17 Haziran 2008 Salı

nisan

ılık bir nisan gecesiydi ve yağmur çiseliyordu ve ben yıllarca çizgilerine basmadan yürümeye çalıştığım yolun tam ortasında yapayalnız ve artık çizgilerine basmamak için çaba sarfetmeden aklı dingin, kalbi bomboş bir halde yürümeye çalışırken, o, yolun karşı kıyısında, kalabalık bir arkadaş grubundan artık ayrılıp evinde sıcacık yatağında uyumak istediğini her edası ile belli edercesine zoraki yürürken, nedenini onun da, benim de belki de hiçbir zaman bilemeyeceğimiz birşey yüzünden başını çevirip gözleriyle karşılaştığımda; şimdiye kadar sevdimi söylediğim tüm eski sevgililerime, ki o eski sevgililerden bir tanesi bunu benden iyi biliyormuş anladım, hayatımın en büyük yalanlarını söylemiş olduğumu farkettim. Sevmemiştim. Meğer ben ne ondan önce, ne ondan sonra hiçbir zaman hiç kimseyi sevmemiştim. Yağmurun usul usul çiselediği o nisan gecesinde ben, onun gözleriyle karşılaştıktan sonraki o kısacık anın ardından, benliğimi tümüyle ele geçiren o kokunun yağmurun toprakla buluşmasından veya güneşin cilvesine kapılıp erken açan çiçeklerden değil de.. usulca esen rüzgarın onun saçlarıyla dansından yayıldığını.. kaç zamandır dilimden düşürmeden aradığım o “huzur”un sebebinin , o sokakta yapayalnız yürürken yaşanan sessizlikten veya bulutların ardına gizlenmiş ayın belli belirsiz parıltısından değil de..yıllardır bir an olsun içimden çıkmayan onun yemyeşil gözlerinden kaynaklandığını anladığımda herşeyin artık herşey için çok geç kaldığını anladım...

2 yorum:

Adsız dedi ki...

hayattaki en büyük şans bence, o en güzel şeyleri farkettiğinde, çok geç kalınmış olmaması. peşisıra bi şeyler yitiriyoruz her an aslında ve sonraları anlıyoruz, ama elde kalan sadece bi kaç sözcük "artık çok geç" ..

*çok samimi buldum yazını,ilgiyle okuyorum.

ceco dedi ki...

uzun zamandır bakma fırsatım olmamıştı siteye...lutfen kusura bakma..

ne diyebilirim ki..hayat...belki de şairin dediği gibidir; "hiçbir şey için geç değil ve geç değil bir şey için hiçbir şey.."