23 Ekim 2008 Perşembe

BEYNİMİN KURMACALARI, İÇİMİN SIZILARI

Dün akşam 19:30 da Muhabbet Kart turne kapsamında Mustafa SANDAL konseri vardı, birkaç gün öncesinden planlarımızı yaptık. Yani hiçbirimiz Mustafa hayranı değiliz, hatta ben pop müzik bile dinlemem, sevmem. Biraz bunalan ruhlarımızı eğlendirmeye bahane oldu :) Konser alanı hemen anneannemlerin evinin dibiydi, bir de sahne 400 m2 olunca bizim teras loca oluverdi bir anda ;) Görüntü net, ses düzeni süperdi. Hımm, 15 kişiydik, herkes ayrı alemdi. Herkesin ortak paydası tabii ki eğlenceydi. Öncesinde annem, Elvan, Ben ve ufaklığımız Beyza konser alanına gittik. İlk parçasını dinleyip terasa çıkacağız, önce Mp3 denen o kızlar çıktı, galiba 3 kişilermiş biz ikisini gördük. Gülmek için ikisi de gayet yeterliydi, uuff kabus gibi 2 kız. Hareketler, mimikler ancak bu kadar salak gösterir insanı. Bir de kızcağızın mikrofonu açık unutup, o sırada da talihsizlik olup müziklerinin sesi dakikalık kesilince tam rezil oldular anında seksi dans figürleri girdi devreye, hahahaa, bu arada müzik var mı?? YOK. Bu 2 şebek dans ediyor. Oya&Bora'dan bildiğim o güzelim parçayı katlettiler, hatunun parçanın girişindeki "Aaaa...." olan kısımdaki kart sesini ise asla unutmam gibi :) Derken Musti çıktı kıpır kıpırdı yerinde duramayan o bildiğim Musti bir şarkısını söyledi ve biz terasımıza gittik, devamını rahat izlemek için... Çocukluk dönemlerimden hatırladığım kadarıyla hep aynı bu adam, yüzü, vücudu minyonluğu itibariyle hep gencecik gösterirken ten rengi, zayıflığından dolayı da yaşlı görünüyor sanki, bilmem işte karışık bir kavram. Sahnesi iyi, orkestrası süper ve ben bu adamın tüm parçalarına eksiksiz sözleriyle eşlik edip eğleniyorum. Hani ben pop müzik dinlemezdim ;) Galiba popularitesinden ve mazisinin çocukluk dönemlerime dayanmasından kaynaklanıyor. Bir de sevmediğim bir ayrıntı teknik ekip, orkestra hepsinin üzerinde muhabbet kart amblemi olan penyeler iyi fikir değilmiş. En azından orkestra da daha farklı birşeyler olabilirdi ;)





Elvan'la son günlerde sürekli pasta, çöreğe özellikle de tatlıya aş eriyoruz. Madem terasta olacağız, köy konserine çevirelim maksatlı kurabiye yaptım dün. İnanılmaz lezzetli oldu, öyle ki herkes bayıldı hatta babam için de eve bırakmıştık birkaç tane, biz gelene kadar silmiş süpürmüş, kim yaptı onu nasıl güzel birşeydi o, çok da hafifti dedi. Ben de madem bu kadar beğenildi hemen tarifini yazayım bloguma dedim. İşte size dünün özeli;

HİNDİSTAN CEVİZLİ KURABİYE

Malzemeler:

2 adet yumurta (1'inin akı üzerine sürülecek)

1 çay bardağı hindistan cevizi

1 çay bardağı tozşeker

1 paket yumuşak margarin

1 paket vanilya

1 paket kabartma tozu

3 su bardağı un (Ama bana yeterli gelmedi ve yaklaşık 1 su bardağına yakın un ilave ettim, yumuşak bir hamur elde edeceksiniz.)

Üzerine:

1 su bardağı hindistan cevizi

Yapılışı: Tüm malzemeleri iyice yoğurun ve küçük parçalar koparıp, yuvarlatın. Önce yumurtanın akına ardından hindistan cevizine batırın. Önceden ısıtılmış orta ısılı fırında 180 derecede pişirin. Pembeleştikten sonra sık sık kontrol edin, pişme süresi kısa olan bir hamur ve yakabilirsiniz :) Afiyet olsun.

Konserimiz bitti, ortalığı toparladık, babacığım aradı "Hadi." dedi, "Biraz yürüyüş yapalım, hava çok güzel." Ayrıntısını sonra paylaşmayı düşündüğüm bir konu müjdeledi bize. Kuzenim, Teyzem, annem ve babam...5'imiz yürürken hatta sohbete katılırken fark ettim ki aklım oralarda değil, burnum sızlıyor yine. Kendimi tutuyorum :( İnsan içi ne kadar acırsa acısın yanarsa yansın, neler yapıyor, neler geliyor içinden. Eğleneceği konserde yiyeceği şeye kadar düşünüyor. Gülüyor, hopluyor... Bunları yaşama engeli olursa aklımızda ya da içimizde bir yerlerde, eminim hayat denen bu güzelliğe tutunamazdık işte o zaman Allah'ın karşısında en büyük isyanımızla ezilirdik.

Düşünüyorum da biz çaresiz kaldığımız durumlar karşısında farkına varmaksızın savunmamızı hazırlıyoruz acaba katiller de bizler gibi mi? Her zaman durumlardan sıyrılacak güçleri ve kandırmacaları var mı?? İşte bu varsa bizler o zaman yandık...

Yazacağım bir sürü şey var ama 16:30'da msn'imin karşısında olmam gerekiyor ve öncesinde de annemle halletmem gereken dışarı işleri varken oyalanma Ebru kalk diyorum kendime. Daha hazırlanmalıyım. Tüm iyilikler bizlerle olsun...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

Bu güzel kurabiyeyi bana yaz tatillerinde yengem yapardi. Piserken firinin önüne oturur beklerdim.... Bana bu güzel günleri hatirlattin, ellerine saglik.

Bu askam mutlaka yapmam lazim bu harika kurabiyeyi... yengem artik yaslandi ve cook uzaklarda, is basa düstü yani :)

sevgiler...

Ebru ER HASANÇEBİ dedi ki...

Sen de bana rahmetli yengemi anımsattın bak şimdi ;) Kaşla göz arası ortaya süper lezzetli kabarık kekler çıkarırdı. Eli hızlı ve yaptıkları inanılmaz leziz olurdu. Derdik bakacağız nasıl yapıyorsun, aynı tarif ama seninkiler bambaşka oluyor. Şimdi dayım ve yengemden emanet küçük oğullarına kek beğendiremiyoruz, "Iııh, anneminki gibi olmamış." deyip duruyor. Nur içinde yatsınlar.

Bu arada kurabiyeyi deneyince bana da söyle sonucu, meraklıyımdır ben ;)

Sevgiler.