ve fırsatları da değerlendiren hasta beyinli insanlarımız var.

Bunlar başına gelip de kızları öldürülebilir korkusuyla yaşayan ve bu durumu farkına varıp da çaresiz kalan insanlarımız,bu durumu kendi içindeki savaşlarıyla silmeye çalışmış kızlarımız da var.

Kendini bilmeyene kadar içip,içince şuursuzluğuyla her bir haltı yiyen sarhoş katil sürücülerimiz,kafayı çekip eline oyuncaklarını alıp keyfi yada kendine göre sebepli katliamlar yapanlarımız,annesinin içine şeytan girmiş diye öldürebilen cahil insanlarımız var.

Bunları yapanlara karşı bilinçli içenlerimiz de var taksiye binip hem kendi hem başkalarının can güvenliğini tehlikeye atmayan bilinçte olan,kendini aciz duruma düşürmeyip ceza verme yolunu oyuncaklarından geçmediğini bilen aslında şeytanın içlerindeki zayıflık olduğunu bilip destek alan insanlarımız da var.

Saatlerce banka kuyruklarında alacakları 5 kuruş parayı rezillikle bekleyen şanslıysa sırada ölmeden evine gidebilen yaşlılarımız,kapkaçcıya paralarını kaptırmadan evlerine gidebilen kıt bütceli memurlarımız,özel sektörde canları çıkana kadar çalışmış gecenin bir vakti evini bulabilen ve şanslıysalar arabaları kundaklanmadan yeni bir güne türban kriziyle başlayabilecek şanslı insanlarımız da var.

Devletin sağladığı sağlık imkanlarıyla,bitmeyen abuksubuk gündemleriyle bizi salak yerine koyup da memleketi yabancılara satan açıkları kaçıkları bitmek bilmeyen yasalarımızı düzenlemek umurlarında olmayıp yürüttükleri yasalarıyla,çalışanı daha da çalıştırmaya bazı parasızları ise sırtlarımızda taşıtan(hırsızlık,kapkaççılık,uyuşturucu çeteleri,kaçakcıları,organ mafyası,vs) bu devlet ülkenin geldiği hali görmezlikden daha ne kadar gelebilecek?İnsan kılığına girmiş acınacak bu insanları bu hale getiren devletin her yönden yetersizliği değil mi?Akli dengesizliği olana sağlık imkanı yok,okuyana iş imkanı yok,çalışana emeğinin karşılığı yok,evsize sahip çıkma yok,adam öldürene hakkı olan ceza yok,geçinemeyenlere psikolojik destek,terapi yok,işsize maddi destek yok,çocukluya verdikleri ek paranın yetersizliğinden bu ülkede halkın nasıl yaşadığından haberleri olan yok..Fakirleirmize verdikleri kömürün yanadığından sadece her tarafı dumana verdiğinden haberleri yok,yada bu da fakirleri gece uykularından apansızca kurtarmanın yolu mu?İnsan mı dediklerimize insan olduklarını hatırlatan hiçbirşey yok bozulmuş/üzerilerinde emanet durmuş sıfatları haricinde..

Herşey devletten mi beklenir diyenleriniz varsa da soruyorum hastaneye dişi için gidip acil dolgu yapılması gerekir yoksa çekeceğiz deyip 4 ay sonrasına randevu alabilen çoğunluklu halkımız bu olanakları içinde ne kadar ne yapabilirler?Devletimiz ne yapıyor bizler için?İnsan anlayışları ne?İnsanları bu pervasızlığa iten hep kendileri,sahip çıkması gerekenler kimler?Kimini kömürle,kimini öğrenci affıyla,kimini parayla,kimini türbanla,kimini kredi faiz oranlarıyla kandırdınız terörizmi azdırdınız,giden canlar vicdanınızı sızlatmıyor olabilir ama eminim bir gün tedavi edilmesi gereken psikolojisi bozuk pervasızlarımız sizin de canınızı yakacak sizin de başınıza silah dayayacak o zaman eliniz hangi açığa uzanacak??

Sadece insan haklarımızı,insanlığımızı istiyoruz daha iyi yaşam standartları için,mutluluk için..
:)

9 Şubat 2008 Cumartesi

ZAMANDA YOLCULUK

Topsy Kretts'den bir mim konusu daha :) " zamanda yolculuk gerçekleşse sizin gitmek istediğiniz 2 zaman dilimi ne olurdu?" cenazemiz nedeniyle teşekkürüm de cevabım da biraz geçe kaldı sanırım.


1-Kabarık eteklerin,korsajlı kıyafetlerin giyildiği dantel eldivenli ellerinde tuttukları şemsiyeleriyle sokaklarda gezen kadınların bulunduğu dönemleri (bu dinemin tam olarak hangi yıllara rast geldiğinden emin olamadım açıkçası,1950'lilerde de vardı ama yoğunlukla saray dönemlerine rastlıyor olmalı.)


2-Adem ve Havva zamanlarının ilk dönemlerini :)

Geleceğe gitmeye pek hevesli değilim hatta endişeleniyorum,herşey gitgide mahvoluyor maalesef :(

7 Şubat 2008 Perşembe

WHAT AM I???WHAT ARE THESE??






Kendimi eğlendirirken keşfettiğim,herkesin farklı yorumlarasahip olduğu üç fotoğrafım,fotoğraf denemem :p

5 Şubat 2008 Salı

İLK MİMİM

İlk mimim Topsy Kretts'den geldi,çok teşekkür ediyorum..Aynı zamanda bu konu için onu mimleyen ve beni de blogrolluna ekleyip bana bunu bildiren blogların tanrıçası Artemis'e çok çok teşekkürler.Bloğumun biraz desteğinize ihtiyacı var sanırım daha da oturup güzellşebilmesi için ;)
Mimin konusu->Olmasını İstediğim Mantıklı/Mantıksız Şeyler ve Bir Daha Dünyaya Gelsem.

Olmasını istediğim mantıklı şeyler:
1-Okulu artık bitirebilmek.
2-Dünya mutfakları üzerine tam donanımlı eğitim almak.
3-Sırtımdaki rahatsızlığımın düzelmesi.
4-Olabildiğince fazla dili ülkelerinde öğrenmek.
5-İyi bir dansçı olmak.
6-Kendime ait bir dergi sahibi,ajans sahibi olmak.
7-Sevdiklerimin yakınlarında hayatımı devam ettirmek.
8-Bir an önce daha da uzamadan işime başlamak.
9-Nba ve Efes Pilsen maçlarını stadyumda izlemeyi.
10-Ailemi üzmemiş olmayı.

Olmasını istediğim mantıksız şeyler:
1-En azından yaşadığım her şehirde buz pistleri olması ve buz pateni kayabilmek profesyonelce.
2-kuşbaşı ete kuşbaşı gibi aslında midenin de almayacağı bir isim verirken kıymaya neden "solucan" denmediğini bilmek istemek.
3-Dünyada varolduğumdan beri yanımda olan ama artık göremeyeceğim sevdiklerimi ölümsüz kılabilmeyi.
4-Fizik bölümüne baştan girmeyip dekorasyon/moda tasarım üzerine eğitim almayı.
5-Akraba diye anılan bazı insanların akrabam olmasını engelleyebilmeyi
6-Ailemi yıpratan,sıkıntıdan başka birey vermeyen,üzen herkesi uzak tutabilmeyi isterdim.
7-Atatürk ve Adile NAŞİT'i tanımış olmayı.

Vee yeniden dünyaya gelecek olsam "başka bir şehirde aynı çekirdek ailemle bazı akrabalarımın da içinde olduğu huzurlu bir yaşamı sürdürmeyi" isterdim.

1 Şubat 2008 Cuma

ÖRGÜM,PUZZLE,FİLMLERİM,2 KİTABIM VE KREMALI MASUM ELMA'M

Çok sevdiğim yemek sitesi Portakal Ağacı'nda gördüm geçenlerde bu tarifi ve hemen denedim,umduğumdan daha da süper bir lezzet çıktı ortaya.Yaptığım gün bitti ve bugün 2. kez tekrar yapıldı.İsmi de değişikliğe uğradı bende Kremalı Masum Elma olarak :) Sitede 2 krema alternatifi vardı,benim yaptığım şekildeki tarifi:

Malzemeler:5 adet sarı elma (diğer elmalarlada oluyor,onu da denedim :)
10 adet petitböre büsküvi
5 yemek kaşığı tozşeker

İç Dolgu Malzemeleri: her biri için ortalama 1 yemek kaşığı kuru üzüm
1 yemek kaşığı dövülmüş ceviz
Tarçın


Bunları bir kasede karıştırın.

Krema Malzemeleri:1 lt süt
2 yemek kaşığı buğday nişastası
1 yemek kaşığı un
Yarım su bardağından 1 parmak fazla tozşeker
1 paket vanilya
Pişirdikten sonra içine az bir parça tereyağ/margarin ekleyip karıştırınız.



Yapılışı:1-Elmaları soyup,şekildeki gibi dikine 2'bölüp içlerini oyun ve bir tencereye oyukları
aşağıya gelecek şekilde dizin.Üstlerine yarım yemek kaşığı tozşeker koyup,yarılarına gelecek kadar su ekleyip dağılmayana dek pişirin.


2-Tencereden aldığını elmaların içini iç dolgu malzemesiyle doldurup 1 adet petitböre büsküvi ile kapatıp,büküviler alta gelecek şekilde yanları yüksek cam kabınıza alın.

3-1 lt süte vanilya ve tereyağ hariç tüm malzemeleri ekleyip,iyice pişirin.Daha sonra tereyağını ve vanilyayı ekleyip tahta kaşıkla çırpın.Elmaların üstüne dökün.

4-Üstüne bol hindistancevizi,öbeklerine de tarçın serperek servis edebilirsiniz.İyice soğutun.Her iki halininde resimleri postta.


AFİYET OLSUN....


Not:İnanılmaz lezzetli,hafif bir tatlı.Aroması bol sürprizli,yerken keyif veren tatlılardan..Arzu eden olursa bence içine kuru kayısı da yakışabilir.

Bu aralar sürekli anneannem ve evim arasında mekik dokuma durumunda olduğumdan kendime ev dışı aktiviteleri bulma ihtiyacı hissettim.Karları gördükçe kendini kış moduna alan beynimin içindeki ilk fikir örgü oldu :) Rengine bayılarak bir ip aldım ve tek yaptığım uzuuun bir atkı örmek oldu,örgüden anlamam.İlk başladım kıvrık kıvrık solucan gibi bişey oldu,hediye edeceğimden içime sinmedi ve söküp haroşa yaptım,yanılmıyorsam haroşa deniyor.Beceremiyorum ama keyif alıyorum,oyalıyor o da bana yetiyor.Sökülen <- daki,yenisi -> daki..


Deepnote:Odamdaki maskotlarım çok yönlü olup,telefontutmaçlığı yapmak gibi fonksiyonel bir görevin yanı sıra bir aile olup kucağındaki Boby'den olan oğludur Tobleron'un,Boby de inşallah başka posta..Yanlarındaki de ortak dostumuz Elly ;)

EV&ANNEANNE ORTAK AKTİVİTESİ-----DVD filmler
1-The Pursuit of Happyness (Umudunu Kaybetme)
2-Feast Of love
*3-There Will Be Blood (Kan Dökülecek)
4-Disturbia (Şüphe)
5-l Am Legend (Ben Efsaneyim)
*6-No Country For Old Men (İhtiyarlara Yer Yok)
7-The Devil Wears Prada (Şeytan Marka Giyer)
8-30 Days Of Night (30 Gün Gece)
9-Ratatouille (Ratatuy)
Bugün izlemeye başlayacaktık,aniden bastıran misafirlerden sebep izleyemedik.Her biri ayrı ayrı güzel ve * 2 film Oscar Ödül'lerine aday,vizyona girmiş olan,çoğu son dönem çekilen filmler zaten izledikçe önerilerde bulunurum hepsinden umutluyum ama o zamana kadar alıp da izlemek isteyenlerin fikir edinmesi için şu siteye yönlendireyim ben...Şimdiden iyi seyirler.
Evde olanlar için de en güzel zaman geçirme yollarından birisi puzzlelar.Ben küçüklüğünden beri puzzlelar ile uğraşan biri olarak 26 yaşındayım ve ilk sıradaki hobim puzzlelar.Trabzon'a her gittiğimde 1 tane mutlaka ediniyorum,yaşadığım yerde sadece ve sadece bazı sitelerden edinebilme imkanım var.Son zamanlarda ise yaptığım bir çok puzzle da bozuyorum zaten aradan zaman geçince tekrar yaparım diye.İnsanın aklını çok güzel hakim alan,vaktin nasıl geçtiğini anlayamadığınız bence aynı zamanda da beyin cimnastiği yaptıran herkesin mutlaka 1 kere de olsa denemesi gereken bir şey.Doğumgünümde Ömer'in bana hediye ettiği puzzle ile uğraşıyorum bugünlerde,minyatür olanlarından 1000'lik tekrar tekrar teşekkür ediyorum ama benden tavsiye göz sağlığınız için uzak durun minyatürlerden.Kıyaslamanız için normal 1000'lik puzzle ile minyatür 1000'liğin birer parçalarının resmini koyayım şurayada daha anlaşılır olsun.
KİTAPLAR-BOOKS-LIBROS-BOEKEN-LIVRES-BÜCHER-LIBRI
Bir de 2 haftanızı evde keyif yaparak geçirebileceğiniz kış tatiliniz varsa vazgeçilmezler arasında gelir 1 fincan kahve ve kitaplar.Arkadaşımın okuyupta mutlaka ama mutlaka her Türk okumalı bu kitabı dediği Turgut ÖZAKMAN'dan "Şu Çılgın Türkler",bazılarınız kesinlikle diyordur "Yuuh daha yeni mi okuyacaksın onu!" diye ama bazı şeylere sıra geç gelebiliyor,bir de kitabın sayfa sayısını düşünecek olursak ruha da bağlı ertelenebilir araya başka başka kitaplar girebilir.Herşeyiyle belgeli bu kitabı okumadıysanız okuyun ben başladım,ilerlyen postlarda özet bilgiler ve alıntılarda veririm herhalde.Elimdeki 2. kitap da benim çanta kitabım, ev haricindeki yerlerde boş olduğum zamanlarda okuyorum.O da Ayşe KULİN'in "Foto Sabah Resimleri" adlı romanı,merak uyandıran,biraz bugünkü dizilerde görmeye alıştığımız tarzlardaki konulardan olsa da ilginç kılan yanları var,anlatımıyla sürükleyici bir roman,tavsiye ederim.. Dipnot:Ayşe KULİN bu romanıyla Türk öykücülüğünün en önemli iki ödülünü,1995 yılında Haldun Taner Öykü Ödülü'nü,1996 yılında ise Sait Faik Öykü Ödülü'nü kazanmış bir başyapıt olarak kendinen bahsettiriyor:Foto Sabah Resimleri


Zaman yetmiyor diye hayıflanıyorum ne zamandır kendi kendime,son zamanlarda çeneme de vurmuştu da bakıyorum da ben bayaaa bişeyler yapıyormuşum gizliden,bunların haricindeki şeyleri de düşününce.Keyfim yerine geldi sanırım,hoşçakalın.

WANTED "BRC DİNÇKÖK"

"İnsan zihni yeni bir fikre uzandığında,bir daha eski
boyutlarına dönmez."
Oliver HOLMES
Şaka değil gerçekten aranıyor ama benim tarafımdan bir tek :) 'En büyük bilgelik,neyi ihmal etmemek gerektiğini bilmektir.'Bence en öncelikli şeylerdendir başkalarına verdiğimiz sözleri savsaklamadan yerine getirmek,sorumluluklarımız..Yaklaşık 1,5 yıl önce başlayan hikayemizi özetleyim,ne kadar kısa kesebilirim bilmiyorum:Başrolde malum Brc...İstanbul'a verlmiş siparişler,pasaportum(Ne işi var başkasında,ne saçmalık diye düşünebilirsiniz.Beraber bir seyehat planımız vardı ve acentaya götürdü işlemler için,sonra aksilik odu gidemedik.Tam gitmeye karar verdik,küçük bir trafik kazası geçiren Brc'nun kırığı yüzünden iptal ettik derken pasaport onda kaldı.) ve apayrı bir hikayesi olan Apple iBook..Hahahahaaaa sinirlerim gevşedi yine.
Brc'nun İstanbul'dan yaşadığımız şehre gelmesi aksayınca bana kargoya vereyim en iyisi dedi,pasaportu ve iBook'u (Tam da notebook'um bozulmuş ihtiyaç da duyuyorum)...Derken vs vs şeyleri bahane etti,erteledi,erteledi ve en sonunda öyle bir noktaya geldik ki Brc gelecek ve benim için sipariş edilmiş yığınla giysiyi de o alıyor ilgilenen ortak arkadaşımızdan..İnanın 1,5 yıl oldu hala gönderecek,verecek,yok elden gelen bişey sağa sola söylemekten başka,resmen mağduriyet :)
Kullanmadığı msn ve mail adresi haricinde eldeki materyaller anne,baba,abisinin cep tel nosu(defalarca aranan kardeşinden farkı olmayıp şu zaman bu zaman deyip eken,en sonunda arkadaşına "bana ne yaa" diyen ayrı bir terbiyesiz),1 adet abisinin arkadaşı,Brc'nun sevgilisinin cep tel nosu(o da arada ulaşılabiliyor) ve 1adet de kız arkadaşı ki bu son 3'ü de hayret şaşırıyorlar durumun hala devam etmesine :) Kız arkadaşını da çok defa aracı koyup kendiliğinden çoğunda "Lütfen sen ver ben yüzlerine bakamam çok mahçup oldum." deyip kızı da defalarca bekletmiş ekmiş bulunmaktadır kendileri..Bu arada da sevgilisiyle olsun ailesiyle olsun yurtdışı tatillerinde dolaşmakta oldukları zamanlarda olmadı değil,çok rahatız yani :) Ben bu insan evladı kadar saygıdan,terbiyeden nasiplenmemiş sorumsuz birini daha görmedim.Şu saatten sonra kesinlikle ama kesinlikle "Ne hali varsa görsün,lanet olsun herşey onda kalsın."demiyorum,diyemiyorum.Hem bu davranışlarına çok kızdığımdan hem de o sipariş dediğim giyeceklerin benim için önemli biri tarafından benim için seçildiğinden ve sipariş edildiğiden,onunda bunu bildiği halde bu kadar kaba vurdumduymaz davranmasının anına kar kalıp istediğinin olmasını ona hak görmüyorum :s Önümdeki Dinçkök ailesinin tüm sorumsuz fertlerinin engelleri karşısında 1,5 yıldır '...verseyi iyi olurdu ama neyse...' demiyor '...tüm kaçışlarına,terbiyesizliklerine "rağmen" başaracağım...' diyorum..
En son girişimim kız arkadaşından babasının cep tel nosunu istemek oldu,bulup mail atarım dedi 1 hafta önce hala cevap yok..İnsanları da bu yüzden rahatsız ettiğimi farkındayım çok da çekiniyorum ama Allah'tan onlar farkındalar durumu..
SÖYLEYİN BANA YERİMDE OLSANIZ NE YAPARDINIZ??
Sonuçlanmadıkça,uzadıkça üzülüyorum boşa mı kürek çekiyorum acaba diye ama tesellimde hazır hiç olmazsa kol kaslarım gelişir :) YOK YOK NE YAPARSA YAPSIN AZİMLE DEVAM ,,Hahahahaaa...