Yaşadıklarımdan, çoğu zaman yaşamadıklarımdan hayalgücüyle varolan cümlelerim...Kimse altında benim hayatımı aramasın çünkü nereden eserse orada var oluyor yazılarım; gazete haberlerinde, mahalle dedikodularında, denediğim tarifte, dinlediğim bir uzmanın konuşmasında, izlediğim bir filmde, bir şekilde her yerde...
28 Haziran 2008 Cumartesi
HAYATTAN NE ÖĞRENDİM?
27 Haziran 2008 Cuma
BEN,KENDİM VE SEVGİLİM
:) Favorilerim var hiçbir zaman es geçeceğime inanmadığım:Nil ve Pamela,ne zaman kendimi kötü hissetsem olur olmadık her yerde şarkıları bir şekilde karşıma çıkıyor..İnanılmaz mutlu oluyorum hatta böyle zamanlarda size komik gelebilir ama kendimi bir o kadar da özel hissediyorum..Kendine cüce diyen uçuk kaçık,içi dolu fıçıcık tadında güzeller güzeli Nil'i Trabzonda dinleme imkanı bulabilmiştim,bugüne kadar gitmeyen varsa tavsiyem mutlaka dinleyin,kulak verin bu kıza.Çok eğlenceli,her daim kıpır kıpır,esprinin eksik olmadığı hoş bir sahnesi var.Bu da ne dedirten abuk sabuk gibi gelen şarkılarını dinledikçe içinizden çok şeyi alıp götürdüğünü farkına varırsınız,ben ilk albümünde çook gülmüş aynı zamanda ağlamıştım "Deli neler yazmış nerden de aklına gelmiş" diyerek nazarlar değmesin modunda dinlemekten usanmadım hiçbir zaman.. Hayat dolu şarkılarındaki tarzı cesaretini,sözleri ise çılgınlığını çok güzel temsil ediyor bence.Kendimi buluyorum bu kızda ;) "Me,Myself and Irene"deki buradaki myself durumu bendeki Nil :)
25 Haziran 2008 Çarşamba
BUT NEVER SICK ENOUGH TO DIE
I'm bored.Kendi içinde aşamamışsa insan bişeyleri dedikodu da buluyor çareyi,galiba.O şununla bunu yaptı.Bu da şöyle demiş.Hımm...Aaaa,inanmıyorum.Eeee,başka???Kimse kimsenin hayatına burnunu sokmasa,kendi hayatlarıyla ilgilenseler.Huzuru başkalarının hayatında soru işaretleri kurmak üzerinden götürmeseler.Bırakın herkes hayatına baksın,size ne bize ne başkalarının mevzu bahislerinden.Mutsuz insanların,güveni kırılmış insanların kendilerini toparlamama çabaları...Kendilerinden kaçtıkça başkalarının hayatına sokulmaya çalışan aciz ruhları.Ne eğitim,ne maddiyat,ne maneviyat kompleksi engelleyemiyor.Eğer tek başıma kaldığımda kendime yetebiliyor,toplum da kendimi fark ettirebiliyor,kimseyi ezmeden kendimi saydırabiliyorsam,her yaştan her türden insanın yanında mutlu olabildiğim gibi mutlu da edebiliyorsam bundan güzel birşey yoktur diye düşünüyorum.Kaç insan var sizce bu cümlelerin hakkını veren?Bugün bir çok insanın iş hayatında var olma sebeplerini maddiyatın dışında kendi boşluklarından kaçmak için olduğunu düşünüyorum.Boşta kaldıkları her an kaydıkları alanın basitliğini farkında olmak can sıkıcı olmalı.Bu tiplerdir işten kalan tüm vakitlerin de yararlı olabilecek hiçbirşeye vakit bulamayan.Bloglar için "Amaan işiniz gücünüz yok boşluktan yazıyorsunuz,ben okumaya bile vakit bulamıyorum çok yoğunum iş hayatı."Hadi yaa bana milletin lafını yetiştirecek vaktin var öbür yandan azımsanmayacak kadar çok blog yazarları var büyük şehirlerde yaşadığı,evi,çocuğu olduğu halde vakit bulup hem yazıp hem okuyanlar.Sizi ve onları ayıran özellikler ne?Dağınığım bu akşam :( Yazdıklarımı silmek istemiyorum,bir süre sonra kaldıracağım.Karışığım,birilerine ihtiyacım var.Nedense bilemiyorum aklıma Nakhar'cığım sen geldin sanki bir tek sen anlayacaksın beni gibi geldi,başından beri de amcanla ilgili yazdığın yazı var.Umarım en kısa zamanda okursun bu postu.
Spora başlayacağım,pilates topum tamam egzersizlere başlıyorum yarın :) Badmintona başlıyoruz anne ve kardeşle.İp aldım,atlayacağım,26 yaşındayım,çocukluğunu yaşayamayanlara inat,yad edeceğim o günlerimi.Tenis oynamaya partner buldum,nöbetleri haricinde bana vakit ayıracak.Tüm sezonlarının mevcut olduğu beni izlerken kahkahalara boğan "My Name ls Earl" cd'lerim var.Perşembe günlerimi havuzla doldurdum,yaz modundayım ya ;) Hem bronzlaşmak için hem de sıkılaşmak için.Karın kaslarıma ağrısı vurana kadar durmadan yüzmek.Taşımayacağım için Toyikiden alamadığım hint deseni tüm renklerin varolduğu hulohopum var bir tek aklımda.Bir de içimde özlemi giderilememiş rollerblade'm,hala kayamadığım,her yere baktığım ama yıllardır 38-39 numarasına denk gelemediğim.Dansa davet var bir türlü değerlendiremedeğim içim de uhdesi kalan ve evde tek başıma deli gibi flamingo tango yapmama sebep olan :(
23 Haziran 2008 Pazartesi
TRBZN---1
Bu şehirde hep bir hüzün olduğunu duymuştum taa yıllar önce ama bu denli yerinde bir edinim olduğunu anlamak için bu şehrin içinde var olmak lazımmış...
THE DEATH OF MY OTHER LIFE
And I learn in this time:17 Haziran 2008 Salı
nisan
15 Haziran 2008 Pazar
NAKOZREN HİNDİ?
Size bir fizik sorusu soracağım şimdi:TURKEY LATİN FEST 2@KAÇIRMAYIN
1- Hacha y Machete ...Bostonlu Mambo Dans grubu. Kendi dalında dünyanın en iyi topluluklarından birisi. Grubun ilgi çekici yanlarından biri de kurucusunun bir Türk olması. Burcu Hürtürk ve nişanlısı Porto Riko’lu Victor Perez izleyenlere unutulmaz dakikalar yaşatacak.BUYRUN
Şu saatlerde ÖSS de ter dökenler arasında kardeşim de var.Çok halta yarıyormuş gibi bu memlekette okumak,işsizlik,az paraya çok iş,çok paraya hayat standartlarını yükseltme ama yaşam kalitesini düşürme,vs vs vs...Girdik de üniversiteye başımız göğe mi erdi!!!Lisede sürekli karşınıza çıkan "Sen bir üniversiteye gir yaparsın o zaman." cümlesini unutun,daha çok çalışmanın gerektiği,dersten kalma kavramıyla paşalar gibi karşı karşıya kaldığınız eğlencenin tam gaz olduğu ama stresten pek de rahat edemeyeceğiniz bir tür öğrenci kampı...
Ben girdim 6 yıl oldu mezun olamıyorum ;) Mezun olacağım da ne olacak??6 yıl oldu da neden halen mezun olamıyorum,çünkü ne olduğunu algılayamadan bir hengamenin içinde yanlış karar verdim.Düşünüyorum geçmişime bakınca hiç önümde "Ben okumayacağım üniversite falan,ben şu sektörde çalışmaya başlayacağım yada şu işi kurup ticarete atılacağım." alternatifi olmadı.Sanki okuma yazmayı bile üniversite sınavına gireceğimiz için öğretiyorlar.Yaptınız bir şuursuzluk girdiniz sınava sakın ama sakın aile baskısı,toplum baskısı ounduna gelip de puanınız yettiği için ve bir daha sınava girmemek uğruna istemediğiniz bölümü yazmayın,aman ha,sakın,uzak durun.Sonra ne okurken keyif alırsınız istekli olup çalışır bitirebilirsiniz ıkınmadan ki demedi demeyin sevdiğiniz istediğiniz bölümde de ıkınacaksınız ama en azından pişmanlığınız olmaz yada bu derslerin sayısı daha da az olur.İş hayatınızda da daha verimli ve mutlu olursunuz ne de olsa çok çok çooooooook çalışacağız.
Özetle arkadaşlar bindiniz bir alamete gidiyorsunuz kıyamete,sonunuz hayırlı olsun,geçmiş olsun.İyi düşünün doğru karar verin.1 yılınız boşa gitmesin diye hayatınızı etkileyecek karar vermeyin.Varsın olsun gitsin 1 yıl,üniversitede uzayarak gideceğine ailenizin yanında daha güzel bir hayat için gidiversin.Herkese başarılar,bol şanslar.Bir de okumaya bel bağlamayın,inanın bitince başlayacak hüsran denizinde ayakta durabilmek için boğuşmalarınız,hiçbirşey güllük gülistanlık değil.Daha çok sınavlar çıkacak önünüze,bunun KPSS'si,ALES'i,TUS'u var :) Kolay gelsin...
11 Haziran 2008 Çarşamba
CEMAL SÜREY'Y'A

Sanıyorum ki bilmeyen yoktur Cemal SÜREYA'yı,şiire bulaşıp
da taptığı bir Cemal SÜREYA şiiri olmayan var mıdır ;)Ama mutsuzluğa da var mısın?
8 Haziran 2008 Pazar
GÖKYÜZÜNÜ AŞK SARDI
BİLİMEYORUM
__________________
5 Haziran 2008 Perşembe
YEMEN'DEN LATİN AMERİKA'YA KAHVE
CHAPTER 1
Birçoğumuzun sabahları ayılmak için içtiği kahve,bağımlılık derecesinde günümüzün haritasını çiziyor.Peki bu keşfin sahibi kim??
Kahve i.s 850' li yıllarda Yemen civarında bir keçi çobanı tarafından keşfedilir. O zamanlar sürüden kaçan keçiler bir müddet dağlarda tek başlarına gezdikten sonra yoruldukları ve acıktıkları için bir şekilde geri dönerlermiş. Yine bu kaçışlardan birinde iki keçi eskisinden daha hareketli ve enerjik geri dönerler ve gece boyunca da uyumayıp diğer keçileri de huzursuz ederler. Bunun üzerine bunların çobanı köydeki imama giderek olayı anlatmış. İmam' da bunların dağda gezerken yedikleri birşeylerden zehirlenmiş olacaklarını düşünüp çobana bir daha ki sefere keçilerin izini sürmesini ve nerede otlandıklarını bulmasını istemiş. Herneyse birkaç gün sonra çoban elinde birkaç dal parçası ile gelmiş. O civarda yetişen tanıdık bir bitki olmadığı için de zamanında Etiyopya hükümdarı ve onun siyah hristiyan askerleri ile buraya getirmiş olduğu bitkilerden biri olduğunu tahmin etmiş. Bu dalın üzerinde birkaç tomurcuk, ezilmiş ve çiğnenmiş yapraklar falan varmış. Yani keçilerin bundan yediği kesinmiş. Bizim imam bakmış bakmış ve tomurcuklardan birini ağzına atarak yavaşca çiğnemiş. Tadı acı olduğu için de hemen tükürmüş. Bu arada olayı da çözmek istiyor, bunun üzerine oturmuş bu dal ve tomurcukların içindeki çekirdekleri sıcak suda haşlayarak çay gibi birşey hazırlamış. Çekirdeklerin suyla olan bu temasından sonra oldukça çekici ve güzel bir koku yayılmış. Hazırladığı bu karışımı içen imam uyumak üzere uzanmış ama uyumak ne mümkün. Kendini oldukça enerjik ve dinç hissetmiş. Sabaha karşı sabah namazı için diğerlerini de kaldırmış. Tabi millet uyku mahmurluğu içerisinde bunun üzerine diğerlerine de bu hazırladığı karışımdan içirmiş ve hepsi de uykuları dağılmış olarak ibadetlerini yerine getirmişler. Bitkiyi keşfeden imam bu bitkiye iki ayrı anlamı olan KAHVEH demiş. Yani uyku kaçıran,dinçleştiren ve bir Pers Kralı olan Keykavus' un kanatlı atlara sahip arabası ile gökyüzünde uçmasını hatırlattığı için.
CHAPTER 2
HISTORICAL MAP
Avrupa'lılar, onyedinci yüzyıla kadar kahve nedir bilmezlermiş. Ortadoğu'ya yaptıkları ziyaretlerden geri dönen bazı Vededik'liler, ilk defa büyük miktarlarda kahve çekirdeği getirmişler beraberlerinde şehirlerine. Avrupa'ya gemiyle yapılan ilk yeşil kahve çekirdeği sevkiyatı, Venedik limanına teslim edilmiş 1615 yılında ve İtalya'daki ilk kahve evi de (caffe florian), Venedik'te 1683 yılında kurulmuş. Onyedinci yüzyılın ilk yarısında, Venedik ve Marsilya şehirlerinde kahvenin ne olduğu bilinmekle birlikte kahve çekirdeği ticareti yapılmıyormuş henüz. Kahve içmenin keyfini ticari anlamda ilk benimseyen Avrupa milleti, İngilizler olmuş ve aslında Avrupa'nın ilk kahve evi de, 1650 yılında açılmış.
İlk yudumundan son yudumuna kadar büyük keyifle içtiğimiz, kokusu, tadı ile bizleri büyüleyen kahve, Orta Doğu ülkelerinin bir parçası olan kahvehanelerden çıkmış ve 17. yy da avrupa ülkelerine yayılmıştır.İngiltere Kralı ll Charles ve Papa lll Clement gibi politik ve dini liderler kahvehanelerde gerçekleşen özgür düşünceli tartışmaları önlemek için kapatmaya çalışmış ve yasaklar getirmiştir ama tüccarlar, Doğuda Endonezya'ya kadar, Batıda da Güney Amerika'ya taşımışlardır.Kuzey Amerika'ya ise avrupalılar tarafından götürülmüştür.
Kuzey Amerikadan da Latin Amerikaya geçelim ve en önde gelen kentlerinden olan Havana'ya bakalım biraz da,öyle ya sigara içenlerin daha doğrusu sigaranın en yakın arkadaşı adeta kahve.Havana Kenny G.'nin parçası,Küba'nın başkenti,PURO'nun anavatanı... Puro ve kahvenin en çok tüketildiği ülkerlerden biri.
Latin Amerika çok sıcak olduğundan buradaki genç ve güzel Latin kızları sürekli mini etekler giyiyor ve bilindiği üzere Küba'daki puroları bu kızlar sarıyor.Bacaklarının üzerine önce puro kağıdını serip daha sonra da tütünü koyuyor ve sarıyor.Dolayısıyla bacağındaki teri puronun kağıdına yada tabakasına geçiyor.Son olarak kullanıcısı eline alır,önce koklar ve iç çeker,sonra da diliyle puroyu ıslatır ki saran kızı hissedebileyim diye ;) Puroları ile kahveyi bu denli bütünleştiren keyif nedir dersiniz???
CHAPTER 4
İLHAM KAYNAĞI
Türk kahvesi, çeşitli sanat dallarında da işlenmiş. Klasik müzik arşivinin unutulmazları arasındaki J. S. Bach'ın ünlü kahve kantatı'nı, sanatçı bir kahve tutkunu olduğu için bestelemiş;
"Ah kahve ne tatlı,
binlerce öpücükten daha tatlı
CHAPTER 5
SİZCE?
" Kahve sıra dışı bir içkidir.. Bira ve şarap insanın uykusunu getirebilir ama kahve onu ayıltır ve zihnini açar.. Bira ve şarap bir adamı sevdalandırabilir ama kahve onun şehvete merakını kaybetmesine neden olur.. Kahve içen biri sadece kendi işiyle ilgilenir.. Kahve ticaretin içkisidir.."
"Aşk kadar sıcak, şeytan kadar siyah olan."
"Kahve kadar bağımlılık yaratan falına haftada 2 kez baktırmazsam olmaz."
"En büyük bağımlılık. Sigaradan öte. Sabahları bir kadından daha güzel görünen ve kokan nesne. Kafeinsiz olanı hariç her türlüsü ayrı güzeldir. Soğuk içilen türleri de vardır."
"Halk arasında kahvehane kısaltması, bitmek bilmeyen calışma gecelerinin yegane ayakta tutucusu. Kavanozu açıldığında insanın yüzüne çarpan eşsiz kokuya hastayım."
"Kahve telvesini limonla karıştırarak
güzel bir karışım elde edersiniz ve bunu direk içersiniz boğaza çok iyi geliyor."
"Kokusunda davet var."
"Yalnızlığı paylaşan dost.."
"Buharla pişirilmiş lavazza..."
"Bir kutu çikolata..."
"Bir cafede otururken opsiyonel lrak kullanılan
ders calısırken fonksiyonel olarak devreye giren uyku düşmanı ajan(agent)."
"Bitmemesi gereken şeyler listesinde ikinci şey."
"Sabahları eksikliğinin kişi üzerindeki etkileri "Don't talk to me before l have my cup of coffee" şeklinde özetlenebilecek bağımlılık. Temel maddesi kafein olup, aynı adlı ağaçta yetişen meyvesinin ezilmesi ile elde edilir. Kola ile karıştırılması durumunda uyarıcı etkisi peak vurur, ancak etkinin geçişi özellikle düşük tansiyon problemli bünyelerde "lank diye bayılma" şeklinde gerçekleşeceğinden tavsiye edilmez, edilmemelidir.."
"Bi okul sabahında kahve bulamam yüzünden sinirli olmama aldırmayıp sakız teklif eden arkadaşa "onun içinde kafein var mııııı" diye bağırmama neden olan içecek."
"Bir hafta içilemeyince burnunuza kokusu gelen ve sizi mutfağa doğru sürükleyen içecek."
"16 yy. başlarında kafa yaptığı gerekçesiyle yasaklanmış olan içecek."
"Kırk yıllık hatrı olan keyif verici madde."
"Dişleri sarartma yeteneğine sahip içecek.."
"Gece çalışmalarında, sınav dönemlerinde, uyku kovma istemlerinde, soğuk havalarda...yanınızda olan dost..."
"Son 1 seneye kadar damarlarımda akan madde."
"Sabahları kalktığımda onsuz kendimi eksik hissettiğim aşkım. Ne güzel kara kara gözleriyle bana bakar, sabahlara kadar sevgisinden beni uyutmaz.Küçükken türk kahvesinin dibinde kalan telvesini yerdim, kalbim hızlı çarpmaya başladığında işte aşk budur derdim."
"İş ortamında sadece içmek için içerim,arkadaşlarımla içiyorsam muhabbetle birlikte keyifli olur.Sevgilinle içiyorsan pek bir anlam ifade etmez çünkü aklın ve benliğin karşıdadır."
3 Haziran 2008 Salı
BİNBİR KOMEDİ
Allah razı olsun Binbir Gece dizisinin senaristinden de yapımcısından da yönetmeninden de oyuncularından da :) Reklam arasında koştum hemencecik bir post yazayım diye,komedinin alasını kaçıran varsa belki vesile olurum da izleyebilir diye.Mutlaka tekrarı verilir ama canlı yayın keyfi de kaçmaz :) Hem başınız mı kel neden Dünya televizyonlarında bile ilk kez olan uygulamayı canlı yayında dizi izlemekten mahrum kalasınız,aaa lütfen :) Kapıda ki haberci kem küm 2 lafı toparlayıp da 1 cümle kurmaktan aciz,gelen ünlü konuk M. Ali Birand deseniz hiç farklı değil yalandan yere tebrikler kocaman bir sırıtmayla birleşince gülme krizi geçirdim gülme krizi.Zaten normalde de aksak konuşması adamcağızın malum.Her neyse içeriye daha doğrusu bahçeye geçiliyor Ceyda Düvenci ve Tardu Flordun dialogları başlıyor onlarda ağızlarını toparlayamaz halde en kötü oyunculuklarını sergiliyorlar,bana göre tabii ve inanılmaz bir komedi dizisi oluşuyor.B..unu çıkarmışlar özetle canlı yayın atraksiyonu yapacağız diye hepsi adeta acemi oyuncular gibi,tüm rol kesmeleri sırıtmış.Zaten normalde de izlenecek bir dizi değildi senaryosu berbat,Bergüzar Korel desen kasıntı,arada bakardım boşluktan ama bu akşam başından kalkamadım.Eğer izlemeyip de yakalayabilen varsa ekran başına yılın komedi dizisini kaçırmayın,üzülürsünüz ;) reklamlar biter Ebru içini dökmüş kaçar.Bye bye...
2 Haziran 2008 Pazartesi
FESLEĞENLİ PASTA
1 Haziran 2008 Pazar
"... Mış Gibi" yada "... Miş Gibi"
Bir yerlerde birileri doğuyor,birileri yemek yiyor,resim yapıyor,maden kazıyor,ölüyor,kavga ediyor,evleniyor,pazarlanıyor,şarkı söylüyor,duş alıyor,kahve içiyor,purosunu sarıyor,tecavüze uğruyor,kahkahalar atıyor,kandırıyor-kandırılıyor,ders çalışıyor,hastalanıyor,temizlik yapıyor,yangın çıkıyor,denize giriyor,ağlıyor,gökyüzünü seyrediyor,mezarlığa taş seçiyor,tost yapıyor,sevişiyor,konuşuyor,yarışıyor,uyuyor,mutlu oluyor,intihar ediyor,yalanlar söylüyor,buzda kayıyor,sarılıyor,alışveriş yapıyor,müzik dinliyor,kaza yapıyor,hakaret ediyor,iftiraya uğruyor,hapis yatıyor,savaşıyor,konserler veriyor,iflas ediyor,esrar çekiyor,dans ediyor,balık tutuyor,fotoğraflar çekiyor,hayatlar kurtarıyor,bunalıma giriyor,evleri dekore ediyor,merdiven siliyor,dayak yiyor,seviyor-sevilmiyor-seviliyor,özlüyor,kaçıyor,aşık oluyor,telefon bekliyor,makyaj yapıyor,ritim tutuyor,dua ediyor,yazılar yazıyor,geziyor,ameliyat oluyor,küfür ediyor,ruh hastalıkları hastanesinde yatıyor,yolculuk ediyor,kargo bekliyor,koleksiyon yapıyor,taşınıyor,yaşlanıyor,icatlar yapılıyor,çikolatalar tüketiliyor,filmler çekiliyor,vs,vs,vs,vs....

