22 Ağustos 2008 Cuma

1 FOK 1 ÇOK KOY 1 CİNAYET

Kafasını geçtim burnunun ucunu suyun içine sokamayan biriyim, doğrusu biriydim.Geldiğimizin ertesi günü çıktığımız tekne turuyla korkularım sulara gömüldü ama ilginç bir takıntı başladı.11 kişilik bir teknede kaptan ve yardımcısı haricinde 8 kişilik ailemle mavi tura çıktık.Avantajlı oldu tabii koylarda kalma süresi tamamen bizim belirlediğimiz şekilde oldu.Antalya'nın en bakir koyu olma özelliğiyle dünya listelerine adını yazdırmış Adrasan'dan çıktık Olympos taraflarına...Ceneviz Koyu, Korsan Koyu, Akseki Koyu, Sazak Koyu derken koyulaşan muhabbetle birlikte kaptanımız Ender Abi bir önceki gün sadece dalış noktalarında durakladıklarını ve bir tanesinde iki buçuk metre büyüklüğünde bir baba fok gördüklerinden bahsedince kim tutar beni.Uçarı kaçarı yok gidilecek şansımıza fok oradaysa görülecek.Gittik tatatataam sürpriz 52 metrelik mağarayı dipten yüzerek gidecekmişiz de görecekmişiz.Ooops ben ne halt edeceğim şimdi???Şnarkelleri verdi hadi yüzüyoruz: Binbir plan yaptım 52 m nereye kadar oluyor, şimdi şu borulu gözlük asla su geçirmez değil mi, kulaklarıma su dolarsa ne yapacağım, dırdır, hıdı,bıdı...Bu arada bu bahsettiğim koya bayıldım (Yandaki fotoğraf), filmlerden çalınmış bir set gibiydi.Dar kolidorlardan geniş odacıklara yüzdük, kardeşim, Ender Abi ve ben, cesaret eden başka da kimse çıkmadı ;) Bu arada bu bölgede fok balıkları ve caretta caretta lar çok sayıda mevcutlar, koruma altına alınmışlar ancak foklar için üzülerek söyleyebilirim ki balıkçılardan kaçırarak korumak mümkün değil.İnsanoğlunun bencilliği biz onların yaşamlarını sürdürmek için yedikleri balıklar olmadan da beslenebiliriz,doğal dengeyi bozup sonra nesli tükenen bu canlılara yaptıkları nasıl da içlerine siniyor ve kendilerini haklı görüyorlar akıl erdirmek olasılıksız.Neyse...Karanlık olacaktı da böyle de zifri karanlık beklemiyordum, kayalıklarla suyun birleştiği yer de tatlı bir mor renk su fosforlu gibi parlıyor.Suyun içi apayrı güzellik nefesim tutuldu, ben nasıl olur da bu zevki daha önceden yaşamamış olurum üstelik sırf korktuğum için.Makarna ile girmiştim umulmadık bir durum karşısında faydası olur diye.Bir ara öyle dar bir yerden geçtik ki makarnayı dikine geçirdim.Arkamda kardeşim, önümde Ender Abi ama o da ne yok ortalarda, silüetini bile görmenin imkanı yok da dipte de görünmüyor.Bağırıyorum,sesleniyorum...Suyun yüzeyine vuruyor, sinyal alındı ama devam etmeme kafi gelmedi.Geri döneceğimi söylediğim anda kardeşim bir boy yol almış dönüyordu :)10 metre daha yüzsek o anda uyumakta olan foku tüm heybetiyle görecekmişiz,göremedim, üzüldüm bir fırsatı daha kaçırdığım için ama sualtını keşfettim, dalmanın güzelliğini hissettim ve süper bir deneyim edindim.Bu bile tatmin ediciydi.


O günden sonra sürekli sualtına bakıyorum, balıklarla konuşuyorum, şarkılar söylüyor aryalarla balıkların ruhunu arındırıyorum,jajajaa... :) Hanibal serisi, Teksas Katliamı gibi filmeleri pek severim, etkisini de burada görmeye başladım.Sürekli denizde gördüğüm büyük siyah poşetlerin için bir ceset olabilir mi şüpheciliğiyle yaklaşır oldum, yada kağıt parçalarına ceset parçası olarak düşünür ve ne yapacağım diye senaryolar yazar oldum.Kafayı yemiş neler dedüşünüyor diyeniniz vardır mutlaka ama bugün ne olduuu???Sabah 07:00 da denize giden annem ve otel ekibi bir cinayetle karşı karşıya kalmışlar.19 yaşında olduğunu öğrendiğimiz genç bedenine saplanmış koca bir bıçakla öylece yatıyor,ambulans, jandarma derken şu saate kadar her türlü yorum getirildi.Ameliyata alınmış umarız hayata veda etmez.Benim senaryo yerini bulmasa da neredeyse gerçekleşmek üzereymiş :(

Bir de kısa günün karı diyelim...

Hiç yorum yok: