22 Eylül 2008 Pazartesi

KÜÇÜK BİR ARI&ANI&KARDEŞ


Ergenlik dönemimi çok hassas geçirdim :P Herşeye ağlayabilecek potansiyele sahip bildiğiniz zırıldaklardandım. Oysa hayatım boyunca kaprisli, mızmız biri olmadım. Belki de o dönem kotayı doldurdum ben ;) En yakınım, can dostum, en sevdiğim, ayrılmaz ikilinin diğer yarısı Burçin'le sürekli bir aradayız. Sevgilim olsa bu kadar vakit geçiremezdim inanın. Okulda, okul sonrası dersane&özel derslerde beraberdik hep. Akşamları, gündüzleri tüm zamanları beraber geçirdik. Zaten eve girdiğimiz gibi de telefonla devam ederdik. O denli manyakça bağlılığımız vardı. Genellikle canım arkadaşım bize geldiğinde karşılaştığımız bir sorunumuz vardı: Sevgili ufaklığım Selçuk. Benim bizden 6 yaş küçük erkek modelim,kız güzelim ;) Tam kız-erkek ilişkileri vs durumları keşfedilmiş konuşulacak gizli kapaklı şeyler var, çocuk çıkmıyor ki çıksın. Kavgalar, bağırtılar çağırmalar, yok çıkmaz.Bir gün nasıl olduysa odamdayız ve Selçuk yok, hemen odanın kapısını kilitledik, O gelecek ve açamayacak zırıldayacak gidecek...Oooh kafamız rahat, konuştukça konuştuk, neyse lafın sonu geldi ve o da ne!!! Benim yatak örtüsü bir kıkırdamayla hareketleniverdi. Benim zeki ufaklık sen gir yatağın altına nonstop kayıda al herşeyi, bülbül gibi şakırdadı cümlelerimizi ardı ardına.Eee tabii beyin genç yorgun değil, yaptığı şeyden de zevk alınca: yandı gülüm keten helva :) Annemlere söylemeyecek anlaştık ama yetiştirdi tabii hemen.


Gel zaman git zaman servisteyiz Ufuk diye arkadaşım var, bana bir heyecan perdelerine takılıp kalmış bir arıdan bahsediyor, arı perdeden kurtulamamış ölmüş ve kurumuş.Ufuk'a rica minnet arıyı getirttim.Selçuk odama mı girdi çıksın mı istiyorum, arıcığı koyuyordum bir yere sonra yaygarayı koparıyordum arı var arı var diye ve operasyon 4*4'lük işliyor, Selçuk'u şutluyorduk dışarı.Hemen ardından arıcığımızı kutusuna koyup kaldırıyorduk başka operasyonlar için.Yıllar sonra üniversiteyi kazanıp evden ayrılma vakti geldiğinde o arıyı birtanecik kardeşime hediye ettim ve durumu anlattım, güldük, ben biraz buruldum. Çünkü O'nun arıya alerjisi var ve yıllarca tedavi gördü, ölümüne sebep olacak özel durumundan yararlanmış olmak üzdü. Bunu anlamak için o yaşa gelmeliymişim demek ki. Allah'a şükürler olsun şu an arı kardeşim için tehdit unsuru değil :) Aradan yine yıllar geçti ve benim küçüğüm büyüdü, bugün üniversiteye gitmek üzere kapımızdan çıkıp gitti, biz de ardından el salladık, dualar ettik. Ben giderken çok duydum, şimdi sürekli aklımda aynı cümleler O'nun için tekrar ediyor. O artık bu evde misafir, uçtu gitti. Ben O'nu şimdiden özlemeye başladım.1 hafta sonra 3 haftalığına gelecek olman burukluğumu azaltsa da bir parça yokluğunda ne yapacağımı kara kara düşünüyorum ufaklık. Biraz da gözyaşı döküyorum, uufff. Çekilmez olmaya başlıyorum yine. Selçuk çok sevildiğini hiç unutma, yüreğinde bunu hissetmeni hep sağlayacağım. Seni bekliyorum Lost in Lost durumundan ;)

4 yorum:

Adsız dedi ki...

eskilere götürdün beni canım arkadaşım...bi yanadan güldürdün epey...bizim sevimli ajanımız, selçuğumuz büyüdüde üniversiteli oldu ...zaman cidden çabuk geçiyormuş yaşlanoyormuyuz yoksa..:))ama şunuda geçemiycemki o arı bizim birçok sırrımızın açığa çıkmasını engelleyen en etkili unsurdu ..;))


BURÇİN

Nakhar dedi ki...

kardeşler arası iletişiminizi çok taktir ettim şimdi...

ben aramasam kimse beni aramıyor 27 yaşımda olmanın verdiği tek başına kalmışlık hissi işte...

o da bitirip okulunu döner yuvasına askerlikti evlilikti derken bir bakmışsın hala olmuşsun :)

sende gidersin onu dayı yaparsın :D

böylece aile genişler... annecik anneanne, anneannecik nine olur :)

söylemesi güzelde ah şu beklemek olmasa :s

Ebru ER HASANÇEBİ dedi ki...

@Burçin; Canım benim, arının faydaları azımsanmayacak kadar çoktu ;) Yaşlanıyor muyuz yoksa?? sorusuna minicik birşey anlatarak cevap vereceğim :) Gerisini sen düşün...

Bugün bana facebook için sorduğun Kemal daha liseye yeni başladı,15-16 yaşlarında. Konuşurken ona birkaç şey söyledim ve yaşın ilerleyince göreceksin böyle düşünülüyor dedim. Cevabı kısa ve netti: İnşallah abla ben o yaşları görebilirim.
Genç dediklerimiz bizim yaştan böyle bahsediyor, onlara bunu hissettiriyor. Sence ;)

Ebru ER HASANÇEBİ dedi ki...

@Nakhar; Sizde durumlar biraz farklı, haklısın. Annen ve senin için büyük şanssızlık, aynayı döndürüp kendi aileme baktığımda da çok huzur, salt mutluluk göremiyorum. 2. derece akrabalar yetiyor bu defa. Son postunda bahsetmiştin galiba, insanlar yaptıklarını üstlenmiyor. İç dünyalarına döndükleri anlarda da huzursuzluk, mutsuzluk, yetersizlikleri daha da boğuyor onları. Keşke yapacak birşeyler olsa açtıkları belaları temizlemek, onları alttan almaya çalışmaktan başka. Fırsat tanısalar. Senin gibi, annen gibi o kadar iyi yürekli insan var ki üzülen, bunlar hiç olmasa kısacık ömürde :)

Bu arada Şubat'a yaklaşıyoruz, planlar da değişiklik yok değil mi şeker?